1877 yılında bir Osmanlı Rum’u olarak
İstanbul’da dünyaya gelen Demetra Vaka daha sonra Amerika’ya taşınmış orada hem
gazetecilik yapmış hem de romancı kimliğini kazanmıştır. İlk kitabı olan
Haremlik’te Osmanlı üst tabakasının ve Osmanlı kadınlarının ev içi yaşamını, haremde
yaşananları kaleme almıştır:
İki kuma oldukları hâlde bu durumdan
oldukça memnun olup birbirlerini çok seven Nassarah ve Tsakran, kocasına karşı
delice bir sevda duyan ama karşılık bulamadığı için deliren, kocasını terk eden
ve hatta bu uğurda çocuklarını bile zaman zaman öldürmeyi düşünen Mihrimah,
Selim Paşa’nın 4. hanımı olduğu hâlde en ufak bir mutsuzluğu olmayan Djimlah,
yine Selim Paşa’nın ilk hanımı olup ikinci evliliğini kaldıramayıp kendisi
olmaktan vazgeçen ama kocasının mutlu olması için çabalayan Valide Hanım,
nişanlısını çok sevdiği hâlde ancak onun kendisini sevdiğinden emin olduğu
zaman evlenmeyi düşünen, aksi takdirde canına kıymayı planlayan Houlme, eşi
Cemal Paşa başkasıyla bir gönül ilişkisi yaşadığı için onu zehirleyerek
öldüren, ardından kendini zehirleyen Chakende Hanım, Ahmet Ali Paşa ile evli
olduğu hâlde İngiliz Edgar’la kaçan, ardından aslında Ahmet Paşa’yı sevdiğini
anlayıp tekrar ona dönen Rosetta…
Pek çok paşanın ve Osmanlı üst
tabakasından ailelerin evlerinde konuk olarak yaşayan ve onların hayatlarını gözlemleme
fırsatı yakalayan Demetra Vaka, ne tam bir oryantalist ne de tam bir Osmanlı
bakış açısına sahiptir. Bir yandan haremi labirente benzeterek ne kadar derine
inerse o kadar kaybolduğunu söylerken bir yandan da ezilmiş, kapatılmış,
bezdirilmiş “Doğulu” kadın imajı yerine; eğitimli, yabancı dil bilen, ayakları
üzerinde duran bir “Doğulu” kadın profilini “dışarıdan” bir gözle ama “içeriden”
hikâyeler anlatarak sunuyor.