PHEBUS, 28.11.2021 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Üstad Süheyl Ünver çok hürmet duyduğu ve manevi olarak yolunu takip ettiği Abdülaziz Mecdi Tolun'un kendisi için yazdığı şiirini el yazısıyla yazıp, tezhiple süslemiştir. Bu şiirin altında da Abdülaziz Mecdi Tolun'un imzası yer almaktadır. Levhada Süheyl Ünver'in Abdülaziz Mecdi Tolun'a olan hürmetinin ve bağlılığının bir ifadesi olarak "Kıtmîr-i Bâb-ı Mecdî [Mecdi'nin Kapısının Kıtmiri] ibaresi mevcuttur. Şiirde de Mecdi Tolun Süheyl Ünver için şu ifadeyi kullanmıştır: "Süheyl'imsin [Orion ismiyle de bilinen, en parlak yıldızlardan birinin ismidir] benim ey kalbi rûşen/ Gelüp etdin bu bezmi bezm-i gülşen".
Kıtmir, "Yedi Uyurlar" olarak da anılan Ashab-ı Kehf'in yanlarında bulunan köpeğin adıdır. "Gel Ey Ferzend-i Ruhum Nur-ı Cânım/Hakikat-i Gülşende Râz dânem/ Gel Ey Ayine-i Vahdet Cilâsı/ Gel Ey Hurşid-i İrfanın Ziyası" *Çerçevenin ölçüsü 21x320 cm
Türk tıp tarihçisi olan Süheyl Ünver, dedesi hattat Mehmed Şevki Efendi'nin konağında beslenen sanatçı yanını Medresetü'l-Hattâtîn'de geliştirme imkânı elde etmiş ve bu esnada dönemin ünlü hattatları ile tezhip ve ebru ustalarını tanıma fırsatı bulmuştur. Türk-İslam tıbbına ait yazma eserler üzerine de çalışmalarda bulunan Ünver, ilim ve sanat çalışmalarının yanı sıra dönemin mutasavvıflarından Abdülaziz Mecdi Tolun ile de tasavvuf yolculuğunu sürdürmüştür.
Besmelenin altında "İşbu besmele-i şerif ile diğer sahifedeki feth-i besmele-i şerif hattat-ı şehir merhum İzzet Efendi'nin yegane şakirdi muhterem hocamız Harbiye Nezareti Erkân-ı Harbiye Harita Dairesi Ser Hattatı Mehmed Hamdi Efendi tarafından yazılmışdır." ibâresi bulunmaktadır.
Dayısı şair ve müderris Yahya Nefî Efendi'den İslâmî ilimleri özel olarak okuyup icazet alan Abdülaziz Mecdi, bir süre muallimlik görevinde bulunduktan sonra Girit'te Rum mektepleriyle rekabet için açılan bir okula tayin edilmiş ve Girit'te yayınlanan Hakikat gazetesinde edebî makaleler yazmıştır. Daha sonra Anadolu'da ticaretle uğraşırken kendisine cezbe hali gelerek işini bırakmış ve bu dönemde tanıştığı iki meczubun derin etkileri altında kalmıştır. Fatih türbedarı olan Ahmed Amiş Efendi'ye intisabının da bu yıllarda olduğu düşünülmektedir. Milletvekilliği ile Şer'iyye ve Evkâf Vekâleti müsteşarlığı da yapan Mecdi Tolun, Cumhuriyet'ten sonra resmî ve özel hiçbir görev kabul etmeyip evine çekilerek dinî ve tasavvufî sohbetlerde bulunmuştur.
Vâridât, Osmanlı fakih ve mutasavvıfı olmanın yanı sıra önemli bir isyan ve ihtilâl hareketinin de başlatıcısı olan Bedreddin Simâvî'nin felsefî, tasavvufî, kelamî ve diğer fikrî konulara dair en önemli eseridir; hakkında çıkan yoğun tartışmalara da bu eserdeki düşünceleri yol açmıştır.
Şair ve müderris dayısından İslâmî ilimleri özel olarak okuyup icazet alan Abdülaziz Mecdi, bir süre muallimlik görevinde bulunduktan sonra Girit'te Rum mektepleriyle rekabet için açılan bir okula tayin edilmiş ve Girit'te yayınlanan Hakikat gazetesinde edebî makaleler yazmıştır. Daha sonra Anadolu'da ticaretle uğraşırken kendisine cezbe hali gelerek işini bırakmış ve bu dönemde tanıştığı iki meczubun derin etkileri altında kalmıştır. Fatih türbedarı olan Ahmed Amiş Efendi'ye intisabının da bu yıllarda olduğu düşünülmektedir. Milletvekilliği ile Şer'iyye ve Evkâf Vekâleti müsteşarlığı da yapan Mecdi Tolun, Cumhuriyet'ten sonra resmî ve özel hiçbir görev kabul etmeyip evine çekilerek dinî ve tasavvufî sohbetlerde bulunmuştur.
Şair ve müderris dayısından İslâmî ilimleri özel olarak okuyup icazet alan Abdülaziz Mecdi, bir süre muallimlik görevinde bulunduktan sonra Girit'te Rum mektepleriyle rekabet için açılan bir okula tayin edilmiş ve Girit'te yayınlanan Hakikat gazetesinde edebî makaleler yazmıştır. Daha sonra Anadolu'da ticaretle uğraşırken kendisine cezbe hali gelerek işini bırakmış ve bu dönemde tanıştığı iki meczubun derin etkileri altında kalmıştır. Fatih türbedarı olan Ahmed Amiş Efendi'ye intisabının da bu yıllarda olduğu düşünülmektedir. Milletvekilliği ile Şer'iyye ve Evkâf Vekâleti müsteşarlığı da yapan Mecdi Tolun, Cumhuriyet'ten sonra resmî ve özel hiçbir görev kabul etmeyip evine çekilerek dinî ve tasavvufî sohbetlerde bulunmuştur.
Şair ve müderris dayısından İslâmî ilimleri özel olarak okuyup icazet alan Abdülaziz Mecdi, bir süre muallimlik görevinde bulunduktan sonra Girit'te Rum mektepleriyle rekabet için açılan bir okula tayin edilmiş ve Girit'te yayınlanan Hakikat gazetesinde edebî makaleler yazmıştır. Daha sonra Anadolu'da ticaretle uğraşırken kendisine cezbe hali gelerek işini bırakmış ve bu dönemde tanıştığı iki meczubun derin etkileri altında kalmıştır. Fatih türbedarı olan Ahmed Amiş Efendi'ye intisabının da bu yıllarda olduğu düşünülmektedir. Milletvekilliği ile Şer'iyye ve Evkâf Vekâleti müsteşarlığı da yapan Mecdi Tolun, Cumhuriyet'ten sonra resmî ve özel hiçbir görev kabul etmeyip evine çekilerek dinî ve tasavvufî sohbetlerde bulunmuştur.
Vâridât, Osmanlı fakih ve mutasavvıfı olmanın yanı sıra önemli bir isyan ve ihtilâl hareketinin de başlatıcısı olan Bedreddin Simâvî'nin felsefî, tasavvufî, kelamî ve diğer fikrî konulara dair en önemli eseridir; hakkında çıkan yoğun tartışmalara da bu eserdeki düşünceleri yol açmıştır.
Abdülaziz Mecdi Tolun'un imzası bulunmaktadır. *Dayısı şair ve müderris Yahya Nefî Efendi'den İslâmî ilimleri özel olarak okuyup icazet alan Abdülaziz Mecdi, bir süre muallimlik görevinde bulunduktan sonra Girit'te Rum mektepleriyle rekabet için açılan bir okula tayin edilmiş ve Girit'te yayınlanan Hakikat gazetesinde edebî makaleler yazmıştır. Daha sonra Anadolu'da ticaretle uğraşırken kendisine cezbe hali gelerek işini bırakmış ve bu dönemde tanıştığı iki meczubun derin etkileri altında kalmıştır. Fatih türbedarı olan Ahmed Amiş Efendi'ye intisabının da bu yıllarda olduğu düşünülmektedir. Milletvekilliği ile Şer'iyye ve Evkâf Vekâleti müsteşarlığı da yapan Mecdi Tolun, Cumhuriyet'ten sonra resmî ve özel hiçbir görev kabul etmeyip evine çekilerek dinî ve tasavvufî sohbetlerde bulunmuştur.
Alt kısmında Osmanlıca "Muhterem Hocamız Kilisli Rifat'ın El Yazısı, 28-3-1939" yazılıdır. * Arapça, Farsça, tarih, coğrafya, akaid, dinî ilimler ve ceza hukuku dersleri öğretmenliği yapan Kilisli Rifat Bilge, uzun meslek hayatında mevkice kayda değer bir yükseliş görmemiş ancak Türk dili, kültürü ve tarihinin nadir eserlerini ilim dünyasına kazandırma yolunda gerçekleştirdiği çalışmalarla adını duyurmuştur. İstanbul'daki vakıf kütüphaneleri ile kitap meraklılarının zengin özel kütüphaneleri üzerinde gösterdiği çabalarla kültür mirasının korunmasındaki etkisi oldukça önemli olan Rifat Bilge, Türkçe'ye yerleşmiş Arapça ve Farsça kelimelerin yerini tutacak karşılıklar bulunmasında da büyük yardım sağlamıştır.
Arkasında, "Annem gibi sevdiğim canım öğretmenim Süheyl Ünver" yazılıdır. *Çerçevesinin ölçüsü 21x27 cm'dir. Hattat Hüseyin Kutlu, 1949 yılında Konya'da doğmuştur. Konya İmam-Hatip Okulu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde eğitim almıştır. Hattat Hamid Aytaç'tan sülüs ve nesih yazı meşk etmiştir.
İçeriği: 1928 tarihli Osmanlıca Vahdet-i Vücûd ve Muhyiddin Arabi, Matbu Yâsîn ve Tebâreke Cüzü, Mihver-i İmlâ, Münâcât, Farsça Şahkârhâ-yı Şiir-i Muasır-ı İran [Çağdaş İran Şiiri Başyapıtları] ve Osmanlıca Mir'ât-ı Vücûd-ı Beşer. Anatomi atlasının bazı parçaları haliyle.
Hat tarihinde zaman zaman kıdem ve dirayetiyle önde gelen hattatlara verilmiş "reîsülhattâtîn" unvanını alan son hattat Kamil Akdik'in hattı ve Süheyl Ünver'in tezhibi ile hat tarihimize kaynaklık edebilecek derecede olan bu eserin ketebe kısmında Hattat Kamil Akdik Abdülaziz Mecdi Tolun'un isteğiyle kendi ismini değil tezhibini yapan Süheyl Ünver'in ismini yazmış; kendi imzasını ise Süheyl isminin yazılı olduğu yerin üzerine daha küçük şekilde atmıştır. Uzun yıllar Fatih Sultan Mehmed türbesinde türbedarlık yapmış olan Ahmed Amiş Efendi'nin sözünün Türkçe manası "Tecelli eden/görünen tektir, tecelligâhı/göründüğü yer pek çok" anlamındadır. *Çerçevenin 39x23 cm'dir.
Mustafa Bekir Pekten, 1913 yılında İstanbul'da doğmuştur. 1945 yılında Hattat Bahir Yesari῾den talik meşk etmiştir. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne devam etmiş, hattat Halim Özyazıcı'dan altı yazı çeşidinde de meşketmiştir. 1994 yılında vefat etmiştir. *Çerçevenin 24x33 cm'dir.
Mustafa Bekir Pekten, 1913 yılında İstanbul'da doğmuştur. 1945 yılında Hattat Bahir Yesari῾den talik meşk etmiştir. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne devam etmiş, hattat Halim Özyazıcı'dan altı yazı çeşidinde de meşketmiştir. 1994 yılında vefat etmiştir. *Çerçevenin ölçüsü 31x23 cm'dir.
Nezih Uzel, 1938'de doğdu. Muhtelif sanatlarda Süheyl Ünver, Sadeddin Heper, Necmettin Okyay'dan faydalandı. Mustafa Bekir Pekten'den hat dersleri aldı. Türk İslam sanatlarına ve Mevlevi kültürünü yakından tanıyan Nezih Uzel, gazeteci ve yazardır. Münir Nureddin Selçuk yönetiminde İstanbul Belediye Konservatuarı'nda kudümzenlik yapmıştır. 2012'de İstanbul'da vefat etmiştir.
Çağdaşlarına nazaran geniş kültürlü bir düşünce adamı ve din âlimi olan Elmalılı Hamdi Yazır'ın sanatçı kişiliği daha çok hattatlığında kendini gösterir. Rik'a ve icâzet hattında başarılı görülen ve böylece son devrin seçkin hattatları arasında sayılan Hamdi Yazır'ın hatlarında arayış psikolojisinin hâkim karakter haline geldiği kabul edilir. *Çerçevenin ölçüsü, 38x30 cm'dir.
Tahta geçmelerinden önce Sultan IV. Mustafa ile II. Mahmud'a icazet verdiği bilinen Kebecizâde Mehmed Vasfî, Konyalı Ebubekir Raşid Efendi'den hüsn-i hat öğrenerek 1767'de icazet almış; Galata Sarayı ve Topkapı Sarayı'nda uzun yıllar hat hocası olarak çalışmıştır. Bir gelenek halinde Arapça tertiplenen icâzetnâme cümlelerini ilk ve son defa olarak Türkçe yazmayı gerçekleştiren kişi -anlaşılabildiği kadarıyla- Kebecizâde olmuştur.