HAT- EBRU- EL YAZMASI, 24.07.2022 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı müzayedemiz başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Zerendut, ezilmiş varak altının mürekkep hâline getirilerek, önceden hazırlanmış yazı kalıbının içinin fırçayla doldurulması ile oluşturulan hat eserlerine verilen addır. Günümüzde akrilik yaldız ile de bu uygulama yapılmaktadır.
Son devrin tanınmış ebru ve cilt sanatkârı Mustafa Düzgünman (ö. 1990), annesinin dayısı olan hattat Necmeddin Okyay´dan eski tarz cilt ve ebru öğrenerek kısa zamanda temayüz etmiştir. Hocası Necmeddin Okyay, ebru sanatında klasik anlayışa bağlı kalarak modern uygulamalara ilgi göstermeyen Düzgünman´ın, ebruculukta kendisini geçtiğini söylemiştir. Ebru sanatının yanında dinî musiki ile de meşgul olan Düzgünman, tasavvuf zevkini ise Hafız Eşref Ede´den almıştır.
Mustafa Düzgünman´dan ebru icazeti, Hamit Aytaç’tan da hat icazeti alan Fuat Başar (d.1949), hocalarından aldığı feyizle her iki sanatta da başarılı eserler vermiştir. Sanatçının ebru konusunda yayınlanmış bir kitabı ve çok sayıda makalesi, çeşitli yayınlarda yazıları, yerli ve yabancı belgeselleri, yurt içi ve dışındaki pek çok koleksiyonda eserleri bulunmaktadır. Japon İmparatoru, Malezya başkanı, Kral Faysal´ın ve birçok devlet adamının da tuğralarını çekmiştir.
Turan Sevgili (d.1945); son dönem hat ustalarından merhum Hamid Aytaç´dan kufi, sülüs, nesih, ta´lik, divani, celi divani olmak üzere 6 çeşit yazıdan icazet almıştır. Suudi Arabistan´daki bir yayınevi için Kur´an-ı Kerim yazan sanatçının bu çalışması büyük ilgi görmüştür. Ünlü hattatların portrelerini ve eserlerini içeren Hattatlar Albümü´nü hazırlayan sanatçı, 1963 yılından beri Cağaloğlu´nda profesyonel olarak hattatlık ve ressamlık yapmakta ve talebeleriyle bu sanatı gelecek nesillere taşımaktadır.
Anlamı: "Benim için beş zât vardır. Ben, onlarla vebanın yakıcı ateşini söndürürüm: [Muhammed] Mustafa, [Ali] Müctebâ, oğulları Hasan, Hüseyin ve Fatıma."
Metin içinde, "Dost istersen Allah yeter, Düşman istersen nefis yeter, Devlet ister isen iman yeter, Musâhib ister isen Kur´an yeter, şugl ister isen ibadet yeter, Mal ister isen kanaat yeter, Nasihat ister isen ölüm yeter, Kurtulmak ister isen dua yeter, Şeref ister isen İslâmlık yeter, Şefi´ ister isen Muhammed yeter, Bunlar da yetmez ise nâr-ı cehennem yeter" sözleri yer almaktadır.
Mehmet Nuri Sivâsi (ö.1353), çocukken Abdullah Rüşdî Efendi'den meşkederek icazet almıştır. Bilhassa meşhur hattatların yazılarından istifade ederek, bunlardan çıkardığı kalıpların içlerini büyük bir sabırla gubâri Yasin ve Bakara gibi surelerle dolduran hattatımız, hat sanatında nev’i şahsına münhasır bir ekol oluşturmayı başarmıştır. Daha ziyade ta’lik yazı kalıpları kullanmış olan Sivâsî’nin Vakıf Hat Sanatları Müzesi gibi, çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda çok sayıda levhası bulunmaktadır. *Gubârî; hat sanatında nesih, rik’a gibi ince yazılmaya elverişli yazıların toz tanesi gibi gözle görülemeyecek kadar küçük yazılmış şekline verilen addır.
Zerendut, ezilmiş varak altının mürekkep hâline getirilerek, önceden hazırlanmış yazı kalıbının içinin fırçayla doldurulması ile oluşturulan hat eserlerine verilen addır. Günümüzde akrilik yaldız ile de bu uygulama yapılmaktadır.
Katı’ sanatı, kağıt veya deri üzerine uygulanan yazıyı, motifi veya şekli oyup çıkartarak bir başka kağıt ya da deriye yapıştırmak suretiyle gerçekleştirilen bir süsleme sanatıdır.
Son dönemin mâhir hattatlarından olan Beşiktaşlı Hacı Nuri Korman (ö.1951), Beşiktaş’taki Mekteb-i
Hamidiyye'de sülüs ve nesih muallimliği yapmıştır. İki seneye yakın kaldığı
Mısır'dan tekrar İstanbul’a dönerek Bâb-ı Âlî Caddesi’nde açtığı dükkânda yazı
işleri ile meşgul olmuş, sonrasında Medresetü’l-Hattâtîn’in sülüs ve nesih
muallimliğine tayin edilmiştir. Harf inkılâbı üzerine, 1929’da her şeyi
terkedip babasının köyüne yerleşerek birkaç sene çiftçilikle meşgul olmuş, daha
sonra davet üzerine İstanbul’a dönüp Güzel Sanatlar Akademisi’nde aklâm-ı sitte
dersleri vermeye başlamıştır.