PHEBUS, 01.10.2023 saat: 22:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 22:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
"18 Haziran 1338 tarihli derkenarınızla aldığım mutallakamın [boşadığım kadının] istidası başdan aşağı yalandır. Şöyle ki: (1) Tatlikimin [boşamamın] sebebi yedine verdiğim tatliknamede mufassalan vardır. İddiası vechile değildir. (2) Mehr-i muaccel fazlası ile tarafeyn şahidlerinin malumatı tahtında tesviye olunmuşdur [...] Hulasa edersem müsted´iye ve validesi mazhar olduğu saadeti idrakden aciz ve yalancıdır." ifadelerini içeren beyannamede şahitler olarak Erkân-ı Harbiye Binbaşısı ile Miralayı ve Sarıkamış Kaza Müftüsünün yanı sıra kayınbirader Yüzbaşı Raşid´in imzası bulunmaktadır.
1920-1944 yılları arasında kral naibi olarak görev yapan Horty, iki savaş öncesi dönemde ve özellikle İkinci Dünya Savaşı´nda aldığı kararları ve uyguladığı politikalarıyla, Macaristan tarihinde dönüm noktası teşkil eden bir isimdir. Bilindiği üzere, Macar Dışişleri Bakanı M. Valko ve Başbakanı Kont Bethlen, 23 Mart 1930 tarihinde Edirne üzerinden yurdumuza giriş yapmış; İstanbul´da durakladıktan sonra ertesi gün Ankara´ya ulaşmışlardır. Müzayedemizde sunduğumuz fotoğraf, Türkiye-Macaristan dostluğunu pekiştirmek amacıyla gerçekleştirilen ziyaret öncesi Horty tarafından Budapeşte´de imzalanıp, M. Valko aracılığıyla Tevfik Rüştü Aras´a ulaştırılmıştır.
Tabip Hacı Osman Nuri Paşa, 1283’de ameli eczacılık ve 1291 ’de nazari eczacılık diploması Medine´de görev almıştır. Medine´de görevli olduğu sırada doktorluk eğitimi almış ve sonrasında İstanbul´a gelip doktorluk diploması almıştır. Diplomasını almasının ardından Şam’da yirmi seneyi aşkın süre görev almıştır. "Müfredat-ı Tib" ve eczacılık ile alakalı "Fenn-i Tedavi ve Saydalani" isimlerinde bilinen eserleri mevcuttur. Fotoğrafın Osmanlıca alt başlığı "Tabib Hacı Osman Nuri Paşa" şeklindedir.
"Şark Demiryolları Kumpanyası Osmanlı Anonim Şirketi Meşrutiyet ve Padişah-ı Osmaniyân Sultan Mehmed Han Hamis Hazretleri´nin 23 Cemaziyelahir 1329 tarihinde Selanik´ten Manastır´a vuk´u bulan seyahat-i şahaneleri münasebet menifesiyle tertib edilen katâr-ı mahsusun tarifnamesidir."
Alt başlıkta, "Meşhur Şeyh Cemaleddin Efgani merhumun son sözü: Evet aziz Osmanlılar, vatandaşlar! Şanlı padişahlarımızın tahtında oturur, halife geçinmek cürretinde bulunur ve ... olduğunu iddia eder gördüğünüz adam zalim, birinci bir müstebdidden ... bayağı bir Ermeni´nin gölgesinden başka bir şey değildir. Şu menhus çehreye bir dikkat ediniz de bana söyleyiniz ki o hain bakışlı bir göz taşıyanın halife-i sahih ve iyi bir müslüman olması ihtimali var mıdır? Hayır, tekrar ediyorum o meşru bir halife değildir. Bir katildir. Öldürdüğü mazlumun adedi binleri, ahaliden gasp ettiği paranın da miktarı milyonları aşar. İşte başımızdaki padişah ve halife!" yazılıdır.
Ordu mensubu olarak görev yaptığı Manastır´da İttihat ve Terakki Cemiyeti´ne katılan Mehmed Habib Bey, İkinci Meşrutiyet´in ilanı sonrası Bolu mebusu olarak Meclis-i Mebusan´a girmiştir. İttifak ve Terakki Cemiyeti´nin milli sermaye politikası uyarınca ticarete atılan Habib Bey, Anadolu´dan getirdiği bulgurlarla "Bulgur Kralı Habib Bey" olarak anılmaya başlar ve bu tarihlerde İtalyan mimar Giulio Mongeri´ye Bulgur Palas´ı inşa ettirmeye başlar. Bulgur Palas´ın inşası sürerken Cihan Harbi yenilgiyle noktalanır ve Habib Bey Malta’ya sürgün edilir. Sürgün döneminde ekonomik darboğaza giren ailesi, borçlarını ödeyemez hale gelir ve Habib Bey´in ani vefatı sonrası Bulgur Palas´ı Osmanlı Bankası´na devreder.
Faik Sabri Duran´ın, lise öğrencilerinin coğrafya derslerinde kullanılmak üzere yayımladığı 14 adet farklı özelliklere sahip dilsiz dünya haritasından oluşan atlastır.
Beyannamede, Türk Ocakları´nın ve ocak mensuplarının ne gibi vasıflarının bulunması gerektiği anlatılmıştır. Türk Ocakları´na mensup olmak isteyen vatandaşların yerine getirmesi gereken şartlar maddeler halinde sıralanmıştır.
Karadağ-Sırbistan-Bulgaristan-Yunanistan-Türkiye arasında işleyen demiryollarının yanı sıra plan ve yapım aşamasındaki yolların da görüldüğü harita, Osmanlıca ve Fransızca olmak üzere iki dillidir.
Fotoğrafın alt köşesinde "S.T." inisiyali, çerçevenin arka yüzünde ise "Max Fruchtermann / Galata - Yuksek-Calderim / Constantinople" yazılı vinyet mevcuttur.
Patenti 1850´li yıllarda alınan ve 1860-70´li yıllarda yoğun olarak kullanılan tintype (tinitip) yöntemi, pul pul dökülme ve çatlama gibi bozulmalar sergileyen öncüsü ambrotipe nazaran daha dayanıklı; dagerotipe nazaran ise çok daha ucuz olması nedeniyle tercih edilmiştir.
"To Charles" ithafıyla aile üyelerinden biri olan Hugh Elliot Charles´a armağan edildiği düşünülen kitap, Hugh McKinley Whittall (1896-1976) tarafından daktilo edilerek hazırlanmıştır. Moda Burnu çevresinde yerleşik olan İngiliz ailelerinin en meşhurlarından Whittall (Vitol)´lere mensup olan McKinley, anılarına Moda´nın harplerle, siyasi ve toplumsal devrimlerle, ekonomi politikalarıyla ve zamanın kaçınılmaz devinimiyle değişen çehresinden bahsedip, aile büyüklerinin kısa yaşam öykülerini naklederek başlamıştır. Cihan Harbi´nin patlak vermesiyle kısa süre yurtdışına çıkan ve ardından Müttefik kuvvetlerin safında Gelibolu´ya gelerek Türkiye´ye karşı savaşan McKinley, Çanakkale başta olmak üzere harp boyunca çeşitli cephelerde yaşadıklarını; savaş sonrası ise işgal kuvvetlerinin Türk Ordusunun mütareke hükümlerini yerine getirip getirmediğini denetleyen kontrol subaylarından biri olarak gözlemlerini aktarmıştır. Anılarına Milli Mücadele, iki savaş öncesi dönem ve İkinci Dünya Savaşı anlatılarıyla devam eden yazar, kitaba avcılık hobisi anılarını, kendisine gelen mektupları, tuttuğu rüya güncesinden notları ve kaleme aldığı şiirleri dahil ederek özel yaşamından renkli kesitleri hitap ettiği aile mensuplarıyla paylaşmıştır.
Defter içerisinde, Abdülhak Hamit Tarhan, Nazım Hikmet, Ahmet Haşim, Yusuf Ziya Ortaç, Rıza Tevfik, Hüseyin Cahid gibi dönemin meşhur ediplerinin imzaları yer almaktadır. Bunların yanı sıra defterin son sayfalarında Mitat Cemal Kuntay´ın el yazısı ile kaleme aldığı ve imzaladığı 3 sayfalık bir düz yazı bulunmaktadır.
Hasan Âli Yücel tarafından 5 Eylül 1939 tarihinde İktisat Vekili Hüsnü Çakır´a hitaben kaleme alınan imzalı mektup, şu ifadeleri içermektedir: "Ebedî Şef Atatürk´ün yirmi yıl önce Sivas´ta Partimizin temel taşı olan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetini kurarken Sivas Vilâyet Makamına vermiş oldukları istid´a ve beyannamenin Sivas Lisesinde tesis edilen Müzede teşhir edilen ve zamanla yazıları kaybolmağa başlayan asıllarının İstanbul´da Maarif Matbaasında faksimile suretile çoğaltılan suretlerinden bir takımı Sivas Kongresinin Yirminci Yıldönümü vesilesile bir hatıra olmak üzere Yüksek Katınıza sunulmuştur."
Sonraki yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin 11. Genelkurmay Başkanı olarak görev yapacak olan Türk asker ve siyasetçi Mehmet Ragıp Gümüşpala´ya hitaben kaleme alınan mektup, şu ifadeleri içermektedir: "Sayın General Gümüşpala: Ekte son ziyaretim sırasında Elazığ´da çekilmiş iki fotoğraf bulunmaktadır. Bunları kişisel kullanımınız için almak isteyebileceğinizi düşündüm. Sizi yakın gelecekte görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum."
"Necip Fazıl Kısakürek - İstanbul" yazılı zarfıyla müzayedemize sunulan 9 Ocak 1953 tarihli, eski harflerle kaleme alınan mektup, şu ifadeleri içermektedir: "Eski dostum ve yeni ümidim; (Yeni Sabah)´ın bugünkü nüshasını kıymetlendiren yazınıza hayran oldum ve düşümdümki sizin gibi idraklar ve kalemler mevcud oldukça; bu memlekette, bu mahzun vatanda, bir gün yaşamaya değer bir hayat ümidine hala ... vardır. İntiram ve iştiyaklarımı? kabul ediniz!"
Mektubun çıktığı tereke içerisinden sosyalist çevreden isimlerin imzaları bulunduğu için imzanın Hikmet Kıvılcımlı´ya ait olduğu düşünülmektedir. Doktor Hikmet, mektupta daha önceden gönderdiği bir mektuba cevap alamadığını belirtmiş ve cevabın ivedilikle gönderilmesini istemiştir. Mektubun içeriği önceden yazılan bir mektuptan bahsettiği için tam olarak anlaşılmasa da mektubunu "Velhasıl sizden muhakkak bir cevap almamız lazımdır. Çünkü sizden başka orada emniyetli bir tanıdığımız yoktur" sözleriyle sonlandırması dikkate değer bir noktadır.
Esat Adil Müstecaplıoğlu, Ankara´da Cumhuriyet Baş Müdde-i Umumi Muavini yani Temyiz başsavcı yardımcılığı görevindeyken kaleme aldığı mektupta, kendisine gaye edindiği ve kendi deyimiyle "faziletkar" ülke rejimi hakkında, "Bizler rejimi faziletkar yapmaktan ziyade fazileti bir rejim haline getirmek için, birbirimizden habersiz birbirimizin gönlünde yer tutmuş arkadaşlarız" sözleriyle, arkadaşı Kemal Ferdi Bey ile aynı düşünceler içerisinde olduğunu belirtmiştir.
Hasip Ahmet Aytuna, Birinci Dünya Savaşı´nda Bağdat Cephesi´nde savaşmış, Bulgaristan´da "Deliorman" adlı Türk gazetesinde yazılar yazmış, Tokat Milletvekilliği görevinde bulunmuş bir isimdir. Mektubunda, Kemal Ferdi Burcuoğlu ile Birinci Dünya Savaşı´nda silah arkadaşları olan Ziya Efendi´nin vefat haberini almış ve bu bilgiyi Kemal Ferdi Bey ile paylaşmıştır.
Mektupta, Balıkesir Gönen´de açılacak olan Türk Ocağı için gerekli nizamnamenin doğrudan Türk Ocakları´nın Ankara merkezine müracaat edilmesi gerektiği bildirilmiştir.
Mektuplar arasında, "N. F" imzasını taşıyan ve Konya´da çıkarılan, "Yeni Hayat" ve muhtelif işçi dergilerine yazılar yazan bir arkadaşının mektubu; mektuplarından anlaşılacağı üzere Kemal Ferdi Bey´in yakın arkadaşı olan bir askerin; Türk Dili ve Vakit gazetelerinin antetlerini taşıyan, Kemal Ferdi Burcuoğlu´nun buralara yazdığı yazılar ile alakalı gönderilmiş mektuplar; Türk Ocakları Merkez Heyeti tarafından, kendisinin teşebbüsüyle Gönen´de açılan Türk Ocağı hakkında gönderilen mektuplar ve görev yaptığı okuldan tarafına gönderilmiş mektup yer almaktadır. Bu mektupların yanı sıra Gönen Jandarma Kumandanlığı tarafından Kemal Ferdi Burcuoğlu´nun, Balıkesir dahilinde yapacağı seyahatte kendisine zorluk çıkarılmamasını emreden bir evrak yer almaktadır.
Raif Gürgün'e hitaben kaleme alınan ıslak imzalı, 21 Mayıs 1962 tarihli mektuba sağlık ve esenlikler dileyerek başlayan Türkeş, dostuna anılarını kaleme almaya başladığını söylemiş; fakat şimdilik bu konudan kimseye bahsetmemesini rica etmiştir. Bunu takip eden paragrafta Dünya gazetesinde ve Yön dergisinde çıkan yazıları okuduğunu belirttikten sonra, "Bunun kimler tarafından ve ne maksatla yazdırıldığını biliyorum. Fakat bu şekilde hareketleri yine kendi planları aleyhine işliyecektir." ifadesini kullanmıştır. Mektubun devamı ise Türkiye'nin o dönem içinde bulunduğu mevcut siyasi durumun panoramasını çizmektedir: "Memleket kaynıyor. Bazı dalaveracılar bu durumdan kendi ihtirasları lehine yeni bir ihtilâl veya darbe yaratmıya çalışıyorlar. Fakat çabaları beyhudedir. Türkiye öyle bir safhaya gelmiştir ki, çok kabiliyetli bir operatöre muhtaçtır. Aksi halde her şey boşa gider." (Lot içerisinde bu mektubun zarfı da mevcuttur.)
12 Eylül 1961 tarihli iki adet mektup suretinden ilki, "Muhterem Selim Beyefendi" hitabıyla başlamaktadır. Mektupta, sabık iktidar mensuplarının infaz cezalarının hafifletilmesi ve ihtilalin ilk günlerinde kararlaştırıldığı gibi İsviçre'ye gönderilmeleri tavsiye edilmiş; aksi takdirde memleketin iç huzursuzluğunun artacağına dikkat çekilmiştir.
Aynı tarihli diğer suret, 13 Kasım Komitesi üyelerine gönderilmiştir. Cemal Gürsel'e aynı gün gönderdiği mektubun bir örneğini ekte sunduğunu belirten Türkeş, bunu neden yaptığını izah etmektedir: "Mektup içinde sıralanmış olan görüş ve mütaleaların, tarafınızdan da bilinmesi tarihî sorumluluğunuz dolayısı ile faydalı ve lüzumlu görülmüştür."
Lot içerisinde yer alan "Türk Gençliğine Mesaj" başlıklı metin sureti ise, Türkeş'in ilk paragrafta belirttiği gibi bir gencin kendisine mektup yazarak kendilerine bir mesaj göndermesini rica etmesi sonucu kaleme dökülmüştür. Türk milliyetçiliğine dair detaylı açıklamalara yer verilen metin, "Ey kahraman çocuklar! Size diş gösteren, saldıran, hakaret eden inançsız kara ruhlulara aldırmadan ileriye atılınız... Ülkü ve heyecan dolu temiz ruhlarınızdan güneşler doğacaktır! Yarınlar sizindir... Başarı, mutluluk ve selâm sizlere..." ifadeleriyle noktalanmaktadır.
Raif Gürgün'e hitaben kaleme aldığı ıslak imzalı, 29 Aralık 1961 tarihli mektuba kendisine gönderilen mektupları teslim aldığını belirterek başlayan Türkeş, memur maaşlarına zam yapılmasının iptali sebebiyle memurlar arasında İnönü aleyhine doğan infiale, doğu bölgelerinin karşı karşıya bulunduğu açlık tehlikesine ve af meselesinin ortalığı karıştırmasına değinmiş; "Memleket için hayırlısı ile bu badirelerden kurtuluş dileyelim... Yoksa durum gittikçe daha kötüleşiyor." ifadeleriyle vaziyetin kötülüğüne dikkat çekmiştir.
19 Eylül 1961 tarihli Fransızca mektubun gönderildiği isim karalanmıştır. Mektupta, şu dikkate değer ifadeler yer almaktadır: "...İnönü ve arkadaşlarının yolsuzluk ve sapkınlıkları ülkemizi kaosa sürüklemiştir. Partililer arasındaki tartışmaları ve İnönü partisinin entrikalarını engellemek için devrimi başlattım. Benim için asıl mesele Türkiye'nin yoksul köylüsünün ve yoksul halkının varlığını savunmaktı..."
"Kutlama" başlıklı metin ise, Türkeş'in "Ak İhtilal" olarak nitelendirdiği 27 Mayıs İhtilali'nin birinci yıldönümü vesilesiyle kaleme alınmış; ana hatlarıyla ihtilalin gerek ve yararları ifade edilmiştir.