OSMANLI DÜNYASI, 11.11.2022 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
BÂYEZÎD BESTÂMÎ, İmamzâde Salih Saim, A. Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul 1315, 18 s.; HUCCETÜ´L-İSLÂM İMÂM GAZZÂLÎ, İmamzâde Salih Saim, A. Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul 1315, 22 s.; ESMÂRU ESRÂR, Mehmed Sâmi´, Cemal Efendi Matbaası, İstanbul 1316, 54 s., 13x19 cm
"Zaman-ı sa´d-iktiran-ı zillullahilerinde 1314 sene-i hicriyye ve 1313 sene-i rumiyye ve 1897 sene-i Efrencisinde Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye ile Hükümet-i Yunaniyye arasında sernümâ-yı zuhur olub tarih-i millimize bir mebhas-i mühim-i muzafferiyet bahş ve ilave eyleyen vak´a-i ahîreye dair kaleme alınmışdır."
Kitaba yapışık harita ekinde yırtık mevcuttur.
Sadi Şirazî´nin ünlü Farsça eseri Gülistan, çoğunlukla günlük hayatta karşılaşılan olaylar dikkate alınarak ahlakî ve edebî sonuçlar çıkarılabilen hikâye ve nüktelerle süslenmiş; Farsça ve Arapça şiirlerin yanı sıra ayet, hadis ve atasözlerine de yer vermiştir. Bu önemli eseri şerh eden Boşnak asıllı Osmanlı alimi ve şarihi Sudi Efendi ise özellikle Fars dili ve edebiyatı konusunda döneminin başarılı alimlerinden biri olup Arapça ve Türkçeden de eserler tercüme etmiş ve İbrahim Paşa Sarayı´ndaki Gılman-ı Hassa´ya hocalık yapmıştır.
Mevlidlerde yer alan bütün bölümleri içeren ve Osmanlı dinî ve tasavvufî kültürünün oluşmasına katkıda bulunan bu manzum eseri ile ünlenen Yazıcıoğlu Mehmed Efendi, Osmanlı döneminin mutasavvıf şairlerindendir.
Bursalı Mehmed Tahir tarafından yanlışlıkla Kara Davud İzmitî´ye nispet edilen eser, Muhammed b. Süleyman el-Cezulî´nin "Delâilü´l-Hayrât" adındaki salavat mecmuası üzerine yapılmış en meşhur Türkçe şerhtir. Müellif Kara Davudzâde Mehmed Efendi, alışılagelen şerh yöntemini takip etmeyerek, değişik konulara da değinmiş, bunları farklı kıssa ve tasavvufi menkıbelerle zenginleştirmiştir. Öyle ki eser, şerh olmanın ötesinde, telif eser mahiyeti alarak ahlak ve siyer konularını içeren bir öğüt kitabı haline gelmiştir.
Eser; Ebu'l-Kâsım es-Semerkandî'nin "Ferâidü'l-Fevâid li-Tahkîki Maâni'l-İstiârat (er-Risâletü's-Semerkandiyye)" adlı eserine, İsamüddin el-İsferâyinî'nin yazdığı şerh üzerine kaleme alınmıştır. Semerkandî'nin en önemli mecaz türü olan istiare konusunu derli toplu bir şekilde ele aldığı risalesi üzerine yazılmış birçok şerh arasında İsferayinî'nin şerhi epey rağbet görmüş; mantık, Arap dili ve edebiyatı alimi Müftizâde Mehmed Sadık da kendi döneminde rağbet gören bu eseri daha anlaşılır hale getirmek için tekrar şerh etmiştir.
Osmanlı döneminde Arap dilbilgisi alimi olan Adalı Şeyh Mustafa'nın hazırlaması sebebiyle Adalı diye tanınan bu şerh, çeşitli sahalarda eser veren ünlü alim Birgivî'nin, Arapça nahiv ilmine dair yazdığı "İzhâru'l-Esrâr" adlı esere yazılan en meşhur şerhtir. Şerh, özellikle Osmanlı Türkleri arasında Arap dili öğretiminde önemli bir role sahip olmuştur; nitekim İstanbul ve Kahire'de birçok defa basılmış, ayrıca birçok müellif tarafından üzerine haşiyeler yazılmıştır.
"el-Gazi Abdülhamid Han efendimiz hazretlerinin […] cümle-i âsâr-ı mehasin-disâr-ı celilerinden birisi memalik-i mahruse-i şahanede ve darü´s-saltanat-ı seniyyelerinde terbiye-i umumiyye maksad-ı âlisiyle pek çok mekâtib-i rüşdiyye açılmakda ve bunların usûl-i tedrisiyyeleri bi´t-tedrîc günbegün yoluna girmekde olub [...] hususiyle şâkirdan-ı mektebin okuyabilecekleri suretde elde sehlü´l-ibare bir tarih olmadığı cihetle bu yolda bir tarih kaleme alınmasını [...] Nuris Paşa ve Edhem Paşa hazeratının maarif nezareti mektubculuğu hidmetinde bulunan bu abd-i âciz yani Raşid kalîlü´l-bidaaya vuku bulan teşvik ve iradelerine mebni işbu kitab...."
17. yy Türk ilim dünyasının etkin isimlerinden olan Kâtip Çelebi bu eseri, kendi dönemindeki dinî ve ilmî tartışmaları belli bir yöntem çerçevesinde yeniden ele almak ve Osmanlı ilim hayatındaki mevcut durumu eleştirel bir şekilde değerlendirmek üzere kaleme almıştır.
Sayfaları açılmamış haldedir.
"Bu ilm-i erkâm [rakamlar] gayet vahşi olduğundan daima istimal olunan rakama sühulet için alâ sebîli´t-tertib muhtasar müfid bir risale cem´ine mübaşeret olundu ve ismine ´Zübdetü´l-Hesâb" denildi. Amma bunların tafsile muhtaç yerleri çokdur lâkin tahrir ile ifade ... kelâma muhtac olmağla bazısını üstad talimine ihale olundu..."
Kitabın ilk sayfasına, Seyyid Ahmed Hilmi´ye ait olan bu kitabın 1272 yılında Tabhane-i Amire İstanbul Alayları Litografya Destgâhında basıldığı yönünde künye bilgileri yazılıdır.
TBMM Hükümeti tarafından 1920 yılında kurulan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı´nın projelerinden biri olarak il sağlık kuruluşları; bulundukları bölgelerin jeolojik yapılarını, coğrafi konumlarını, yer altı ve üstü kaynaklarını, nüfusunu, mimari ve toplumsal mekânlarını, batıl itikatlarını, hastalıklarını vs. kapsayan raporlar hazırlatmış, bu raporlar daha sonra kitap halinde yayınlanmıştır. İlki 1922 yılında "Türkiye´nin Sıhhî-i İctimâi Coğrafyası" adıyla yayımlansa da bu kitaplar, anlaşılacağı üzere sağlık ve toplumsal coğrafya konularıyla sınırlı olmayıp, TC´nin kuruluş yıllarına ait önemli bilgiler de içermektedir.
Metnin bitiş paragrafı: "Malum ola ki coğrafya haritalarından tebeyyün eylediği üzere Asya ve Afrika ve Amerika kıtalarının bâlâda zikr ve ta´dad olunan düvel-i muhtelife kalemrûlarından maada akvam-ı mütenevvia ile niçe niçe memalik-i vâsia ve mikdarı hesaba gelmez düvel-i sagîreyi müştemil olduğu derkâr ise de akvam-ı mersumeden bazısı sureti insan sireti hayvan makulesi bir cins-i nâdân olarak bir gûne hükümeti kabul etmemiş ve bazısı dahi taht-ı nizam-ı hükümete idhal olunmuş iken politikaca matlub olan mertebe-i vüs´ ve nüfuza vasıl olamamış oldukları mülahazasıyla ahvalinin iş´arından ictinaben olkadar ile kifayet olunmuşdur."
"Ehl-i mütalaadan biri kütüb-i mütedavile-i şer´iyyeden birinde müsadif-i nazar-ı itibarı veyahud ağızdan vasıl-ı sem´ ve ittilaı olan ehadis-i kavliyye-i münifenin ehadis-i sahihadan olub olmadığını ve hususiyle Sahîhu´l-Buhârî´de bulunub bulunmadığını tahkik etmek ve anlamak arzu etse işbu maksadına vusul için elde bir vasıta bulamayacağından maksad-ı mühimm-i mezkurun suhuletle husuliçun fakir-i pür-taksir tarafından mücerred ihvan-ı dine bir hidmet ve yadigâr [...] işbu fihrisin tertib ve tahririne ictisar olundu..."
Hüseyin el-Cisr´in, Iı. Abdülhamid´e ithaf ettiği ve ödüllendirildiği Risaletü´l-Hamidiyye, İslam dininin inanç esasları, amelî hükümlerinin hikmetleri ve Hz. Muhammed´in peygamberliğinin ispatı hakkında kaleme alınmıştır.