Dağlarca'nın edebiyata olan ilgisi çok genç yaşlarda başladı; henüz 13 yaşında bir ortaokul öğrencisiyken Yeni Adana gazetesinin öğrenciler arasında açtığı bir hikâye yarışmasında birincilik kazandı (1927). İlk yazısı sayılabilecek bu hikâye aynı gazetesinde yayımlandı. İlk şiiri ise (Yavaşlayan Ömür) 1933'te İstanbul dergisinde çıktı. 1934'te Harp Okulu öğrencisi iken Varlık dergisinde yayımlamaya başladığı şiirleriyle edebiyat dünyasında adını duyurmaya başladı. Daha sonra şiirleri İstanbul, Varlık, Kültür Haftası, Aile, Türkçe, Edebiyat Dünyası, Yelken, Papirüs, Militan, Sanat Emeği, Sanat Olayı, Milliyet Sanat, Gösteri, Yücel, İnkılapçı Gençlik, Türk Dili, Yeditepe, Yenilik, Kültür Haftası, Çağrı, Devrim, Vatan, Ataç, Türk Yurdu, Yön, Devrim ve Cumhuriyet gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. İlk şiir kitabı Havaya Çizilen Dünya (30 Ağustos 1935) Harbiye'den subay çıktığı gün yayımlandı. Bu kitaptan önce ise 1934’te Varlık dergilerinde Sandallar, Göçsem, Bu Dağlar, Arkasından adlarını taşıyan dört şiiri yayımlanmıştı. Bu şiirlerde özgün bir buluş ya da özellik olduğu pek söylenemez. Ancak bu şiirlerde, hece ölçüsünü kullanma tekniği yönünden ve seçtiği sözcükler bağlamında Faruk Nafiz Çamlıbel'in açık etkisi görülmektedir. Buna rağmen, ilk kitabını oluşturan şiirlerinde Çamlıbel'in etkisinin giderek azaldığı ve şairin ölçülü, uyaklı, âşık tarzı bir şiir denemesine giriştiği görülmektedir. Buradaki şiirlerinde o yıllarda Varlık dergisinde sıkça görünen Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve bir ölçüde de Ahmet Muhip Dıranas’ın şiirlerinde rastlanılan "ölüm, zaman, rüya, şekil, kâinat" gibi kelimeler ve kavramların öne çıkmaya başladığı söylenebilir. Yine de bu kitapta yer alan şiirlerinin Türk şiirine yeni bir duyarlık ve ses getirdiği genel olarak kabul edilmiştir. Çeşitli konuları işlediği lirik ve epik şiirlerinde geliştirdiği kendine özgü şiir diliyle kendinden sonraki birçok şairi, uzak çağrışımlar bağlamında da olsa etkiledi.