PHEBUS, 26.09.2021 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Hattat Seyyid Mustafa Efendi, Seyyid Ahmed Efendi nâmında bir zâtın oğlu olaral Çorum'da doğdu. Babasına nisbetle eserlerine “Seyyid Mustafa Kadızâde” künyesiyle ketebe koymuştur. Eğitimini beldesinde tamamladıktan sonra İstanbul’a giderek, Kadırga’daki Sokollu Mehmed Paşa Medresesi’ne dâhil oldu. Tahsilini tamamladıktan sonra mekteblerde hocalık yapmaya başladı. Bir yandan da hüsn-i hat talimi ile meşgul iken, 1787 senesinden sonra vefât etmişse de, tarihi ve medfeni tespit edilememiştir.
Hattat Vehbi Efendi, Bursa yakınlarındaki Lefke Kasabası’nda doğdu. Sıbyân mektebini bitirdikten sonra Bursa’ya ve ardından İstanbul’a giderek medrese tahsîli gördü. Bu esnada Alî Vasfî Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek icâzet aldı. Bundan sonraki ahvâli hakkında bir bilgiye ulaşılamayan Mehmed Vehbî Efendi’nin, 1847 tarihli Kur‘ân-ı Kerîm’i görülmüş olup hocasına lâyık bir şâkird olduğuna işaret etmektedir.
Mustafa Bekir Pekten, 1913 yılında İstanbul'da doğmuştur. 1945 yılında Hattat Bahir Yesari῾den talik meşk etmiştir. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne devam etmiş, hattat Halim Özyazıcı'dan altı yazı çeşidinde de meşketmiştir. 1994 yılında vefat etmiştir.
Bu hüsn-i hat icazetnamesini surenin ilk iki sayfası olmasıyla dikkat çekmektedir. Bu icazetnamenin icazeti alan talebenin mushaf yazabilir tasdiki aldığına işaret etmektedir.
*Şeyhülislam Vassaf Efendi'nin vefatının ardından fetvalarının derlendiği bilinmesine rağmen günümüze kadar rastlanmamış idi.
Osmanlı hukuk hayatında, birçok büyük müftünün fetvâlarının derleme şeklinde toplanması, XVI.yüzyıldan itibaren olmuştur. XVI.yüzyılın en önemli fetvâ derlemeleri, kuşkusuz Ebusuûd Efendi’ye ait olanlardır. Kütüphanelerde “Fetâvâ-yı Ebusuûd” olarak adlandırılan çok sayıda derleme bulunmaktadır. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda hazırlanan fetvâ derlemelerinden en çok bilinenleri ise şunlardır: Minkarizâde Yahya Efendi’nin “Fetâvâ-yı Ataullah” olarak da bilinen “Fetâvâ-yı Minkarizâde”, Ankaralı Mehmed Emin Efendi’nin “Fetâvâ-yı Ankaravî”, Çatalcalı Ali Efendi’nin “Fetâvâ-yı Ali Efendi”, Seyyid Feyzullah Efendi’nin “Fetâvâ-yı Feyziyye”, Yenişehirli Abdullah Efendi’nin “Behcetü’l-Fetâvâ”, Dürrizâde Mehmed Efendi’nin “Neticetü’l-Fetâvâ”. Vassaf Abdullah Efendi, Akhisarlı Şeyh Mecdeddin soyundan Mehmet Efendi’nin oğludur. İlköğrenimin Akhisar’da gördükten sonra İstanbul’a yerleşti. Dönemin müderrislerinden Kara Halil Efendi’den ders aldı. Önce "hariç" derecesiyle Yunus Paşa Medresesi'nde görev yaptı. 1699’da imtihanla müderris oldu. ve o yıl Kara Halil Efendi'ye damat oldu. 1724’te Selanik kadısı oldu. 1727’de, Edirne payesiyle Mısır kadılığına getirildi. 1733’ten başlayarak üç kez art arda fetva emini oldu. 1736’da mezhep meselelerini görüşmek üzere İran coğrafyasında hâkim Afşar Hanedanı'ndan Nadir Şah’a giden İmrahor Mustafa Paşa başkanlığındaki ilim heyetine Anadolu payesiyle fetva emini olarak katıldı. İran alimleriyle yaptığı görüşmelerde sağladığı başarıyla ünlendi. Bundan sonra "İrani Abdullah Efendi" veya "İran Kazaskeri Abdullah Efendi" diye anıldı. 1741'de Anadolu Kazaskeri, 1749 ve 1752'de iki defa fiilen Rumeli Kazaskeri olan Abdullah Vassaf Efendi 1755'te Şeyhülislamlık makamına getirildi. Fakat çok yaşlı olduğundan bu görevde beş ay kaldıktan sonra alındı. Bursa’ya sürgüne gitti ama sonra bağışlanarak İstanbul’a döndü. Doksan dokuz yaşında Haziran 1761'de İstanbul’da öldü. Eyüp'de kayınpederi Kara Halil Efendi mezarı yakınına defnedildi.
Onaltıncı asır divan şairi Azerî’ye asıl şöhretini kazandıran eser, Nakş-ı Hayâl adlı mesnevisidir. Dinî ve tasavvufî mahiyette didaktik bir eser olan Nakş-ı Hayâl, nüshalarına göre farklılık göstermekle birlikte yirmi altı bölüm kadardır. Her bölümde “makale” başlığı altında ahlâkî bir öğüt verilmekte, “hikâyet” adıyla da konuyla ilgili bir hikâye anlatılarak birkaç mısra halindeki öğütlerle bölüm tamamlanmaktadır. Allah’ın birliği, tevekkül, uzlet, sabır, aşk, hüsün, gurur, cûd ve sehâ, üzüntüden kurtulmak, sükûtun kıymeti, Allah’a güvenmek, yemeğe düşkünlük, uykuya düşkünlük, çalışmak, ilim öğrenmek, dünyaya aldanmayıp âhirete hazırlanmak gibi konuları yaklaşık 12.000 beyit içinde ele alan eserin İstanbul kütüphanelerinde birçok nüshası vardır. Müstensihi Abdi'nin ise Manisa'da doğduğu tahmin edilmektedir.Onaltıncı asırdaki Abdi adındaki şairler ve yazarlar arasında en önemlisi olan, yazmış olduğu eserleri şehzadeliği ve padişahlığı sıralarında II. Selim’e takdim eden, Kanuni, II. Selim ve II. Murat’ın salatanat yıllarında yaşamış olan Abdi’dir.
Mehmed Nûri Şemseddin, 1836–1866 yılları arasında Yahyâ Efendi Dergâhı’nda postnişin olmuştur. Risâle-i Murâkabe, Risâle-i Pendiye, Miftâhü’l-Kulûb, Vasiyetnâme gibi birçok eseri vardır. Kabri, Yahyâ Efendi’nin türbesindedir.
Bu nurlu oluğu, Harameyn-i Şerifeyn'e hizmet etmekten onur duyan iki kıtanın ve iki denizin hakimi Sultan Abdülhamid Han oğlu Sultan Gazi Mahmud Han oğlu Sultan Gazi Abdülmecid Han, büyük atası Sultan Ahmed Han'ın (Mennan olan Allah'ın rahmeti üzerine olsun) yenilediği (1021 h.) su oluğunun yapıca zayıflaması sebebiyle yeniledi.
Bu Beyt-i Haram'ın Rabbi Allah'ın, onun İslam devletini baki kıl. Senin evini tavaf edenleri, Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.) hürmetine tüm dertlerden koru.
Osmanlı İmparatorluğu'nda her sene Ramazan ayının on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda Destimâl Töreni düzenlenirdi. O zamanda yaşayan hayırseverlere, yoksulları doyuranlara, öğrencilere burs verenlere, okullar, hanlar, kervansaraylar yaptıranlara Topkapı Sarayı’ndan bir davetiye gönderilirdi, Ramazan’ın on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda yapılan destimâl programına çağırılırlardı. Bu davetiyeyi alanlar memleketlerinden Saray’a, hacılığa umreye uğurlanır gibi uğurlanırlardı. Ramazan’ın on beşinci günü diğer davetlilerle beraber destimâl odasında toplanıyorlardı. Peygamberimiz’in hırkası altın sandıkla getiriliyordu, getirenler Enderun öğrencileriydi, bütün hizmeti onlar yapıyordu. Sandık salevât-ı şerifelerle açılıyor, içinden altın çekmece çıkıyor, sonra bu çekmece de açılıyor, içinden Peygamber Efendimiz Sallahualeyivesellem’in Hırka-i Saadeti çıkarılıyordu ve sonra destimâl dediğimiz mendiller getiriliyor, o mendiller tek tek Efendimiz Sallahualeyivesellem’in hırkasına dokunduruluyordu ve davet edilenlere hediye ediliyordu. Tamamen ipek olup, orijinal dönem ürünüdür.