Şeyhülislam Vassaf Abdullah Efendi'ye ait fetvalar: Feteva-yı Vassaf*, 184 sayfa, ebrulu cildinde, 21x30 cm
*Şeyhülislam Vassaf Efendi'nin vefatının ardından fetvalarının derlendiği bilinmesine rağmen günümüze kadar rastlanmamış idi.
Osmanlı hukuk hayatında, birçok büyük müftünün fetvâlarının derleme şeklinde toplanması, XVI.yüzyıldan itibaren olmuştur. XVI.yüzyılın en önemli fetvâ derlemeleri, kuşkusuz Ebusuûd Efendi’ye ait olanlardır. Kütüphanelerde “Fetâvâ-yı Ebusuûd” olarak adlandırılan çok sayıda derleme bulunmaktadır. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda hazırlanan fetvâ derlemelerinden en çok bilinenleri ise şunlardır: Minkarizâde Yahya Efendi’nin “Fetâvâ-yı Ataullah” olarak da bilinen “Fetâvâ-yı Minkarizâde”, Ankaralı Mehmed Emin Efendi’nin “Fetâvâ-yı Ankaravî”, Çatalcalı Ali Efendi’nin “Fetâvâ-yı Ali Efendi”, Seyyid Feyzullah Efendi’nin “Fetâvâ-yı Feyziyye”, Yenişehirli Abdullah Efendi’nin “Behcetü’l-Fetâvâ”, Dürrizâde Mehmed Efendi’nin “Neticetü’l-Fetâvâ”. Vassaf Abdullah Efendi, Akhisarlı Şeyh Mecdeddin soyundan Mehmet Efendi’nin oğludur. İlköğrenimin Akhisar’da gördükten sonra İstanbul’a yerleşti. Dönemin müderrislerinden Kara Halil Efendi’den ders aldı. Önce "hariç" derecesiyle Yunus Paşa Medresesi'nde görev yaptı. 1699’da imtihanla müderris oldu. ve o yıl Kara Halil Efendi'ye damat oldu. 1724’te Selanik kadısı oldu. 1727’de, Edirne payesiyle Mısır kadılığına getirildi. 1733’ten başlayarak üç kez art arda fetva emini oldu. 1736’da mezhep meselelerini görüşmek üzere İran coğrafyasında hâkim Afşar Hanedanı'ndan Nadir Şah’a giden İmrahor Mustafa Paşa başkanlığındaki ilim heyetine Anadolu payesiyle fetva emini olarak katıldı. İran alimleriyle yaptığı görüşmelerde sağladığı başarıyla ünlendi. Bundan sonra "İrani Abdullah Efendi" veya "İran Kazaskeri Abdullah Efendi" diye anıldı. 1741'de Anadolu Kazaskeri, 1749 ve 1752'de iki defa fiilen Rumeli Kazaskeri olan Abdullah Vassaf Efendi 1755'te Şeyhülislamlık makamına getirildi. Fakat çok yaşlı olduğundan bu görevde beş ay kaldıktan sonra alındı. Bursa’ya sürgüne gitti ama sonra bağışlanarak İstanbul’a döndü. Doksan dokuz yaşında Haziran 1761'de İstanbul’da öldü. Eyüp'de kayınpederi Kara Halil Efendi mezarı yakınına defnedildi.