"İngiltere ile İtalya Arasında: Şirk", "Afrika´daki İslam Mücahidleri Büyük Zaferlerinin Arifesinde Bulunuyorlar", "Francalacılar Emanete Bir Hesap Verdiler", "Aktirist Nermin Hanımın 1500 Lira Kıymetindeki Çantası Çalındı" manşet başlıklarını içermektedir.
Nutuk, "… Askerler! Size en son bir vasiyetim var ki ifasını rica ederim. Eğer ben şu tepenin tarafınızdan zabtolunduğunu göremeden evvel câm-ı şehadeti nûş edecek olursam cesedimi burada toprak altına defnetmeyerek mutlaka bu tepeyi… bu tepeyi zapt ile üzerinde benimçün bir mezar hafr [kazma] ve beni oraya defnediniz. Yok eğer tepeyi zabtedemeyecekseniz bırakın cesedim bu topraklar üzerinde kalsın meâkil-i vuhûş ve tuyûr [kurda kuşa yem] olsun." ifadelerini içermektedir.
Anıt, Mehmet Çavuş ve 25 erin anısına 1919 yılında yapılmıştır. Anıtın yapıldığı yer yabancı kuvvetlerin bütün hücumlarıyla durdurulduğu noktayı işaretlemektedir. Bu tepeyi savunmakta olan Türk Birliği, cephaneleri bittikten sonra düşman kuvvetlerine karşı olağanüstü bir direniş göstermiş olduklarından bu tepeye Cesaret Tepe adı verilmiştir.
Yeni yapımdır. Hayvan mücadele sahnelerinde aslan gök unsuruna uygun olarak zafer kazanan konumdadır ve iyi-kötü, aydınlık-karanlık gibi kavram çiftlerinden olumlu olan tarafa karşılık gelmektedir. Budist mitoloji ve sanatta da çeşitli simgesel anlamları vardı. Bazen bir tanrı simgesi, bazen de hükümdatın kendisini veya oturduğu tahtı simgelerdi. İslamiyetten sonraki Türk sanatında aslan simgeciliği, İslamiyetten öncekinin izinden gitmiştir
Adından da anlaşılacağı üzere padişaha sunulan maruzatların özetlenerek kaydedildiği Hülasa-i mâruzat defterleri, devlet ricali veya sıradan insanlar tarafından saraya iletilen resmi ve hususi taleplerin birincil kaynağı olarak bürokrasi tarihimizde mühim bir öneme sahiptir. Padişahın halk tarafından daima "müşkil-küşâ" (müşkil çözen) bir merci olarak görüldüğü Osmanlı İmparatorluğu'nda talepleri, şikayetleri doğrudan sultana iletmek asırlar boyunca Cuma selamlıklarına renk katan eski bir gelenek olup, Hülasa-i mâruzat defterleri işbu geleneğin gelişen bürokrasiyle modernize edilmiş ve çağın gereklerine uygun hale getirilmiş devamıdır. Mabeyn katipleri tarafından sabır ve özenle doldurulan defterler, başkatip tarafından dilekçelerin asıllarıyla beraber toplanır ve meseleleri bizzat tetkik etmesi için Sultan İkinci Abdülhamid'in hususi dairesine götürülürdü. 33 yıllık hükümdarlığı boyunca devlet meseleleriyle bizzat ilgilenen Sultan, kendisine iletilen maruzatları büyük bir dikkat ve ilgiyle inceler, gerekli gördüğü vaziyetlerin ivedilikle incelenmesini ve neticeye ulaştırılmasını emrederdi...
*Müzayedemizde sunduğumuz altın yaldızlı, büyük bir özenle ciltlenmiş defterin sayfaları doldurulmamıştır.
"Taht-ı Himâye-i Mufahhame-i Hazret-i Padişahi´de Muharebe-i Ahire Evlad-ı Şüheda ve Ma´lulin-i Askeriyye İane Sergisi. İş bu sergide bulunan eşyadan boyalı olarak resim ve tab´a en ziyade elverişli olan bazı eşya-ı nefisenin resimleri havi albüm". Katalog içerisinde sergilenen objelerin litografi yöntemiyle basılan renkli görselleri, Fransızca ve Osmanlıca açıklamları yer almaktadır.
27 Mayıs Darbesi sonrasındaki Yassıada duruşmalarında bütün Türkiye´nin "Adnan Menderes´in yasak aşkı" olarak tanıdığı Suzan Sözen; Fransızca, Rusça ve Lehçe bilen, döneminin oldukça başarılı bir popüler roman yazarıdır. Ancak yazarlığından çok, kendisinden yaklaşık 30 yaş büyük olan Başbakan Adnan Menderes´le yaşadığı fırtınalı yasak aşkıyla tanınmıştır. Suzan Sözen´in Menderes´e yazdığı tutkulu aşk mektupları Yassıada duruşmalarında teşhir edilmiş ve hatta bu mektuplar, yazarın iznine bile başvurulmadan kitaplaştırılarak yayımlanmıştır. Müzayedemizde sunduğumuz, Suzan Sözen´in sitem, özlem, aşk ve tutku dolu bu mektubu hiçbir yerde yayımlanmamıştır.
Evkâf-ı Hümâyûn Hazinesine kayıtlı Şehid Mehmed Paşa Vakfı´nın Selanik´teki dükkanına bakan İbrahim Ağa´nın vefatıyla işletmenin kızlarına geçmesine dair temessük.