Sami Efendi(ö:1912); hem kendi döneminde yaşayan hem de eski hattatların meşklerinden istifade ederek kendi tarzını oluşturmuş ve Türk hat sanatına önemli katkıları bulunan bir sanat dehasıdır. Sanatçı şahsiyetini hattın en geç ve güç kemale ermiş şekli olan celîde ortaya koydu...
Şevki Efendi’nin en seçkin talebesi olan Ârif Efendi, daha çok sülüs ve nesih yazıda tanınmıştır. Sayısız meşk, kıta, murakka‘, hilye, evrâd-ı şerif, delâilü’l-hayrat ve levha yazmış, celî yazı ile fazla uğraşmamıştır. Şehzadebaşı Camii’nin Vefa kapısı üzerine yazdığı celî besmele çok meşhurdur. Çok süratli yazı yazdığı bilinmektedir. Yazılarının çoğuna “tilmîz-i Şevki” şeklinde imza atarak hocasına olan hürmet ve bağlılığını göstermiştir. Yetiştirdiği pek çok talebe arasında Aziz Efendi (Rifâî), Elmalılı Küçük Hamdi ve Necmettin Okyay ilk hatırlanacak olanlardır.
Kazasker Mustafa İzzet Efendi'den henüz on altı yaşındayken icazet alan Şefik Bey, onun yetiştirdiği birçok seçkin talebenin en önde gelenidir. Bilhassa celî sülüs hattını Kazasker mektebine bağlı olanlar içinde en üst mertebeye eriştirmiştir. Celi sülüs yazıları tashihe bile gerek duymadan kalemden çıkarmakta da Şefik Bey devrinin yegânesidir. Bütün hattatlar genelde bir "ketebe" şekli belirleyip onu kullanırken, Şefik Bey’in en az beş farklı imzası vardır. Muzıka-i Hümayun ve Hassa-i Şahanede yıllarca hat muallimliği yapmış ve yazdığı yazılarla Sultan Abdülmecid'in hususi iltifatına mazhar olmuştur.