"Evlenen bahre düşer, evlâd olursa gark olur
Sen kenâr-ı bahri tut evlenme sultanlık budur
Tut ki kazârâ evlendin sabredip artık otur
Bir belâdır geldi sus söyleme insanlık budur"
"Yâ Hazreti Şeyh Sultan Seyyid Sinan Yusuf kaddesa´llahu sirrahu"
Sinaneddin Yusuf adlı birkaç kişi olduğundan burada adı geçenin hangisi olduğu tespit edilemedi.
Ünlü şair Şeyhî, Yanyalı Sinaneddin Yusuf, Amasyalı Şeyh Sinan Efendi bu kişilerden bazılarıdır.
1898’de İstanbul’da doğan Halim Özyazıcı’nın asıl ismi Abdülhalim’dir. Esekapı İbtidai Mektebi’nde ve Aksaray Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’nde eğitim görmüştür. Gülşen-i Maarif Mektebi’nde Hattat Hamid Aytaç’tan rika, sülüs, nesih ve divani yazılarını meşketti. Rüşdiye’den mezun olduktan sonra, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. 1915’te ise Medresetü’l Hattatin’e geçti. Medresetü’l Hattatin’de ise Hasan Rıza Efendi ve Kamil Akdik’den sülüs, nesih, rika, Hattat Hulusi Efendi’den talik, İsmail Hakkı Altunbezer’den celi sülüs, Ferid Bey’den divani ve celi divani yazılarını meşk etmiştir. Divan-ı Hümayun kalemi ve Harbiye Nezareti’nde vazife alan Hattat Halim Efendi, 1924’te Bab-ı Ali’de bir yazıhane açmıştır. Hattat Halim Özyazıcı, 1946 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne hat hocası olarak vazifelendirilmiştir. 1964’de vefat eden Hattat Halim Özyazıcı’nın kabir Kozlu Mezarlığı’ndadır.
Halim Özyazıcı (ö.1964); Rüşdiye mektebinde Hâmid Aytaç’tan sülüs ve nesih, Ferîd Bey’den de dîvânî ve rik’a dersleri alan Halim Efendi, mezun olduktan sonra Medresetü’l-Hattâtîn’e kaydoldu. Burada Hasan Rızâ Efendi ve Kâmil Akdik’ten yeniden sülüs ve nesih, Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer’den celî sülüs ve Hulûsî Yazgan’dan da ta’lik meşketti. Yazıda pek müstesnâ bir kabiliyete mazhar olan hattat, celî sülüs istiflerini alışılageldiği gibi önce küçük yazıp satranç usulüyle büyüterek değil; daha başlarken kurşun kalemle tasarlayıp provasız, doğrudan celî kalemiyle ve çok süratle yazabiliyordu. Bu durum Mehmed Şefik Bey gibi ender birkaç üstatta daha görülmüştür. Yazı türlerinin hepsinde maharetli olan Halim Efendi Latin yazısının da her türlüsünü en güzel şekilde yazmıştır.
Mehmed Suud Yavsi Ebüssuudoğlu (ö. 1367); Meşhur hattat Mehmed Şevket Vahdetî Efendi’nin oğludur. Dîvân-ı Hümâyûn Mühimme Kaleminde iken Kâmil Akdik’den dîvânî, Sâmî Efendi’den celî dîvânî ve İ. H. Altunbezer’den tuğra meşk ederek Dîvân Dâiresi’nden hattatlık şahâdetnâmesi aldı. Bazı medreselerde yazı ve usûl-i tahrir muallimliğinde bulundu. Ancak Cumhuriyet’in ilanı ile açıkta kalınca, Bâb-ı Âlî Caddesi’nde küçük bir yazı dükkânı açtıysa da, harf inkılabı ile bu işe de uzun süre devam edememiştir.
Katı’ sanatı, kağıt veya deri üzerine uygulanan yazıyı, motifi veya şekli oyup çıkartarak bir başka kağıt ya da deriye yapıştırmak suretiyle gerçekleştirilen bir süsleme sanatıdır.
Okunuşu: "Ey Bâr-ı Hudâ be-hak-ı hestî; Şeş çîz merâ meded ferestî; İlm ü amel ü ferâh-destî; Îmân ü emân ü ten-dürüstî [Ey Cenâb-ı Allah, varlığn hakkı için; Şu altı şeyi yardımıma gönder; İlim, amel ve el açıklığı; İman, güvenlik ve beden sağlığı]" (Ebu Saîd Ebu´l-Hayr)
Hat, ebru ve kitap sanatları üstadı Necmeddin Okyay, Medresetü´l-Hattâtîn´de Hacı Kâmil Akdik´ten sülüs hattını ilerletip, Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer´den de celî sülüs ve tuğra meşketmiştir. Diploma almadan önce Medresenin ebru ve âhar muallimliğine tayin edilen Okyay, hocalığı sırasında yazılı ebru denen tarz ile çiçekli ebruyu bulmuştur, nitekim çiçekli ebrulara sanat çevrelerinde "Necmeddin ebrusu" adı verilmiştir. Eski bir mücellit terekesinden eline eski tarzda cilt kalıplarının geçmesiyle mücellitliğe de merak saran Necmeddin Okyay, bu sahada da kendini geliştirmiştir. Süheyl Ünver, Emin Barın, yeğeni Mustafa Düzgünman, Uğur Derman ve Bekir Pekten, Okyay´ın çeşitli dallarda yetiştirdiği sanatkârlar arasındadır.