Samim Kocagöz´ün (1916 - 1993), 1950´de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikâye Yarışması´nda birincilik ödülü kazandığı "Sam Amca" adlı öyküsünün adını verdiği hikâye kitabının ikinci basımı... Folklor araştırmacısı ve eleştirmen Tahir Alangu´ya imzalı...
"… Âsitane-i aliyyede Çarşamba pazarında kâin Damadzâde Mehmed Murad Efendi´nin bina ve ihyasına muvaffak oldukları hangâh-ı Nakşibendiyyede şeyh olub hasbe´l-makdûr devâvîn-i Farisiyye ve bahusus Hz. Mevlâna´nın (k.s.) muizz-i Kur´ân olan Mesnevi-i Şerif´i müzakeresiyle evkat-güzâr olduğumuz sebebiyle bi´d-defeat kavaid-i Farisiyyeyi havi olan "Mefâtîhu´d-Dürriyye" ismiyle müsemma risale müzakere olunmuş idi ve lakin derun-ı risalede haiv ve zevaide müteallik mesail mevcude olduğundan maada ibaresinden murad eylediği mana usret ile istihraç olunub bu ecilden mübtedilere taallümü umur-ı asireden olmağın binaen ala hâzâ teşne-dilân-ı âb-ı zülal- lisan-ı Farsî olan mübtediyana kolay olmak için Türkçeye zevaidini tarh ile tercüme olundu..."
Sırtı kısmen ayrıktır.
Türk dilinde kullanılan Arapça ve Farsça kelimelerle Türkçeye Batı dillerinden girmiş bazı kelimelere de yer veren lügat; kelimelerin seçilişi, anlamlandırma ve örnek cümleler bakımından döneminde ileri seviyede kabul edilmiştir. Kelimelerin, asıl dillerindeki anlamlarının değil, Türkçede kazandıkları manaların gösterildiği sözlükte müellifin kendi şiirlerinden veya başka şairlerden örnek çeşitli mısra ve beyitler de yer almaktadır. Sözlük "fetva" kelimesine kadar Muallim Naci tarafından hazırlanıp yayımlanmış, Nâci´nin ölümü üzerine geri kalan kısmı, Müstecabizâde İsmet Bey tarafından tamamlanmıştır.
Birkaç sayfası yıpranmıştır.
Her biri kendi alanında değerli bilim insanlarının, araştırmacıların emeğiyle hazırlanan bu çalışma, bütün İstanbulluları ve bu şehri merak edenleri yeniden İstanbul´a bakmaya davet ediyor. Orijinal kutusunda.
ÂDÂB-I SEDÂD, Ahmed Cevdet, Karabet ve Kasbar Matbaası, İstanbul 1303, 54 s.; TEDRÎSÂT-I EDEBİYYE (Birinci Kısım), A. Fehmi, Karabet ve Kasbar Matbaası, İstanbul 1302, 176 s., 13x18 cm
Altı çizili satırlar mevcuttur.
Firuzâbâdi´nin Arapçadan Arapçaya sözlüğü Kâmûsü´l-Muhît, sözlük çalışmalarında, türe adını verecek ölçüde önemli bir yer tutmuştur. Nitekim "okyanus" anlamına gelen "kâmûs" kelimesi, eserin şöhret bulmasından sonra "sözlük" anlamında da kullanılmaya başlamıştır. Eser iki kez Türkçeye tercüme edilmiştir ki bunlardan ikincisi müzayedeye sunulan el-Okyânûsü´l-Basît fî Tercemeti´l-Kâmûsi´l-Muhît´tir. Mütercim Asım Efendi, sözlükteki kelimelerin Türkçe karşılıklarını bulurken yalnızca yazı diliyle yetinmeyip halk ağzından da faydalanmıştır. Müstakil bir telif niteliğini haiz görülen Kâmûs Tercümesi, ilk defa II. Mahmud´un iradesiyle mütercimin büyük oğlu nezaretinde, 1230-33 yıllarında basılmıştır.
Milletler Arası İslam Kültür Mirasını Koruma Komisyonu tarafından Hamid Al-Amidi adına düzenlenen 1. Uluslararası Hat Yarışması´nın kazananlar kataloğu.
Türk Tarih Tezi'nin oluşturulduğu 1930'lu yıllarda Attila'yı keşfeden dönemin yazar ve şairleri, Batı'yı dize getiren bu büyük Hun hükümdarını Türk tarihine dâhil etmek için çok sayıda roman, şiir ve çeviri türünde eserler verdiler. Peyami Safa'nın, tarihi roman türündeki tek eseri olan "Atila" da Münif Fehim'in kapak tasarımı ve iç resimleriyle, büyük boyda ve hem ciltli hem de karton kapaklı baskısıyla bu dönemin bir ürünü olarak yayımlandı. Attila'yı güçlü ve mağrur bir hükümdar olmanın yanı sıra, tutkulu bir âşık olarak da betimleyen ve büyük ölçüde hayal gücüne yaslanan roman, kırk yılı aşkın bir süre tekrar basılmadı ve yazarın en nadir bulunan eseri oldu. *Sonradan yapılmış, özenli bez cilt içinde...
"Osmanlı Saraylarında Harem Hayatının İç Yüzü, ilk def`a Hayat Mecmuasında yayınlandı. Senelerdenberi üzerinde çalışmakta olduğum bu konu üzerinde popüler bir eser meydana getirmeme, Hayat Mecmuasının sahibi Şevket Rado sebep oldu..." (Önsözden). *Formalar sırttan ve birbirinden ayrılmış, bazı sayfaların kenarları formalar açılırken metne zarar vermeyecek şekilde yırtılmıştır.
1905 yılı. Saint Joseph Lisesi´nin Jean Marie Reynaud, Pasteur Luis, Idinael-Simon and üç rahip-öğretmeni öğrencileriyle birlikte Boğazın her iki yakasından ve özellikle Kadıköy civarından bitki toplamaya başladılar. Amaçları büyük bir herbaryum (bitki koleksiyorun) kurmaktı...
O günden bugüne Saint Joseph Lisesi´nde bekleyen bu biricik koleksiyon, Prof.Dr. Mehmet Sakınç´ın yıllar süren özverili çalışmasıyla ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Prof.Sakınç toplanan 2253 örneği yeni bilimsel gelişmelerin ışığında inceleyerek koleksiyondaki 1006 türü tespit etmiş ve bu 1006 tür, 436 cins ve 87 aileyi kitaplaştırmıştır.
Orijinal kutusu içerisindedir
Türkiye´de 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı kanunla konulan ve özellikle azınlıkları hedef alan "Varlık Vergisi" hakkında; o dönem İstanbul Defterdarı olarak görev yapan Faik Ökte´nin yazdığı, çok uzun süre boyunca bu alanda yazılmış tek kitap olan ve daha sonraki çalışmaların da kaynak olarak gösterdiği eser... "Varlık Vergisi Cumhuriyet malî tarihinin yüz kızartan bir sahifesidir. Bu verginin tatbikinde benimle beraber çalışan arkadaşlarımın çoğu ondan nefret ederler ve bu ceninin gömülmesini isterler. Ben bu fikirde değilim. Bu faciada siyaset adamlarının, memurların, mükelleflerin, karşılıklı rolleri, hataları, ıstırapları vardır..." (Önsözden)
İkinci Yeni´nin en aykırı, en "karaşın" ve en "sivil" şairi, Dinar Bandosu´nun İngiliz Kornosu, Mor Külhani Ece Ayhan´ın, yayımlandığı tarihte bir şok etkisi yaratan ve çarpıcılığını hiç yitirmeyen şiirleri...