İthaf, "Sevgili Şamil Duymaç, Ben çalışmalarında gördüğün gibiyim sevgiler, Etem Çalışkan 21. 10. 2015" şeklindedir. Etem Çalışkan, 1928'de doğmuştur. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitim görmüştür. Sabri Berkel’den desen, Emin Barın’dan yazı, Namık Bayık’dan afiş ve grafik dersleri almıştır.
Ali Canip Yöntem (1887-1967) Türk şair, edebiyat öğretmeni ve siyasetçi. 1. Dünya Savaşı yıllarında yazdığı Şarkın Ufukları şiiri ile Milli Mücadele'nin sembol şairlerinden biri olmuştu. "Daldım gözünde vehm uyuyan, susmuş ufkuna;Ey şark, kanmadın mı asırlarca uykuna? /
Hâlâ huşûa, kubbeler en hisli bir penâh, Hâlâ minarelerde tevekkül denen bir âh. .... Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter; Ey Şark uyan, yeter yeter artık, uyan, yeter! …"
İthaf "Sevgili Turgay bana en zor gelen bu; kitabın al işte cümleyi tamamlayamadım bile. En güzeli gene kocaman bir sevgi! yazmak. 2006 Ekim." şeklindedir
İthaf, "Nalan [...] Hanım'a, 19. 02. 968. Samet Ağaoğlu" şeklindedir. Samet Ağaoğlu, Bakü’de doğdu. Fikir ve siyaset adamlarından Ahmet Ağaoğlu’nun oğludur. Fevziye Mektebi’nden sonra girdiği Ankara Lisesi’ni ve Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi (1931). Doktora yapmak üzere gittiği Strazburg’da on altı ay kaldıktan sonra çalışmalarını tamamlayamadan döndü. İktisat ve Ticaret bakanlıklarında çalıştı. 1946’da memuriyetten ayrılarak avukatlığa başladı ve yeni kurulan Demokrat Parti yöneticileri arasına katıldı. 1950-1960 yılları arasında üç devre milletvekili seçildi, çeşitli bakanlıklarda bulundu. 27 Mayıs İhtilâli’nden sonra diğer parti yöneticileriyle birlikte yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi. Ekim 1964’te Yassıada hükümlüleri için çıkarılan özel afla serbest bırakıldı. Son yıllarını hikâye ve hâtıralarını yazıp yayımlamakla geçirdi. 6 Ağustos 1982’de öldü ve Feriköy Mezarlığı’na defnedildi.
Ahteri ve Ahteri-i Kebir diye de anılan bu Arapça-Türkçe sözlük Muslihuddin Mustafa'nın en meşhur eseridir. Belli başlı Arapça kaynaklardan faydalanarak 952 (1545) yılında tamamladığı eser, yaklaşık 40.000 kelime ihtiva etmektedir.
Celvetî şeyhi, müfessir ve şair olan İsmail Hakkı Bursevî, bu eserinde keramet, dört büyük melek, marifet, hakikat, bazı büyük peygamberler, 4 halife, dört mezhep imamı, cennet ve cehennem gibi konular üzerinde durmuştur.
İthaf "Sevgili arkadaşımız Güzin Benibol'a Arada. B Necatigil 27.XI.958" şeklindedir. Şair ve yazar, çevirmen Behçet Necatigil’in edebiyata ilgisi 1927 yılında Kastamonu’da ortaokul öğrencisi iken başladı. O yıl el yazısı ile Küçük Muharrir dergisini çıkardı. Böylece ilk okuyucuları arkadaşları ve akrabaları oldu. Türkçe öğretmeni şair Zeki Ömer Defne’den teşvik gördü. 1931-32’de Akşam gazetesinin çocuk sayfalarında yayımladığı şiir, fıkra ve hikâyelerde de Küçük Muharrir imzasını kullandı. İlk şiiri “Gece ve Yas”, lise öğrencisiyken Varlık dergisinde (1 Ekim 1935), sonraki yıllarda şiir ve çevirileri Varlık, Türk Dili, Yeditepe, Oluş, Gençlik, Yeni Dergi, Yeni Edebiyat, Yelken, Ataç, Yenilikler, Yeni İnsan vb. gibi tanınmış dergilerde, yazıları Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Necatigil’in şiiri başlangıçta, günlük nafakasının peşinde olan halktan insanların şiiridir. Halk için şiir yazmadı; ama, bir anlamda halktan insanın günlük dertlerinin, duygulanmalarının, duyarlılıklarının şiirini yazdı, kentsoylu insanın sorunlarını dert edindi. Bunu yaparken de halk ve divan şiirinden edindiği sesi modern şiire aktardı. Hatta bu şiir anlayışını 1960’lı yılların ortalarına kadar taşıdı. Bu dönemden sonra yeni şiir arayışlarına girerek, şiirin biçimsel yönünü öne çıkarmaya başladı. Bu arayışın ilk örnekleri de Divançe kitabında görülebilir. Divan şiiri biçimlerini kullanarak girdiği arayış dönemini bir anlamda Kareler Aklar kitabı ile doruğa ulaştırdı. Bu kitaptaki şiirlerin sağdan sola, soldan sağa, yukarıdan aşağıya ve çapraz olarak okunmasıyla farklı şiir tatları, farklı anlam katmanları elde etmeyi amaçladı. Sözcük ve biçim deformasyonları ile, simgesel anlatımlarla şiirinin önünü açmayı denedi.
Tarih, coğrafya, gramer gibi çok değişik konularda onlarca eser veren Ahmed Rasim'in şöhreti, daha çok kaleme aldığı deneme, musâhebe [sohbet] ve fıkralara dayanmaktadır. Abdülhamid döneminin son yıllarında kaleme aldığı bu eserdeki yazılar ise sansürün dikkatini çekmeyecek konulara dair olup döneminin yaşam tarzını yansıtmaları bakımından önemlidir.