OSMANLI DÜNYASI, 22.03.2025 saat: 22:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 22:02 itibariyle canlı müzayedemiz başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Hüseyin Rahmi Gürpınar´ın bir ailenin maddi sorunlardan dolayı yaşadığı güçlükleri ve dağılışlarını işlediği eseri adeta Reşad Nuri Güntekin´in "Yaprak Dökümü" eserinin bir fragmanı niteliğindedir.
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı'nın ender kadın şairlerinden Nigâr Hanım´ın son şiir kitabı... Savaşın sebep olduğu acılar ve vatan temalarına odaklandığı şiirlerini ihtiva eden eser ciltlidir.
Osmanlı´daki Arap kökenli ulemanın Hilafetin mahiyeti hakkında şer´i delillerle mülahazalarını ve Damat Mahmut Paşa´nın İkinci Abdülhamid´e mektubunu ihtiva eden eser.
Vatan Yahud Silistre oyunu 1872 yılında yayımlandığında olay olur. Dönemin siyasi erki tarafından yasaklanan oyun "vatan" kelimesini barındırması, vatan sevgisinin bütün sevgi biçimlerini aşacak derece güçlü gösterilmesinden dolayı ilgiyle karşılanmış halk gösterilerde salonu tıklım tıklım doldurmuştur. Zekiye Hanım ve İslam Bey´in birbirlerine olan aşkı "vatan aşkında" birleşerek bir halkın kurtuluşunun anahtarını vermekte.
Mevleviliğin kurucusu ve Türk ve İslam tasavvufi tarihinin en önemli isimlerinden Mevlana´nın meşhur eseri Mesnevi-i Şerif´inin Abidin Paşa tarafından yapılan Türkçe tercümesi ve şerhinin üçüncü cildidir.
Servet-i Fünun dönemi edebiyatçılarından olan Cenab Şahabeddin´in, sağlık müfettişi olarak İstanbul´dan Cidde´ye kadar gidişini anlattığı bu eser, edebi bir üslupla yazılan on yedi mektup içermektedir.
Cahiliye döneminin ünlü şairlerinden Züheyr bin Sülma, ölmeden önce gördüğü rüya üzerine oğulları Ka´ab ve Büceyr´e Medine´de zuhur edecek peygamberin yanına gitmeleri ve ona tabi olmalarını söylemiştir. Babalarının bu vasiyetini yerine getirmek için yola çıkan kardeşlerden Büceyr yolculuğu tamamlamış ve Hz. Muhammed´e tabi olarak müslüman olmuş; Ka´ab ise Medine yakınlarında bir yerde kalmıştır. Ka´ab kardeşinin peygamberin ümmetinden olduğunu öğrendiğinde, Hz. Muhammed ve kardeşi Büceyr´i hicveden bir şiir kaleme almıştır. Şiiri duyan Hz. Muhammed Ka´ab´ın katline ferman vermişse de Ka´ab´ın kardeşi peygamberden özür dilerse affa nail olacağını bildirmiştir. Ka´ab bu sefer peygamberi öven "Kaside-i Banet Suad" ismini verdiği kasidesini kaleme alarak Hz. Muhammed´in huzuruna çıkarak, şirini sunar ve af diler. Hz. Peygamber´in affına nail olmakla kalmayıp günümüzde Topkapı Sarayı´nda sergilenen ve "Bürde" adı verilen hırkayı peygamberden hediye olarak almıştır. Kaside böylece, hediye edilen hırkadan yola çıkılarak "Kaside-i Bürde" ismiyle ünlenmiştir.
Eser, örnekler ışığında döneminde kullanılan resmî ve gayriresmî yazışma türleri ve kuralları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Eser Osmanlı Devlet Armalı ve Ayyıldızlı cildindedir.
Mehmet Rauf´a sahip olduğu şöhreti kazandıran ve Türk Edebiyatı´nda psikolojik romanın başarılı ilk örneklerinden sayılan, üçlü bir aşk hikayesini anlatan Eylül, 1900 senesinde Servet-i Fünun dergisinde tefrika edildikten sonra kitap haline getirilmiştir.
Son dönem divan edebiyatı şairlerinden Hersekli Arif Hikmet Bey´in şiirlerinin bir araya getirildiği kitaptır. Kitabın mukaddimesi kendisini iyi tanıyan ve hakkındaki bilgilerin çoğunun kaynağını teşkil eden Mahmut Kemal İnal tarafından kaleme alınmıştır. Mahmut Kemal İnal´e göre Hersekli Arif Hikmet Bey, itikadı sağlam bir insandır. Buna karşın taşkın mizacı onu rindâne bir yaşayışa sevketmiş, bu yüzden aralarında yer aldığı Encümen-i Şuarâ şairlerinin çoğu gibi içkiye müptela olmuştu. Hayatının son dönemlerinde içkiden uzaklaşmış ve hayatına çeki düzen vermiştir. İç coşkunluğunu tatmin için zaman zaman değişik tekkelere devam etmiş, Bektaşî, Kādirî ve Mevlevî dergâhlarında icra edilen âyin ve zikirlere katılmıştır, bu nedenle divanında bu üç tarikatın izleri görülmekte, Hacı Bektâş-ı Velî, Abdülkādir-i Geylânî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’yi öven mısra ve beyitler bulunmaktadır.
kinci kuşak Tanzimat edebiyatçılarının en önde gelen şair ve yazarı Recaizade Mahmud Ekrem´in, eski edebiyat taraftarlarının yoğun eleştirilerine hedef olarak edebiyatta eski - yeni tartışmasına yeni bir boyut getiren ve Servet-i Fünûn edebiyatının fikri alt yapısını inşa eden ünlü eseri...
Servet-i Fünun romancılığının erken örneklerinden olan eser iki erkeğin talip olduğu aynı kız üzerinden şekillenen bir aşk hikayesinin akabinde yaşanan trajediyi konu alıyor.
Büyük bir Abdülhak Hamid hayranı olan, kendisini Hamid´in varisi olarak gören bu yüzden Tevfik Fikret ve Peyami Safa tarafından alaycı bir biçimde "şiir kralı" lakabı takılan Florilalı Nazım´ın şiir kitabıdır.
Tanzimat Edebiyatının en üretken ismi Ahmed Midhat Efendi´den yanlış batılılaşmanın yarattığı toplumsal değişmeler üzerine bir roman... Eser Osmanlı Devlet Armalı ve ayyıldızlı cildindedir. * Ön kapakta metinden hafif ayrılmalar vardır.
Sadi Şirazi´nin ölümsüz eseri Gülistan´ı okurken kullanılan rehber kitaptır. Medrese müfredatlarında hem Farsça öğretiminde hemde edebi sanatlarda vazgeçilmez bir ders kitabı olan Gülistan eserine bu önbeminden dolayı birçok şerh yapılmış ve rehber kitaplar hazırlanmıştır.
Dönemin ünlü tarihçi yazarları arasında sayılan, Darü´l-muallimin Aliyye Mektebi müdürü ve Mekteb-i Mülkiye´de tarih-i osmani öğretmenliği yapan Ali Reşad Bey´in kaleme aldığı,İslam tarihine dair eser.
"Sultan Selim-i Salis tarafından 1221 senesi Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart nezdine sefaretle i´zam kılınan rical-i Bâb-ı Âlî´den Seyyid Vahid Efendi´nindir."
Yeniçeri Ocağı´nın kaldırılıp eşkinci teşkilâtının kurulmasının gerekliliğinden, bunun için yapılan toplantıdan ve toplantıya katılan isimlerden bahseden bir eserdir.
Döneminin "reîsü’ş-şuarâsı” olarak nitelendirilen Sünbülzâde Vehbî´nin yazdığı manzum Farsça-Türkçe sözlüktür. Şiir formunda olup ezberlenmesinin kolay olması dolayısıyla yaygın bir teveccüh gören eser, yazıldığı tarihten itibaren medrese ve rüşdiyelerde ders kitabı olarak okutulmuştur. * Eser ebrulu cildindedir.
Osmanlı tarih yazarı Âşıkpaşazâde´nin şöhretinin kaynağı, hayatının sonlarına doğru yazdığı Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı eseridir. Bir kısmı menakıbnâmeler ve ilgili olayın şahitlerinden nakledilerek, bir kısmı ise bizzat tarihçinin kendi gözlemlerine dayanarak kaleme alınan eserin önemi, ilk standart Osmanlı tarihlerinden biri olmasından ileri gelmektedir. Osmanlı Devleti´nin kuruluşundan Fatih devri sonlarına kadarki dönemi kapsayan eserde konular, bablar ve soru-cevap şeklinde ele alınmıştır.
İlk resmî Osmanlı vakanüvisi ve tarihçisi olan Naima tarafından kaleme alınan ve olayları kronolojik bir sıra içerisinde nakleden eser, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde çok faydalanılan bir eser olmuştur.
Osmanlı tarihçisi Peçuylu İbrahim, kendisine tanınırlık kazandıran bu tarihini 1640´ta yazmaya başlamış ve kendisinin 1593´ten itibaren tuttuğu notları, isimlerini zikrettiği Osmanlı tarihçilerini ve başka görgü şahitlerinin bilgilerini kaynak almıştır. Aslında Kanuni Sultan Süleyman devrinde meydana gelen savaşları kapsayan bir eser olarak tasarladığı tarihini, Budin beylerbeyinin tavsiyesi üzerine genişletmeye karar vererek Kanuni döneminden kendi çağına kadarki olaylar ile barış anlaşmalarını eklemiştir ve böylece eser, Kanuni´nin cülusundan IV. Murad´ın vefatına kadar gerçekleşmiş olayları kapsayan bir tarih halini almıştır. Yazar, barış anlaşmalarıyla ilgili kısımları Osmanlı kaynaklarında yeterli bilgi bulunmadığı yalnızca Macar kaynaklarını değerlendirerek kaleme almıştır.
İskenderiyeli bilgin Aziz Efendi'nin 1. Abdülmecid döneminde kaleme aldığı eser bir inşâ kılavuzu mahiyetindedir. Resmi yazışma örnekleri üzerinden yazım ile ilgili bilgiler verilmiştir.