PHEBUS HAT, 24.04.2022 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Emin Barın, Güzel San‘atlar Akademisi’nde Kâmil Akdik’ten hüsn-i hat dersleri almış, Necmeddîn Okyay’dan klasik Türk cild san‘atının inceliklerini öğrenmiştir. Almanya'da ciltçilik üzerine ihtisas yaparken bir yandan da modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışan sanatçı; Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmıştır. 1946 senesinde çıkan madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları en meşhur eserleridir.
Emin Barın, Güzel San‘atlar Akademisi’nde Kâmil Akdik’ten hüsn-i hat dersleri almış, Necmeddîn Okyay’dan klasik Türk cild san‘atının inceliklerini öğrenmiştir. Almanya'da ciltçilik üzerine ihtisas yaparken bir yandan da modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışan sanatçı; Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmıştır. 1946 senesinde çıkan madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları en meşhur eserleridir.
Emin Barın, Güzel San‘atlar Akademisi’nde Kâmil Akdik’ten hüsn-i hat dersleri almış, Necmeddîn Okyay’dan klasik Türk cild san‘atının inceliklerini öğrenmiştir. Almanya'da ciltçilik üzerine ihtisas yaparken bir yandan da modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışan sanatçı; Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmıştır. 1946 senesinde çıkan madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları en meşhur eserleridir.
Emin Barın, Güzel San‘atlar Akademisi’nde Kâmil Akdik’ten hüsn-i hat dersleri almış, Necmeddîn Okyay’dan klasik Türk cild san‘atının inceliklerini öğrenmiştir. Almanya'da ciltçilik üzerine ihtisas yaparken bir yandan da modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışan sanatçı; Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmıştır. 1946 senesinde çıkan madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları en meşhur eserleridir.
Emin Barın, Güzel San‘atlar Akademisi’nde Kâmil Akdik’ten hüsn-i hat dersleri almış, Necmeddîn Okyay’dan klasik Türk cild san‘atının inceliklerini öğrenmiştir. Almanya'da ciltçilik üzerine ihtisas yaparken bir yandan da modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışan sanatçı; Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmıştır. 1946 senesinde çıkan madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları en meşhur eserleridir.
Emin Barın, Güzel San‘atlar Akademisi’nde Kâmil Akdik’ten hüsn-i hat dersleri almış, Necmeddîn Okyay’dan klasik Türk cild san‘atının inceliklerini öğrenmiştir. Almanya'da ciltçilik üzerine ihtisas yaparken bir yandan da modern yazı teknik ve üslûpları üzerinde çalışan sanatçı; Latin harfleri ile oluşturulan modern kompozisyonlar ile diploma ve berât yazıları üzerine yoğunlaşmıştır. 1946 senesinde çıkan madenî paraların yazıları, 1953 yılında tamamladığı Anıtkabir yazıları ile 1955’te yazdığı Yunus Emre’nin mezarındaki yazıları en meşhur eserleridir.
"Tâ ezelden akrabayız akreb olduk biz bize, Sırrımız meydana çıktı bakmaz olduk yüz yüze, Hiç kimseden görmedim akrabamdan gördüğüm, Akrabaya akrep etmez akrabanın ettiği"
Hüseyin Kutlu’dan sülüs - nesih yazılarında icâzetnâme alan hattat; 1994-1998 yılları arasında Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak vazife yaptı. Adana Sabancı Merkez Camii ve Japonya Tokyo Cami başta olmak üzere birçok camide ve yerli - yabancı koleksiyonlarda yazıları bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Süsleme Kursu, Türk Edebiyatı Vakfı ve Tarih- Kültür Araştırmaları Derneği’nde hat dersleri verdi. 2000 yılından beri BİKSAD'da hüsn-i hat hocalığı yapmaktadır.
Mahmud Şahin (1973- )1991–1993 yılları arasında Caferağa Medresesi’nde Hattat Aydın Ergün’den rik’a dersleri aldı. 1993–2002 yılları arasında Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nde Hattat Hüseyin Kutlu’dan sülüs ve nesih meşk etti ve 2002’de sülüs-nesih yazı türlerinden icazet aldı. 2000–2004 yılları arasında Süleymaniye Kütüphanesi’nde Hattat Prof. Dr. Ali Alparslan’dan talik yazısını meşk etti ve 2004’te icazet aldı.
Turan Sevgili; son dönem hat ustalarından merhum Hamid Aytaç'dan kufi, sülüs, nesih, ta'lik, divani, celi divani olmak üzere 6 çeşit yazıdan icazet aldı. Suudi Arabistan'daki bir yayınevi için Kur'an-ı Kerim yazan sanatçının bu çalışması büyük ilgi gördü. Ünlü hattatların portrelerini ve eserlerini içeren bir Hattatlar Albümü hazırlayan sanatçı, 1963 yılından beri Cağaloğlu'nda profesyonel olarak hattatlık ve ressamlık yapmakta ve talebeleriyle bu sanatı gelecek nesillere aktarmaktadır.
Sultan III. Mustafa'nın 1759'da tertip ettiği ilk huzur dersine katılan âlimlerden biri olan İsmail Konevî, Konya'da doğmuştur. Şeyh Mustafa el-Konevî ve Şeyh Halil Konevî'den dersler almıştır. Daha sonra İstanbul'a gelmiş çeşitli medreselerde ders vermiştir. Sultan III. Mustafa ve Sultan I. Abdülhamid'in takdirini kazanmıştır. İstanbul'da ders veren âlimlerin reisi tayin edilmiştir. Bir süre Sultan I. Abdülhamid'in imamlığını yapan İsmail Konevî'nin en meşhur eseri Kadı Beyzavî'nin tefsirine yazdığı haşiyedir. Risale-i Ensariyye, Mead-i Cismani diğer meşhur eserlerindendir. 1780 yılında pâdişahın emriyle hazırlanan hususi kafileyle hacca gitmiş, dönüşte Şam'da vefat etmiştir. Ayrıca hattat olan Konevî'nin sülüs, nesih ve talik yazdığı Veli Sabri Uyar'ın Konya Halevi Mecmuası'nda neşrettiği Hattatlar Armağanı isimli yazı dizisinde kayıtlıdır.
Mushafın muhtelif sayfalarında lekeler ve birkaç sayfasında silinmeler mevcuttur. Yaklaşık yüzyıl evvel bir tamir gördüğü anlaşılmakta, tamir esnasında Bakara suresinin bulunduğu ikinci varağının yeniden yazıldığı ve cildinin yenilendiği düşünülmektedir.
Bu en'am içerisinde hattatın tasarımıyla Hz. Muhammed'in ayak izi, sancağı, mührü gibi özel formlarda resimli yazıları ve sahabe-i kiram isimlerinin istifleri bulunmaktadır.
“Berberzâde” lakabıyla tanınan İbrahim Efendi Cihangirli olup hüsn-i hattı hemşehrisi Cihangiri Mustafa Efendi’den öğrenmiştir. Hattatın ölüm tarihi belli olmamakla beraber. Hicri 1210'dan sonra vefat ettiği tahmin edilmektedir. Müzayedeye sunulan bu eser ile hattatın 1219'da hayatta olduğu tespit edilmiştir.
İbnü'l-Emin Mahmud Kemal Bey'e ait; kendi el yazısı ile gazeliyat derlemelerini içeren el yazması defter[44 sayfa], İbn-ü'l Emin'in bir fotoğrafı ve kardeşi Seyyit Ahmet Tevfik Bey'in fotoğrafı ve tuğralı cildinde kendi sicil-i ahval defteri [3 sayfa]
İbnülemin Mahmut Kemal İnal (1870- 1957), Türk yazar, tarihçi, edebiyat tarihçisi, müzeci ve mutasavvıf.
Osmanlı Devleti’ne 33 yıl boyunca çeşitli görevlerde hizmet eden İbnülemin, II. Abdülhamit devrinde Yıldız Sarayı arşivinde görev yapmış ve cumhuriyet devrinde ise arşivin tasnif edilerek Başbakanlığa devredilmesine başkanlık etmişti.
1913 yılında Süleymaniye Camii külliyesinde “Evkaf-ı İslâmiye Müzesi” adıyla kurulan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nin kurucusudur.
Yakın çevresinin kendisine “güvenilir dost” anlamına gelen “İbnü’l-emin” olarak hitap ettiği Mahmut Kemal, 17 Kasım 1871’de İstanbul’da doğmuştur. Babası, Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’nın mühürdarı Mehmet Emin Paşa'dır. Kişisel zevk ve merakı arasında olan hat sanatı çerçevesinde de Son Hattatlar adlı bir biyografik eser oluşturmuştur.
Hırkâ’i Saâdet Dairesi gülsuyu ile temizlendikten sonra ziyareti yapılarak destimâller Hz. Peygamber’in Hırkaları üzerine arada başka bir şey olmadan serilip üstten öpülür ve ziyaretin hatırası olarak saklanırdı. Daha önce hazırlanarak üzerine ahşap kalıplarla çeşitli beyitler ve ibaretler basılan bu tülbentler, öpenler tarafından alınıp saklanır ve sahipleri tarafından, sarık, fes. vs. içinde başta taşınıp öldüklerinde ise göğüslerine konularak birlikte defnedilirlerdi.