PHEBUS, 10.04.2021 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 15 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Osmanlı İmparatorluğu'nda her sene Ramazan ayının on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda Destimâl Töreni düzenlenirdi. O zamanda yaşayan hayırseverlere, yoksulları doyuranlara, öğrencilere burs verenlere, okullar, hanlar, kervansaraylar yaptıranlara Topkapı Sarayı’ndan bir davetiye gönderilirdi, Ramazan’ın on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda yapılan destimâl programına çağırılırlardı. Bu davetiyeyi alanlar memleketlerinden Saray’a, hacılığa umreye uğurlanır gibi uğurlanırlardı. Ramazan’ın on beşinci günü diğer davetlilerle beraber destimâl odasında toplanıyorlardı. Peygamberimiz’in hırkası altın sandıkla getiriliyordu, getirenler Enderun öğrencileriydi, bütün hizmeti onlar yapıyordu. Sandık salevât-ı şerifelerle açılıyor, içinden altın çekmece çıkıyor, sonra bu çekmece de açılıyor, içinden Peygamber Efendimiz Sallahualeyivesellem’in Hırka-i Saadeti çıkarılıyordu ve sonra destimâl dediğimiz mendiller getiriliyor, o mendiller tek tek Efendimiz Sallahualeyivesellem’in hırkasına dokunduruluyordu ve davet edilenlere hediye ediliyordu.
Hadis-i Şerif: Beş şeyden önce şu beş şeyin kıymetini bil. Ölümünden önce hayatının, hastalıktan önce sağlığının, meşguliyetten önce boş vaktinin ihtiyarlıktan önce gençliğinin, darlıktan önce zenginliğinin." Taraklı’daki Yunus Paşa Cami’ imâm ve hatibi Hâfız Hüseyin Hamdî Efendi ile Hatice Hanım’ın oğlu olarak 1919’da doğdu. İlk eğitimini memleketinde tamamladı. Bu arada babasından kıra’ât ve dînî ilimleri öğrendi. 1937’de İstanbul’a giderek eğitimine orada devam etti. 27 Nisan 1938’de Yeni Vâlide Cami’ine müezzin vekili, altı ay sonra da Koca Mustafa Paşa Cami'ne müezzin oldu. Bu arada Nûr-ı Osmaniye Cami Kur’an Kursu’nda Hâfız Hasan Akkuş’tan Kur’an-ı Kerîm’i hıfzederek 2 Mart 1941 tarihinde Ömer Nasûhî Bilmen’in şahâdetinde icâzet aldı. İlâve olarak kayyımlığı da üstlenmiş olduğu Koca Mustafa Paşa Cami’nde dört sene hizmetten sonra, Nur-i Osmaniyye Cami’nin mü’ezzinliğine nakledildi. 1948’de Gedik Paşa Cami müezzinliğine ve dört sene sonra da imâmlığa tayin edildi. Buradaki mesâ’îsi esnâsında tasavvuf musıkîsine ilgi duyarak vaktin nâmlı hâfızlarından usûl dersleri alıp nice ilâhî meşketmişti. Ayrıca husûsî surette fıkıh, aka’id, siyer ve kıra’ât dersleri alarak, 1952’deki iki aylık tekâmül kursundan pekiyi derece ile diploma aldı. 1968 senesinde Süleymaniye Cami’nin imâmetine tayin edilen Saim Özel, senelerce hizmetten sonra 5 Ekim 1981 tarihinde emekliye ayrıldıktan bir müddet sonra memleketine döndü ve 29 Ekim 2005 tarihinde Taraklı’da, doğduğu evde vefât etti. Ömrünü insanlığa faydalı olmaya hasretmiş, mütebessim, mütevâzı, halîm ve selîm bir zât idi.
Mustafa Bekir Pekten, h. 1331'de [m. 1912-1913] İstanbul'da doğdu. Nakliye ve kereste ticareti ile meşgul oldu. Yesari Özok'tan talik, Halim Özyazıcı'dan aklam-ı sitte, Necmeddin Okyay'dan talik ve celi sülüs meşk etmiştir. 1994'te vefat etmiştir.
1913 yılında İstanbul Şehzadebaşı’nda doğmuş, Balıkesir Ziraat Okulu'ndan mezun olmuştur. İlkokul Müdürü merhum Süleyman Bey'den yazı çalışmalarına başlamıştır. Sonra Güzel Sanatlar Akademisi'nde Hacı Kâmil Efendi, Hacı Nuri Bey ve Hacı Halim Beylerden meşk alarak sanatını geliştirmiştir. Ankara'da Kocatepe Camiinin elli metre kuşak yazısı ile dört büyük, oniki küçük kubbesinin, büyük kapı ile diğer dört kapısının üstlerindeki yazılarla, mahfil yazılarını yazmıştır. Edirne Selimiye camiinin restorasyonunda bozuk ve silik yazılarını restore etmiştir. Beşiktaş'ta Kaptan İbrahim Ağa Camii'nin yazıları ile İstanbul Ataköy’de bir camiin yazılarını o yazmıştır.
Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın torunlarından Ahmed Tevfîk Efendi’nin oğlu olup Kayseri'ye bağlı Tavlasun'da doğmuştur. İlk tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra 1898’de İstanbul’a giderek Arnavud Hoca Hasan Necmeddin Efendi’nin Fatih Cami’nde dersine devam etti. İcazetname aldıktan sonra başladığı Darü’l-fünun İlahiyat Şubesi’nden de 1912’de şahâdetname aldı. 1903’de Meşihat Dairesi Mektubi Kalemi’nde başladığı memuriyete, hilafetin kaldırılmasına kadar devam etti. Bu tarihte İstanbul Müftülüğü'ne dönüştürülen dairenin evrâk kaleminde, yaş haddini dolduruncaya kadar çalışmaya devam etti. Bundan sonra Dâmad İbrahim Paşa'nın Şehzadebaşı'ndaki caminde, vakfiye mucibince vaizlik görevini ifa eden Abdülkadir Saynaç, 1967 senesinde vefat etti. Edirnekapı Mezarlığı'nda medfundur. Bakkal Ârif Efendi’den başladığı sülüs ve nesih meşkini, ölümü üzerine Reisü’l-hattatîn Kâmil Akdik’den tamamlayarak icâzet almıştır. Birkaç sene de Medresetü’l-hattatîn’e devam etmiştir. Eserleri, ölümünün ardında Hadâ’ikü’l-hutut adı ile Mustafa Necâüddîn tarafından İstanbul'da neşredilmiştir.
Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın torunlarından Ahmed Tevfîk Efendi’nin oğlu olup Kayseri'ye bağlı Tavlasun'da doğmuştur. İlk tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra 1898’de İstanbul’a giderek Arnavud Hoca Hasan Necmeddin Efendi’nin Fatih Cami’nde dersine devam etti. İcazetname aldıktan sonra başladığı Darü’l-fünun İlahiyat Şubesi’nden de 1912’de şahâdetname aldı. 1903’de Meşihat Dairesi Mektubi Kalemi’nde başladığı memuriyete, hilafetin kaldırılmasına kadar devam etti. Bu tarihte İstanbul Müftülüğü'ne dönüştürülen dairenin evrâk kaleminde, yaş haddini dolduruncaya kadar çalışmaya devam etti. Bundan sonra Dâmad İbrahim Paşa'nın Şehzadebaşı'ndaki caminde, vakfiye mucibince vaizlik görevini ifa eden Abdülkadir Saynaç, 1967 senesinde vefat etti. Edirnekapı Mezarlığı'nda medfundur. Bakkal Ârif Efendi’den başladığı sülüs ve nesih meşkini, ölümü üzerine Reisü’l-hattatîn Kâmil Akdik’den tamamlayarak icâzet almıştır. Birkaç sene de Medresetü’l-hattatîn’e devam etmiştir. Eserleri, ölümünün ardında Hadâ’ikü’l-hutut adı ile Mustafa Necâüddîn tarafından İstanbul'da neşredilmiştir.
Yeniköy'deki binanın akarlarının Kudüs'deki Kara Kilise Yemekhanesi'ne aktarılmasına dair vakfiyedir. Kağıdın üzerinde 'Evkaf-ı Müstesnaya Mahsus Seneddir' anteti bulunmaktadır.
Kurduğu kütüphaneyle tanınan Şeyhülislam Aşir Efendi, 5 Ağustos 1729’da doğdu. Reisülküttâb Mustafa Efendi’nin oğludur. Tahsilini devrin tanınmış âlimlerinin yanında tamamladıktan sonra 1744 yılında ruûs imtihanını kazanarak çeşitli yerlerde müderrislik yaptı. Daha sonra kadılık mesleğine geçti. 1768’de Yenişehr-i Fenâr (Larissa), 1777’de Bursa, 1781’de Mekke, 1786’da İstanbul kadılıklarında bulundu. Anadolu ve Rumeli kazaskerliklerinin önce pâyelerini aldı. 1788’de Anadolu, 1789’da da Rumeli kazaskeri oldu. Ancak bir süre sonra azledildi. Şeyhülislâm Hamîdîzâde Mustafa Efendi zamanında herhangi bir sebep gösterilmeksizin Kastamonu’da ikamete mecbur edildi. Hamidizade’nin şeyhülislâmlıktan ayrılması üzerine 1791’de tekrar İstanbul’a döndü. 1793’te ikinci defa Rumeli kazaskerliğine getirildi. Bu görevde bir yıl kadar kaldı, 30 Ağustos 1798’de şeyhülislâm oldu. III. Selim, Aşir Efendi’ye hitaben çıkardığı hatt-ı hümâyunda kendisinden önce şeyhülislâm olan Dürrizade Ârif Efendi’nin görevini ihmal etmesi yüzünden azledildiğini, duyduğu güven sebebiyle bu görevi kendisine verdiğini belirtiyor ve ilmiye mesleğinde bir süreden beri görülen bozukluğu gidermek için çalışmasını istiyordu. Bundan dolayı onun şeyhülislâmlığı döneminde bu yolda bazı çalışmalar yapılmıştır. 11 Temmuz 1800’de şeyhülislâmlıktan azledildikten sonra Bursa’ya gönderildiyse de kısa zaman sonra tekrar İstanbul’a döndü; 29 Kasım 1804’te vefat etti. Cenazesi önce Eminönü civarındaki Bahçekapı’da kendi adıyla anılan kütüphanenin hazîresine defnedilmiş, daha sonra Molla Gürânî Mezarlığı’na nakledilmiştir.