SAHAFİYE, 22.10.2021 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Yayıncı, editör ve yazar İbrahim Hilmî Çığıraçan 1876'da Tulça kasabasında doğdu. Türkiye’deki ilk Türk yayıncılardandır. 1896’da kurduğu matbaada tarih, edebiyat, siyaset, din ve sosyal konularla ilgili 1000’den fazla kitap yayımlamıştır. 1963'de İstanbul'da vefat etmiştir.
Öykü ve roman yazarı Cahit Uçuk 17 Ağustos 1909 yılında Selanik’te doğmuştur. Milletvekili ve Kaymakam olan İbrahim Vehbi Uçuk’un kızıdır. Asıl İsmi Cahide Uçuk'dur. Cahit Uçuk edebiyat dünyasına girdiğinde uzunca bir süre kadın kimliğinden kimsenin haberi olmadı. Antalya’da bulunduğu sırada Atatürk ile tanışma fırsatı bulmuş ve Atatürk’ün iltifatlarına mazhar olmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk kadın yazarlarındandır. Eserlerinde genellikle kadının toplumdaki yeri, kadın hakları gibi konulara değinmiştir. Öykülerinde ve romanlarında kendi ile özdeşleşmiş samimi bir dil kullandı. Çocukları çok seven Cahit Uçuk onlar içinde çocuk öykü ve romanları da yazmıştır. Uluslararası Çocuk Kitapları Birliğinin Hans Christian Andersen yarışmasında şeref armağanı almayı hak kazandı. Cumhuriyet döneminin çok üretken yazarlarından olan Cahit Uçuk on altı roman ve toplam 230 öyküden oluşan dokuz öykü kitabını yayınladı. Cahit Uçuk 95 yaşında 2004 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
Abdülhak Şinasi Hisar 1883'de İstanbul'da doğdu. Edebî tenkidler ve şiirler yazmaya başladı. Daha sonraları mensur şiirler ve hatıralar kaleme aldı. Asıl ününü, emekliye ayrıldıktan sonra meydana getirdiği eserleriyle kazandı. 3 Mayıs 1963'te İstanbul'da vefat etmiştir.
1887'de doğan Sermet Muhtar özel bir eğitim görerek yetişti. 1908'de birkaç arkadaşı ile El-Üfürük isimli mizah gazetesini çıkarmaya başladı. 1931'de değişik başlıklar altında İstanbul hayatını anlatmaya koyuldu. Resimlerini de kendi yaptığı yazı ve romanları pek çok gazete ve dergide yayınlandı. 1952 senesinde vefat etmiştir.
İthaf "Vahdet Gültekin'e dostça İstanbul 10/6/59 Burhan Arpat" şeklindedir. Burhan Arpad, Rehber-i Tahsil Numune Mektebi ve Orta Ticaret Mektebi’nden sonra babasının erken ölümü üzerine genç yaşta hayata atıldı. 1936’ya kadar Tekel Cibali Fabrikası’nın muhasebesinde görev aldı. Gazetecilik mesleğine ilk adımı, 1936’da girdiği Vakit gazetesinde attı. Daha sonra sırasıyla Uyanış ve Kurun dergilerinde, İleri, İstiklâl, Tan, Memleket, Hürriyet, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabir, istihbarat şefi ve köşe yazarı olarak çalıştı. Cumhuriyet gazetesindeki “Hesaplaşma” köşesinde (1979-1991), birer öykü gibi okunan yazılarıyla, İstanbul’un farklı sorunlarına eğildi. Öykülerini, Türk tiyatro hayatını yansıtan röportaj türü yazılarını ve gezi izlenimlerini on kitapta topladı. Özellikle öykülerinde toplumcu ve gerçekçi akımdan hiç sapmayan Arpad’ın, Alnımdaki Bıçak Yarası (1968) romanı ve Hesaplaşma (1976) anılar kitabı yayınlandı. Sık gittiği değişik Avrupa ülkelerinden izlenimlerini topladığı Gezi Günlüğü kitabıyla Türk Dil Kurumu ödülünü (1963) kazandı. 1961 ve 1964 yıllarında Berlin Film Festivali’nde jüri üyeliği de yapan Arpad, yaşamının tümünü İstanbul’da geçirdi ve bu kentin toplumsal değişimini ve yozlaşmasını yaşadı.
Orhan Seyfi Orhon 1890 yılında İstanbul'da doğdu. 1914'te Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Meclis-i Mebusan’ın Kavanin Kalemi’nde memurluk, gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümeti’ni destekleyen 'Aydede' dergisinde çalıştı. 1946’da CHP’den Zonguldak miletvekili seçildi. 1950’de gazeteciliğe döndü. 1960’tan sonra Adalet Partisi ’ne girdi. 1965’te bu partiden İstanbul milletvekili seçildi.
1922-1946 arasında Milliyet, Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet, Ulus, Zafer, Havadis gazetelerinde mizah ve köşe yazıları yazdı. Yaşamının son döneminde Son Havadis gazetesinde yazarlık yaptı. İlk şiirleri arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları 'Hıyaban' isimli dergide yayınlandı. 1917’de Yeni Mecmua’da çıkan şiirleriyle adını duyurdu. Türk şiirinde 'Hecenin Beş Şairi' grubundan biri olarak ün kazandı. Yusuf Ziya Ortaç ’la birlikte Papağan, Güneş, Ayda Bir, Çınaraltı dergilerini çıkardı.Şiire Aruzla başladı. 'Fırtına ve Kar' isimli uzun şiirinde bunun başarılı bir örneğini verdi. Daha sonra Milli Edebiyat ve Genç Kalemler akımlarının etkisinde kalarak hece veznine döndü. Hece ile yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullandı. Divan şiiri kalıplarını hece veznine uyarlayarak yazdığı gazel benzeri şiirleri de var. Yirmiden fazla şiiri bestelendi.
İthaf "Değerli Şair Hasan Bedii Faik Beyefendi'ye saygıyla 28.3.967 A. Halim Uğurlu" şeklindedir. Şair Halim Uğurlu 1926'da Konya'da doğdu. Taşkent İlkokulu, Taksim Erkek Lisesi , İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde eğitim gördü. Şiirleri 1945 yılında Büyük Doğu, Yenilik, Yeşil Giresun; sonraki yıllarda Edebiyat Dünyası (1949); 1963-69 arası Türk Dili, Papirüs, Son Çağ, Güney (1967-72), Soyut, Yansıma, Yenilik; 1987 yılından itibaren Türk Dili Dergisi (1992-2001) dergilerinde yayımlandı. 1970 yılında tek şiir dalında TRT Şiir Ödülünü aldı. 2001 yılında İstanbul'da vefat etti.
İthaf "Sayın Hakkı Devrim'e en iyi dileklerimle R.E 20.08.04" şeklindedir. Refik Erduran 1928 tarihinde İstanbul‘da doğdu. Askerliğini yedek subay olarak yaptı. Bir süre yayıncılık ve filmcilikle uğraştı. Milliyet gazetesinde başladığı köşe yazarlığını başka gazetelerde sürdürdü. Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları, Sururi-Cezzar Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu, Haldun Dormen Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu, Yunus Emre Tiyatrosu, Tiyatro İstanbul, Yeditepe Tiyatrosu gibi topluluklar tarafından oyunları sahnelendi. Tekneyle Nazım Hikmet'i yurt dışına kaçırmasıyla ün yapmıştır. 2017 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
İthaf "Sevgili Erdal Abime ve çok sevgili Huri'ye candan... 17.5.2012" şeklindedir. Ataol Behramoğlu 1942'de Çatalca'da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinde eğitim gördü. İstanbul Şehir Tiyatrolarında bir süre dramaturg olarak çalıştı. Bir çok gazete ve dergide yazıları yayımlandı.
İthaf "Turgay Gönenç'e dostça 11.9.77" şeklindedir. Kemal Özer 1968 senesinde Konya'da doğdu. Gazeteciliğe 1988'de Türkiye'de Yarın Gazetesi'nde başladı. Çeşitli medya kuruluşlarınca muhabir, editör, yayın danışmanı, haber müdürü, genel yayın yönetmeni gibi görevlerde bulundu. Muhtelif sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. Bilişim ve kamuoyu araştırma şirketlerinde çalıştı. Radyo programları hazırladı. 2015-2018 yıllarında Yeni Söz Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliğini yürüttü. Aralık 2018 itibariyle Albayrak Medya Holding (Yeni Şafak) medya grubuna ait yayın organlarından Haftalık Haber Dergisi Gerçek Hayat'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yürütüyor.
Ressam Fikret Mualla 1903'de İstanbul'da doğdu.Tam adı Fikret Mualla Saygı’dır. Babası, Düyun-u Umumiye (Osmanlı Borçlar İdaresi) ikinci müdürü Ekrem Bey (Mehmet Ekrem Mualla Saygı), annesi Emine Nevber Hanım’dır. Çocukluk ve gençlik yılları Kadıköy, Bahariye çevresinde geçti. Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde öğrenim gördü. Futbolcu olan dayısı Hikmet Topuzer’in etkisi ile futbola çok düşkündü. On iki yaşında, Galatasaray Lisesi’nde futbol oynarken bir kaza sonucu sağ ayağının kırılması ve topal kalması ile büyük bir sarsıntı geçirdi. Okuldan kaptığı gribi eve taşıması sonucu İspanyol gribine yakalanan annesinin genç yaşta ölümü üzerine Fikret Mualla’nın hayatına suçluluk duygusu egemen oldu. Yaşadığı sarsıntılar Fikret Mualla’yı sinirli ve uyumsuz birisi yapmıştı. Babasının evliliğini bir türlü benimseyemedi. Galatasaray’ı bitirdikten sonra mühendislik okuması için İsviçre’ye gönderildi.
İthaf "En çok sevdiğim, ama sevmemi de bir şeye yormadığımı bilen dostlarım Günay'a Orhan'a" şeklindedir.Hikayeci ve Şair Celal Sılay, Bursa'da doğdu. Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nin ilk ve orta bölümlerini bitirdi. İstanbul'da Hayriye Lisesi'nde ve İstiklâl Lisesi'nde öğrenimini sürdürdü. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nde okudu. 1940-1951 arasında Vatan, Tasvir-i Efkâr, Her Hafta, Her Gün ve Ticaret Postası gazetelerinde çalıştı. 1952-1955 arasında Yeni Memleket gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1957-1958'de Yeni Gazete'de ve 1959-1960'ta da Her Gün gazetesinde Ahmed Selâmi Sel takma adıyla köşe yazıları yazdı. 1944'te dört sayı boyunca İşte ve 1956-1957 yıllarında da on beş sayı boyunca Esi dergilerini yönetti. 1952-1956 arasında toplam otuz sayı olarak çıkan Doğu ve Batı ile 1963-1971 arasında toplam yüz beş sayısıyla okuyucuyla buluşan Yeni İnsan dergilerini o kurdu. Ayrıca Yeni İnsan Yayınları'nın da kurucusudur.
İthaf "Sevgili Burcu'ya İzmirlilikle" şeklindedir. Tarık Dursun K., 1931'de İzmir'de doğdu. İzmir, Ankara ve İstanbulda gazetelerde çalıştı, senaryo yazarlığı ve rejisörlük yaptı. Kurul Kitabevi adıyla bir de kitabevi açtı. Hikâyelerinin konularını önce gençlik serüvenlerinden, zamanla fabrika, yapı ve deniz işçilerinin, esnaf ve küçük memur sınıfının hayat savaşlarından alan yazar, bunları şiirli bir dil ve yoğun bir duyarlıkla işlemiştir.
Atilla İlhan 1925 yılında İzmir’in Menemen ilçesinde doğdu. Babası Bedri Bey aruzla şiir yazan bir divan şairiydi. Bu nedenle şiire düşkün ve nahif bir çocOrtaokuldan sonra İzmir Atatürk Lisesinde okurken Türk Ceza Kanuna aykırı davrandığı gerekçesi ile tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Danıştay kararı ile eğitimini sürdürme kararı ile İstanbul Işık Lisesinden mezun oldu. Üniversite eğitimini hukuktan yana kullandı fakat okulunu bitirmeden yarıda bıraktı. 6 yıl Paris’te yaşadı ve ülkeye döndü. Birçok gazete ve dergide çalıştı. Babasının ölümü ile İzmir’e döndü burada Demokrat İzmir gazetesinin genel yayın yönetmenliği ve başyazarlığını üstlendi. Bilgi Yayınevi danışmanlığını da yapmıştır. Atilla İlhan aynı zamanda sinemaya da merak sarmıştı. Bu alanda 15 adet senaryo yazdı ve senaryolarında Ali Kaptanoğlu takma adını kulandı. İlk şiiri Balıkçı Türküsü Yeni Edebiyat dergisinde yayınlandı. Nevin Yıldız ve Beteroğlu takma ismi ile Yücel dergilerinde şiirleri yayınlandı. CHP şiir yarışmasında Cebberoğlu Mehemmed şiiriyle ikinci oldu. Bu başarısından sonra çok sevildi. Dönemin ünlü edebiyat dergilerinde şiirleri ve yazıları yayınlandı. Türk edebiyatının önemli isimleri arasına girmeyi başardı. Atilla İlhan Garip Akımı ve İkinci Yeni Şiire karşı gelen şairlerden oldu. Maviciler adı ile bilinen toplumcu gerçekçi şiir akımını başlattı.
Cemal Süreya, 1 Ağustos 1960’ta, sonradan değişik aralıklarla çıkardığı Papirüs dergisinin ilk sayısını yayımladı. Dört sayfalık tabloid bir dergi olan Papirüs ikinci sayısından sonra kapandı. Sekiz aylık bir aradan sonra Mayıs 1961’de Papirüs’ü tekrar çıkardı. Bu sefer üç sayı süren Papirüs, Temmuz 1961’de yeniden kapandı. Süreya, 1961 yılında Maliye Bakanlığı tarafından bir yıllığına Paris’e gönderildi. Yurda döndükten sonra İstanbul’a (1964) tayin edildi. Mart 1977’de kurucularından biri olduğu Türkiye Yazıları dergisinin başına getirildi. İki sayı sonra buradaki sorumluluklarını devrederek bu dergiden ayrıldı. 1974 yılından itibaren baş yazılarını yazdığı Oluşum dergisini 1977 yılında bir süre yönetti.
Cemal Süreya, 1 Ağustos 1960’ta, sonradan değişik aralıklarla çıkardığı Papirüs dergisinin ilk sayısını yayımladı. Dört sayfalık tabloid bir dergi olan Papirüs ikinci sayısından sonra kapandı. Sekiz aylık bir aradan sonra Mayıs 1961’de Papirüs’ü tekrar çıkardı. Bu sefer üç sayı süren Papirüs, Temmuz 1961’de yeniden kapandı. Süreya, 1961 yılında Maliye Bakanlığı tarafından bir yıllığına Paris’e gönderildi. Yurda döndükten sonra İstanbul’a (1964) tayin edildi. Mart 1977’de kurucularından biri olduğu Türkiye Yazıları dergisinin başına getirildi. İki sayı sonra buradaki sorumluluklarını devrederek bu dergiden ayrıldı. 1974 yılından itibaren baş yazılarını yazdığı Oluşum dergisini 1977 yılında bir süre yönetti. Oluşum, Papirüs’ten sonra başyazı yazdığı tek dergidir. Mayıs 1974’ten Temmuz 1978’e kadar Oluşum’da düzenli yazan Cemal Süreya, bu tarihten sonra bu dergide bir defa yer aldı: “Ne Var Ne Yok” (Haziran 1987). Edebiyat dünyamızın en verimli yazarlarından biri olan Cemal Süreya, yazı hayatı boyunca pek çok takma ad kullandı. Bugüne değin tespit edilenler şunlardır: Osman Mazlum, Adil Fırat, Ali Fakir, Ali Hakir, Ahmet Gürsu, Hüseyin Karayazı, Birsen Sağnak, Dr. Suat Hüseyin, Hasan Basri, Genco Gümrah, Suna Gün. Kimi dergi yazılarında da ad kullanmadı. Takma adlar, çok yazmanın getirdiği biçimsel bir zorunluluk oldu onu için. Desen ve karikatürlerinde de Cemasef ve Charles Suares adını kullandı. Bir kısmı takma adlarla olmak üzere kırktan fazla kitap çevirdi. 1958 yılında ilk kitabı Üvercinka ile Yeditepe Şiir Ödülünü Arif Damar İle paylaştı. İkinci kitabı Göçebe’yle Türk Dil Kurumu 1966 Edebiyat Ödülünü, Sıcak Nal ve Güz Bitigi kitaplarıyla 1988’de Behçet Necatigil Şiir Ödülünü kazandı. Bazı kitapları ölümünden sonra yayımlanan Cemal Süreya’nın, adına konmuş bir şiir ödülü bulunmaktadır.
Göçebe, Cemal Süreya'nın Nisan 1965'te, DE Yayınevi tarafından yayımlanan şiir kitabıdır. Yayınevinin "Türk Şiiri Dizisi"nin üçüncü kitabıdır. Göçebe'de, şairin 1958-1965 yılları arasında yazıp yayımladığı on yedi şiiri yer almaktadır. Bu şiirler daha önce Pazar Postası, Yeni İnsan, Dönem ve Yeni Dergi'de çıkmıştır. Göçebe'deki şiirler, "27 Mayıs Devrimi" sonrasında yazılmıştır. Kitaba adını veren şiiri Paris'teyken yazan Süreya, bu kitabında kendini "daha bilinçli" olarak görmüştür. Yayımlandıktan bir yıl sonra, 1966 yılında Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü almıştır. Yedi yıl önce yayımladığı bir önceki kitabı Üvercinka'ya oranla aşk şiirlerinde düşüş varken toplumsallık teması içeren şiirler artmıştır.
İthaf "Turgay'a sevgiyle" şeklindedir. Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Şair ve yazar, çevirmen Behçet Necatigil’in edebiyata ilgisi 1927 yılında Kastamonu’da ortaokul öğrencisi iken başladı. O yıl el yazısı ile Küçük Muharrir dergisini çıkardı. Böylece ilk okuyucuları arkadaşları ve akrabaları oldu. Türkçe öğretmeni şair Zeki Ömer Defne’den teşvik gördü. 1931-32’de Akşam gazetesinin çocuk sayfalarında yayımladığı şiir, fıkra ve hikâyelerde de Küçük Muharrir imzasını kullandı. İlk şiiri “Gece ve Yas”, lise öğrencisiyken Varlık dergisinde (1 Ekim 1935), sonraki yıllarda şiir ve çevirileri Varlık, Türk Dili, Yeditepe, Oluş, Gençlik, Yeni Dergi, Yeni Edebiyat, Yelken, Ataç, Yenilikler, Yeni İnsan vb. gibi tanınmış dergilerde, yazıları Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Necatigil’in şiiri başlangıçta, günlük nafakasının peşinde olan halktan insanların şiiridir. Halk için şiir yazmadı; ama, bir anlamda halktan insanın günlük dertlerinin, duygulanmalarının, duyarlılıklarının şiirini yazdı, kentsoylu insanın sorunlarını dert edindi. Bunu yaparken de halk ve divan şiirinden edindiği sesi modern şiire aktardı. Hatta bu şiir anlayışını 1960’lı yılların ortalarına kadar taşıdı. Bu dönemden sonra yeni şiir arayışlarına girerek, şiirin biçimsel yönünü öne çıkarmaya başladı. Bu arayışın ilk örnekleri de Divançe kitabında görülebilir. Divan şiiri biçimlerini kullanarak girdiği arayış dönemini bir anlamda Kareler Aklar kitabı ile doruğa ulaştırdı. Bu kitaptaki şiirlerin sağdan sola, soldan sağa, yukarıdan aşağıya ve çapraz olarak okunmasıyla farklı şiir tatları, farklı anlam katmanları elde etmeyi amaçladı. Sözcük ve biçim deformasyonları ile, simgesel anlatımlarla şiirinin önünü açmayı denedi.
Meşhur kadın yazarlarımızdan Şükufe Nihal Hanım, Türkiye’nin önemli toplumsal değişmeler geçirdiği bir dönem olan 1919-1960 yılları arasında şiir, öykü ve romanlar yayımlamış şair, öğretmen, eylemci, aktivisttir.
İthaf "Değerli dost Sermet Çağan'a candan sevgi ve saygılarla 4.1.1967" şeklindedir. Fakir Baykurt, 1929 yılında Burdur'da doğdu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra köy öğretmeni olarak çalışan yazar, 1955'te Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra Sivas, Hafik ve Şavşat'ta Türkçe öğretmenliği yaptı. Demokrat Parti yönetimi tarafından öğretmenlikten alınarak pasif bir göreve getirildi. 1958'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ilk romanı Yılanların Öcü nedeniyle hakkında kovuşturma açıldı. 1960 yılındaki askeri müdahalenin ardından ilköğretim müfettişliğine getirildi. 1962-63 yıllarında ABD Bloomington Indiana Üniversitesi'nde ders araçları konusunda uzmanlık eğitimi gören Baykurt, Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın ve Türkiye Öğretmenler Dernekleri Milli Federasyonu'nun genel başkanlığına seçildi. 1969 yılında Türkiye çapındaki ilk öğretmenler boykotuna katıldığı için bir kez daha açığa alındı ve 12 Mart 1971'deki askeri darbeden sonra uzun süre tutuklu kaldı. Edebiyata şiirle adım atan Fakir Baykurt, yazın hayatını toplumcu gerçekçi bir yaklaşımda yazdığı kısa öyküler ve köy notlarıyla sürdürdü. Yeditepe, Varlık, Cumhuriyet, Evrensel ve Yön gibi dergi ve gazetelerde çeşitli yazıları çıkan Baykurt, 1955'te öykülerini derlediği ilk kitabı Çilli'yi yayımladı. Bunu, köy yaşamını, köylünün arzularını, sıkıntılarını ve çelişkilerini de dile getirdiği hikâye kitapları ve romanları izledi.
İthaf "Sayın Kemal Sülkeş'e eğlencelik candan sevgilerle Elif" şeklindedir. Elif Naci, ilköğrenimini, çocukluğunun geçtiği Edirne’de tamamladı. Sekiz yaşındayken geldiği İstanbul’da Ayasofya Rüştiyesi (Ortaokulu) ile Vefa Sultanisini (Lisesini) bitirdi. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi’nin Resim Bölümüne girerek İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. (1913). Birkaç ay sonra Birinci Dünya Savaşı çıktı ve askere alındığı için dört yıl aradan sonra eğitimine devam edebildi. Öğrenciliği sırasında geçinebilmek için arşiv memuru olarak gazeteciliğe başladı. Çeşitli sanat yazıları yazarak polemist oldu. İleri, İkdam, İfham, Milliyet, Tan, Son Telgraf ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. Akademiden mezun oluşunun ardından Türk ve İslâm Eserleri Müzesine önce müdür yardımcısı, sonra müdür oldu. Ressam olarak ilk kişisel sergisini Alay Köşkü’nde açtı (1930). Sanat hayatına asıl girişi 1933’te açılan, kurucuları arasında bulunduğu, D Grubunun ilk sergisiyle oldu. Bu grubun içinde yurtdışında da çeşitli karma sergilere katıldı. İkinci kişisel sergisini Eminönü Halkevi’nde (1947), üçüncüsünü ise retrospektif olarak Galatasaray Lisesi girişinde açtı (1951). Aynı dönemde Paul Klee, George Braque gibi çağdaş ressamlardan ve Hafız Osman, Mehmet Esat gibi hat sanatçılarından etkilendiği söylenebilir. 1940'lardan sonra batı sanatının etkisinden sıyrılıp doğuya yönelerek hat sanatı soyutlamalarıyla ilgilendi. 1937’de Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde, iki yıl sonra Topkapı Sarayı Müzesi’nde müdür yardımcılığı yaptı. 13 Temmuz 1963’te emekli oldu. Müzecilik hayatının bir bölümünde, basında da görev yaptı.
İthaf " Kenan Sarıalioğlu için/ bağışlayın, elimde kalan son iki kitabın en temizi bu/ Değerli Sarıalioğlu işte şiirde buluşabildiğimiz için yaşamdaşız artık. Sevgiyle F. Hakan" şeklindedir. Tiyatro ve sinema sanatçısı Fikret Hakan'ın gerçek ismi Bumin Gaffar Çıtanak'dır. 23 Nisan 1934 tarihinde Gaffar ve Fatma Belkıs çiftinin çocuğu olarak Balıkesir'de doğdu. Fikret Hakan'ın annesi başhemşire, babası edebiyat öğretmeniydi. Fikret Hakan'ın babası Gaffar Bey, Balıkesirden İstanbul'daki Galatasaray Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atanınca, başhemşire annesiyle hep birlikte İstanbul'a taşındılar. Bumin (Fikret Hakan), lisede okurken gazeteciliğe heves etti. Bumin'in Abdi İpekçi, Halit Kıvanç gibi sonrae çalıştığı, Mithat Perin'in sahibi olduğu, İstanbul Ekspres Gazetesi'nde röportajları, öyküleri yayımlanıyordu. Gazeteden aldığı Öykü başına bir liralar, onu büsbütün okuldan uzaklaştırdı. Taksim Lisesi birinci sınıfından ayrıldığında 16 yaşındaydı ve aynı yıl 1950 yılında 'Üç Güvercin' adlı operetinde palyaço rolüyle 'Ses Tiyatrosu'nda tiyatro sahnelerine ilk adımını attı. Bu arada adını değiştirip Fikret Hakan yaptı. Leblebici Horhor ve Afrodit'te oynadı.
Odun, şair ve ressam Metin Eloğlu'nun üçüncü şiir kitabıdır. Kitabın içindeki fotoğraf Ara Güler'e aittir. Metin Eloğlu, 1943'de Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdi. Bedri Rahmi ve Z. Kocamemi ile çalıştı. Edebiyata ise hikaye yazarlığı ile başladı. İlk Öyküsü Servet-i Fünun-Uyanış'ta yayınlanmıştır.
Metin Eloğlu, 1943'de Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdi. Bedri Rahmi ve Z. Kocamemi ile çalıştı. Edebiyata ise hikaye yazarlığı ile başladı. İlk Öyküsü Servet-i Fünun-Uyanış'ta yayınlanmıştır.
Metin Eloğlu, 1943'de Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdi. Bedri Rahmi ve Z. Kocamemi ile çalıştı. Edebiyata ise hikaye yazarlığı ile başladı. İlk Öyküsü Servet-i Fünun-Uyanış'ta yayınlanmıştır.
İthaf " Turgay, hep Turgay, ta Turgay'a kadar 23.4.67" şeklindedir. Metin Eloğlu, 1943'de Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdi. Bedri Rahmi ve Z. Kocamemi ile çalıştı. Edebiyata ise hikaye yazarlığı ile başladı. İlk Öyküsü Servet-i Fünun-Uyanış'ta yayınlanmıştır.
11 Haziran 1923'te Ankara'da doğdu. Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur. İlk ve ortaöğreniminin bir bölümünü Galatasaray Lisesi'nde yaptı.1942 yılında Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi'nde, önce Hukuk Fakültesi'ne, sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü'ne devam ettiyse de 1947'de yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. Bir süre sigorta prodüktörlüğü yaptı. 'Zaman' ve 'Tanin' gazetelerinde çevirmen olarak çalıştı. İlk yazısı 1939'da 'Servetifünun-Uyanış' dergisinde çıktı.1951'de Sanat Basımevi'ni kurarak matbaacılık yaşamına girdi. Kendi şiir kitaplarını bastı. 1955'te Yuvarlak Masa Yayınları'nı kurdu. İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpar. İnsan toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edinerek düşündürücü bir şiir evreni kurmuştur. Duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte, alay ve taşlama şiirine egemen olan ögelerdir. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel yanlarını sen ben ikileminde vermiştir. Çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun tedirginliğine bırakmıştır. Şiirin bir görüşü yansıtması, bir iletisinin olması düşüncesinden yola çıkmıştır. Yuvarlağın Köşeleri kitabında şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile getirmiştir. Batı şiiri ve geleneksel Türk şiirinden yararlanarak verdiği bileşim sanatını zenginleştirip geliştirmiştir. 28 Ocak 1981'de İstanbul'da öldü.