İlk şiirleri Manisa Halkevinin çıkardığı Uyanış dergisinde çıktı (1935). İlk kitabını aynı yıl yayımladı. 1955 yılına kadarki döneminde ürünlerini Servetifünûn-Uyanış, Ses, Yığın, Yeryüzü, Kaynak, Yeditepe (1940-50) dergilerinde yayımladı. Bu dönemde Walt Whitman ve Nâzım Hikmet etkileri şiirinde belirgindir. Bu dönemin verimleri olarak İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı ve Köroğlu kitapları sayılabilir. Bu kitaplarda yer alan şiirleri bugün İlhan Berk denilince akla gelen kişiliği temsil etmekten uzaktır. Yine de bu kitaplarda bile özgün İlhan Berk şiirine ait unsurlar vardır. Bunlar görselliğin ön plânda olması, daimi konuşma edasının bütün şiiri kat etmesi ve şairin dünya görüşünün belirsizliğidir. İlhan Berk kendisini Marksist saydığını pek çok defa belirtmiş olsa da, şiirine, hatta ilk dönem şiirinin konularına bakarak bunu anlamak mümkün değildir. Kendisinin Marksist olup olmadığı tartışılabilir; fakat şiirinin bir ideoloji veya dünya görüşüne yaslandığını söylemek zordur. Genel olarak iyimser ve hümanist bir havası vardır şiirlerinin. Âdeta mutluluğun şiiri peşindedir. İlhan Berk’in “anlamsız şiir” yazıları ve bunlara karşı başkaları tarafından yazılan yazılar bir araya getirilirse kitap ebadında bir toplam elde edilmiş olacaktır. İkinci Yeni şairleri çok fazla tartışma yapmamıştır. Edip Cansever, Ülkü Tamer ve Ece Ayhan zaten pek fazla eleştiri, deneme ve tartışma yazısı yazmamıştır. Sezai Karakoç, Cemal Süreya ve Turgut Uyar’sa İkinci Yeniyi üstlenerek taraf ve tavır yazıları yazmayı kabul etmemişlerdir. İlhan Berk, İkinci Yeni ve anlamsızlık savunmasında yalnızdır. Bu yalnızlık günümüze kadar devam etmiştir. İlhan Berk de böylece anlamsız şiiri savunan İkinci Yeni şairi olarak şöhret kazanmıştır.
Bugün modernist şiirin aşırı uçlarında gezinmekle tanınan İlhan Berk’in, İkinci Yeni Akımına katılmadan hemen önce çıkardığı Günaydın Yeryüzü (1953) kitabıyla 142. maddeden kovuşturmaya uğramış olması son derece ironiktir. Zira, İlhan Berk'e göre, "Erotizm, şiirin atardamarıdır." Yahut da başka bir yerde söylediğine göre, “Şiir, dilin belini getirmektir.” Kendi şahitliğine göre ilk döneminde Yahya Kemal ve Nâzım Hikmet’ten etkilenerek şiire giren İlhan Berk, destanlar yazmaya çalışırken neden anlamsız şiiri savunan, aşırı uçlarda gezinen, kelimelerle ve hatta harflerle şiir yazmaya çalışan, yer yer Dada ve gerçeküstücülükle bağ kuran bir şaire dönüştü? Bu sorunun cevabı henüz nesnel bir şekilde verilmiş değildir. Şimdiye kadar hakkında yazılan incelemeler genellikle şairin ilk dönemi ya da ilk dönemiyle sonraki dönemi arasındaki geçiş üzerinde değil, daha çok sonraki döneminde kazandığı kişilik ve sahip olduğu tavır ile ilgilidir.