1908 Meşrutiyet ihtilali uğrunda II. Abdülhamit yönetimine karşı dağa çıkarak şöhret kazanmış olan Kolağası Niyazi, ilk tahsilini memleketinde gördü. Manastır İdadisinde bir süre okuduktan sonra Askeri Rüştiye Mektebine geçti. Bu okulu bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisinden mezun olarak Harbiye Mektebine girdi. Harbiye’den 1896 da Mülâzim (Teğmen) çıktı ve Rumeli’ye gönderildi. Bir yıl geçmeden yani 1897’de Yunan savaşı ilân edilmişti. Niyazi Bey Beşpınar muharebesinde yararlık göstererek, Mülâzim-i Evvelliğe (üsteğmenliğe) yükseltildi. Bölüğüyle esir ettikleri bir kısım Yunan askerlerini İstanbul’a getirmek görevi mükâfat olarak kendisine verilmişti. Muharebeden sonra memleketi Resne’nin yanındaki Ohri Taburuna verildi. İki sene orada hizmet etti ve 1903 tarihine kadar bu taburun Depo memurluğu vazifesini gördü. 1903’ten 1908’e kadar 3. Avcı Taburunda Bulgar çetelerle vuruşmuştur. Hatırat-ı Niyazi adıyla 1908 den sonra bir arkadaşının kalem yardımıyla yayımladığı hatıralarına göre Niyazi, hürriyet ve meşrutiyet fikrini Namık Kemal ve arkadaşlarının eserlerinden öğrenmiş ve İmparatorluğun içinde bulunduğu tehlikeleri de Rumeli’deki Bulgar haydutlarıyla temaslardan anlamış ve ihtilalciliği de onlardan öğrenmiştir. Rumeli’de gizli faaliyette bulunan İttihad ve Terakki Cemiyetine girerek, 1908 Haziranında taraftarlarıyla birlikte dağa çıktı ve II. Abdülhamit idaresine karşı ilk defa isyan etme cesaretini gösterdi. 1908 Temmuzunda Meşrutiyet ilân edilince, Kolağası Niyazi Bey, Erkân-ı Harp Binbaşısı Enver Beyle (Paşa) birlikte “Hürriyet kahramanı” ilan edilerek büyük bir şöhret kazandılar. Niyazi, memleketin her tarafında hükümdarlar gibi karşılandı ve alkışlandı.
Makedonya sınırları içerisinde kalan Manastır yakınlarındaki Resne kasabasında doğması sebebiyle Resneli Niyazi Bey olarak anılır.
84 ayar "Rus gümüşü" olarak adlandırılan gümüşten üretilmiştir. Kapağında ve tabanında, "Berri-i Hümayun" ve "Bahri-i Hümayun" armaları işlenmiştir. Kenarında, Farsça "Resm nola bu kutu-i zerdûz / Gûyiyâ bir bahâr-ı feyz-efrûz / Şemmesinden dimâğ-ı yârâna / Gele bûy-ı şükûfe-i Nevrûz" şiiri yazılıdır. Kutunun iç kısmındaki damgalar 1700'lü yıllar yani 18. yüzyılı işaret etmektedir.