Kitap, “Duvar - Sükût - Meşin kaplı kitap- Yeni sanatın akını- Kadavra - Dışarııı Dışarı!” şiirlerini ihtiva etmektedir. Formaları açılmamış çil kondüsyonda bir birinci baskıdır.
Aslında Mekteb-i Tıbbiye mezunu olmasına ve felsefe eğitimi almamış olmasına karşın, felsefeye ilgisi nedeniyle “Feylesof Rıza” olarak tanınan Rıza Tevfik (1869 – 1949); felsefeci, siyasetçi ve şair kimliğiyle son dönem Osmanlı aydınlarının en ilginç simalarından biridir. Sevr Antlaşması’nı imzalayan Osmanlı delegasyonunda bulunduğu için, diğer “Yüzellilikler” gibi uzun yıllar sürgünde yaşamıştır. Serab-ı Ömrüm, Feylesof’un bütün şiirlerini bir araya getirdiği kitabıdır.
Osmanlı tasavvuf tarihçisi ve mutasavvıf Hüseyin Vassaf´ın bu eseri, Bursalı Mehmed Tahir’in isteği üzerine, Sırât-ı Müstakîm’de yayımlanan Süleyman Çelebi ve mevlidiyle ilgili iki makalesinin genişletilmesiyle meydana gelmiştir.
Tarih ve edebiyat hazinemize, başta İstanbul Ansiklopedisi olmak üzere, birbirinden güzel ve ilginç, onlarca eser armağan eden Reşat Ekrem Koçu´nun (1905 - 1975) tek şiir kitabı...
Mevlidlerde yer alan bütün bölümleri içeren ve Osmanlı dinî ve tasavvufî kültürünün oluşmasına katkıda bulunan bu manzum eseri ile ünlenen Yazıcıoğlu Mehmed Efendi, Osmanlı döneminin mutasavvıf şairlerindendir.
"Sultan Cem´in Gençliği- Anadolu´da Sultan Cem- Kardeş Kavgası, Rodos´da Sultan Cem- Fransa´da Sultan Cem- Papa ve Sultan Cem- Sultan Cem´in Vefatı"
"Tarihi sevdiren adam" olarak tanınan Ahmed Refik, tarih yazımına katkıda bulunan pek çok esere imza atmış, ilgili çalışmalarından dolayı İsveç hükümeti ve Bulgar İlimler Akademisi tarafından nişan ve madalya ile taltif edilmiştir. Kendisi eski tarihçiliğin son, modern tarihçiliğin ilk ve popüler tarihçiliğin en iyi temsilcisi sayılmaktadır.
Edebiyata şiirle başlayan; tiyatroyla, romanla, denemeyle devam eden ve yazdığı her türde çok sayıda ödül kazanmış olan Necati Cumalı´nın (1921 - 2001) en çok okunan romanlarından…
Tanzimat´tan sonraki Türk fikir hayatının ve Jön Türklerin önde gelen isimlerinden fikir adamı, gazeteci ve yazar Mizancı Murad, gerek Mekteb-i Mülkiye´deki hocalığı gerekse memleketi Dağıstan´a yaptığı ziyaretin dönüşünde çıkardığı ve II. Abdülhamid´in önce teveccühüne, ardından sansürüne mazhar olan "Mizan" gazetesindeki yazılarıyla özgürlük ve meşrutiyet arayışındaki genç nesle öncülük etmiş, onlara tarih bilinci kazandırmıştır. Devletin resmî ideolojisinin Osmanlılık, kültürel ideolojisinin de İslam birliği olması gerektiğini savunan Mizancı Murad´ın tarihçiliği, ilmî olmaktan ziyade ideolojiktir.
Salname; Osmanlı Devleti´nde merkezî yönetimin, bakanlıkların, askerî kurumların, vilayetlerin ve bazı özel kurum ve kişilerin senelik olarak ve çeşitli konularda bilgilendirme amaçlı yayınladıkları yıllıkların genel adıdır.
Cildi yıpranmış ve sırtı ayrık haldedir.
IV. Murad ve Sultan İbrahim´e devlet yönetiminde yol göstermek üzere kaleme aldığı risalelerle şöhret kazanan Osmanlı müellifi Koçi Bey´in, Enderun hayat ve çevresini çok iyi tanıdığı, devlet mekanizmasının işleyişine de oldukça vâkıf olduğu bilinmektedir.
Yazmaya oldukça geç başlayan ve ilk kitabını 50 yaşından sonra yayımlayan Abdülhak Şinasi Hisar´ın diğer kitapları gibi, bu kitabının da başrolünde eski İstanbul var. İstanbul´un birçok bölgesinin yanı sıra kendi hayatından da detaylar verdiği bu kitap, yazarın yayımlanan ikinci kitabıdır.
Edebiyat tarihçisi ve eğitimci İsmail Habib Sevük tarafından kaleme alınan ve Tanzimat Edebiyatı, Servet-i Fünun Edebiyatı ve Milli Cereyan Edebiyatı şeklinde bölümlenen eserde Türk edebiyatı, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar yer yer Fransız edebiyatı ile karşılaştırmalı olarak anlatılmaktadır. Eser öznel değer yargılarından dolayı Mehmed Rauf, Ahmed Haşim ve Cenab Şahabeddin´in de katıldığı tartışmalara yol açmıştır.
"Ahmed Midhat Efendi´nin Stockholm şehrindeki müsteşrikin kongresine memuriyetleri hasebiyle Avrupa´da icra eylemiş oldukları seyahat üzerine kaleme aldıkları seyahatnamedir."
Sırtı kısmen ayrıktır.
Fotoğrafın bulunuşundan hemen sonra imparatorluk topraklarına ulaşan fotoğrafın 1839´la 1919 yılları arasındaki serüvenini anlatmaktadır. Yazar, Osmanlı toplumunun fotoğrafa yaklaşımını ve geleneklerine bağlı Osmanlı sultanlarının 19. yüzyılın bu yeni buluşuna gösterdikleri ilgiyi ve hatta fotoğrafçılık mesleğini sürdürenlere yaptıkları desteği anlatırken, günün sosyal yaşamını da gözler önüne sermektedir.