Güncel akımların dışında kalmak, kişisel beğeniyi elden bırakmamak ve gözlenen gerçekliklerden hareket etmek, Avni Arbaş’ın 1940’lardan bu yana kesintisiz sürdürdüğü resim sanatının temel özellikleridir. Yabancı ülkelerde kendi kişiliğini kurma ve geliştirme yolundaki deney ve araştırmaları, söz konusu özelliklerin iyice belirginleşmesini sağlamıştır. Yaptığı her yeni resimle bir öncekini aşarak, günümüzdeki noktaya ulaşmıştır. Avni Arbaş, doğadan esinlenerek yaptığı resimlerinde, özellikle de Türkiye izlenimlerini yansıttığı 1970 yıllarındaki yapıtlarında, leke değerlerine bağlı kalmış ve tablolarını görüntünün anımsatıcı özellikleri dışındaki ayrıntılardan arındırmayı ilke edinmiştir. Bunda, kuşkusuz anlatımcılığın da büyük etkisi olmuştur ama, Avni Arbaş’ın anlatıcılığı kuralcı olmaktan çok, yumuşak, yeterince duygusal bir anlatımcılıktır. Dolayısı ile nesneleri bir sanatçı içtenliğiyle kucaklamasını sağlar. Konunun ilk etkisini dağıtmayan, figürü doğal yapısından uzaklaştırmayan Avni Arbaş’ın resimlerinde görüntü, hem doğanın belirleyici özelliklerini korur, hem de özgür bir soyutlamaya olanak verir. Deniz yaşamı, tekneler, balıkçılar bu resimlerde insan ve doğa kaynaşmasının özgün motifleri olarak belirir.