1332 tarihli Halim efendi'nin gençlik yıllarına tekabül eden yıllar. İçerikteki bazı yazılar "Rika Hattı defter" "Sanayi nefise mektebi alisi müdavimlerinden gülşen-i maarif mektebi mezunlarından", etrafı zerefşan ve zencerek süslemeli, Ebat: 34x44cm
Yazılmış alnına her ne ise fiilin reddi nakabil hüner bu defterei imali hoşca ....Musaddaktır bu ilam ta ezelden mührü hikmetle cihana gelmeden maksadı iman ile ibadettir.
Asıl adı Mehmed olup Mısır´da geçirdiği ilim hayatından hareketle Niyâzî-i Mısrî olarak tanınmaya başlayan mutasavvıf şair, vaazlarında söylediklerinden ötürü mahkûm edildiği uzun bir sürgünlük hayatından sonra Bursa´ya dönmüş, ertesi yıl Avusturya seferine katılmak üzere müridleriyle hazırlıklara başlamıştır. Ancak sözlerinin halk ve ordu üzerinde etkili olup büyük bir fitne kopacağı ileri sürülerek sadrazam tarafından engellenen şair, Limni´ye sürgün edilmiş ve orada vefat etmiştir. Şiirleri bütün tarikat çevrelerinin beğenisini kazanan Niyazi Mısrî´nin bu eseri ise burçlar, kıyamet alametleri ve haşir gibi konuları içermektedir.
Hattatın yazdığı yirmi altıncı mushaf olduğunu belirten bir kayıt mevcuttur. Ehl-i Hac’dan olan Osman Zihnî Efendi’nin hâl tercemesi hakkında, Akpınarlı olduğu dışında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Hüsn-i hattı beldesinin hattatlarından Hâfız Ahmed Nâhifî Efendi’den meşkederek icâzet almıştır. H. 1285/M. 1868-1869 senesinde yazdığı 53 numara ile mürâkkam mushâf-ı şerîfini İstanbul Üniversitesi muhâsebe müdîri Hacı Hıfzî Bey’de görmüş olan İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın beyânına nazarân orta derecedeki hattatlardandır.
"Bu kitab cemi ibâdetin kemmiyatın ve keyfiyatın ve acayib sevabların müştemil olduğu hadisden bunun haricden misali avamın kıldığı taat mukabelesinde bir padişah ziyafetine benzer." Yazmanın son sayfasında, "Bu derdin ekline kâfi, Budur müşküllere şâfi, Bu kimde olsa Ey Sâfi, Nedir müfti nedir şeyhi, Tamam oldu İmadüddin, Huda'nın avn-i lütfuyla" beyitleri yer almaktadır.
Şed, fütüvvet ve tarikat ehline özgü tasavvufi bir gelenektir. Tarikat mensupları düzenlenen özel bir törenle şed [kemer, kuşak] kuşanarak bununla, seyrüsülûk yoluna bağlanıp hizmete adandıklarını bildirmiş olurlar.
El yazmasının sonunda Şeyh Hafız Salih Mahfi er-Rufai'nin oğlu Mekteb-i Fünun-u Harbiye-yi Şahane talebelerinden Rifai dervişi ve yüzbaşı Seyyid Ahmed Burhaneddin tarafından yazıldığına dair kayıt mevcuttur.
Malatyalı olan Şehrî'nin asıl ismi Ali'dir. Malatyalıdır. İstanbul'a gitmiş ve 17. yüzyılın en meşhur şâirlerinden Nef'i'nin öğrencisi olmuştur. Şehrî, eğitimini tamamladıktan sonra, yazısının güzelliği, şiir ve inşâdaki başarısı gibi yeteneklerinin yardımıyla Dîvân-ı Sultânî kâtibi olmuştur. Dönemin veziriazamı Gürcü Mehmed Paşanın tezkirecisi olmuştur. 1660'da vefât etmiştir.
Yazmanın ikinci kısmında bulunan "Kitâb-ı Vefât-ı Fâtımâtü'z-Zehrâ" isimli bölümün son kısmında Edirne Karabulud Mescidi İmamı tarafından hicrî 807 senesinde telif edildiğine işaret eden bir ibare mevcuddur. Târihlerden ve yazmanın özelliklerinden hareketle istinsah olduğu anlaşılmaktadır. Müstensihi hakkında malumat bulunmamaktadır.