Kendisi de bir marangoz ve sedefkâr olan II. Abdülhamid, Yıldız Sarayı’nda bir atölye kurmuş ve burada sedef işi birçok eser yapılmıştır. Padişahın bu atölyeye aldığı Sedefkâr Vâsıf II. Meşrutiyet’in ilanına kadar burada kalmış ve 1936 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nin Türk Tezyinî Sanatları Şubesi Sedef Atölyesi’ne hoca tayin edilmiştir. Topkapı Sarayı’nda Hırka-i Saâdet Dairesi’nin kapısı onun eseridir. Defter içinde, Damad Mahmud Celaleddin Paşa´nın sarayda bulunan odasının kalemkarlık işleri, Aziz Paşa´nın Beşiktaş´ta bulunan yalısının kalemkarlık işleri, Şehremini Hüseyin Efendi´nin hanesinin yaldız işlerini yaptığına dair kontratlar yer almaktadır.

Yıldız Moran, dayısı sanat tarihçimiz Mazhar Şevket İpşiroğlu tarafından fotoğrafçılığa yöneltilmiş, Cambridge’de 21 yaşında açtığı ilk sergiden sonra 1954’te ülkemize dönmüş, Özdemir Asaf’la evleneceği 1963 yılına kadar Anadolu’yu fotoğraf makinesiyle dolaşmış ve fotoğraflamıştır. Kısa denebilecek kariyerine rağmen, fotoğraf sanatında önemli bir iz bırakan akademili kadın sanatçımızın dönem baskısı bu fotoğrafı, Anadolu'da çektiği fotoğraf serisinden biridir. 

Behçet Necatigil, Salah Birsel, Orhan Veli gibi çağdaşı şairlerin el yazısı şiirlerine desenler çizen Ressam Fethi Karakaş'ın, Sait Faik'in el yazısı şiiri için oluşturduğu kompozisyon...

Asaf Halet Çelebi'nin, bir anlamda Osmanlı - Türk şiiri seçkisi gibi hazırladığı defterin içinde yer alan Bedri Rahmi Eyüboğlu çizimi, ressamı Bedri Rahmi tarafından "Al da konuş bakalım Asaf Halet Çelebi! Ne söyledi?" notuyla imzalanmıştır. Defterin son sayfalarında alışverişle ilgili notlar da vardır.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Refik Ahmet Sevengil'e gönderdiği mektubunda, vefat eden ortak arkadaşlarının fotoğrafının elinde mevcut olduğunu ve merhum arkadaşının bu fotoğraflardan Refik Ahmet'e de göndermesi için ona seslendiğini duyar gibi olduğunu, "Bu hazin hediyeden bir tane siz dostuna da tane takdimini sanki onun hatifi sesi bana ihtar eder gibi olmuştur." sözleriyle ifade ederek bunun üzerine fotoğrafı göndermek istediğini belirtmiş ve  "Ölü ve diri bu iki dostunuzu hatırlamanızın ödenmez ebedi şükranıyla..." sözleriyle mektubunu sonlandırmıştır.