OSMANLI DÜNYASI , 02.08.2024 saat: 22:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 22:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
İçerik: Tarhuncu Ahmet Paşa, Osmanlı´da ilk bütçe, İbşir Mustafa Paşa, Şekavetten Sadarete, Mühr-i şerif uğrunda, Humbaracıbaşı Ahmet Paşa, Menfaat ve din
Osmanlı sadrazamı Yusuf Kâmil Paşa tarafından Fenelon´dan tercüme edilen eser, siyasetname türünde olup Batı edebiyatından Türkçeye ilk roman çevirisidir. İlk basımı 1862 yılında yapılan çevirinin 3. baskısıdır.
Harbiye talebelerinin ders kitabı olarak hazırlanmış bir mecmuadır. İlm-i mantık risalesi İsagoci´nin şerhi olan Muğni´t Tullab ve dört işlemin temel kaidelerini anlatan Risale-i İlm-i Hesap bir cilttedir.
Târîh-i Solakzâde (Solakzâde Târihi) olarak anılan eser muhtasar ve popüler nitelikte bir Osmanlı tarihidir. Kitap, devletin kuruluşundan başlar ve 1067 (1657) yılına kadar gelir. Üslûbu, ifadesi sade ve açık olan, Hammer tarafından en iyi muhtasar Osmanlı tarihi diye nitelenen Solakzâde Târihi çok okunmuş, yazılmış ve erken sayılabilecek tarihlerde basılmıştır.
Edirne Vakası ya da Feyzullah Efendi Vakası, 1703 yılında İstanbul´da başlayan, Edirne´den Osmanlı devletini yönetmekte olan Osmanlı padişahı II. Mustafa ile hocası ve yakın danışmanı Şeyhülislam Feyzullah Efendi aleyhine gelişen büyük bir ayaklanmadır. II. Mustafa üzerinde büyük nüfuzu olan Seyyid Feyzullah Efendi´nin getirildiği şeyhülislâmlık görevinde devlet işlerine karışarak terfi, tayin ve azil işlerinde aldırttığı kararlar nedeniyle saray çevresi, asker ve ulemada rahatsızlık oluşturmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra II. Mustafa´nın Edirne´de devlet işleriyle ilgilenmeyip avcılık ile uğraşarak devlet idaresinden uzak kalması, uzun süredir yaşanan ekonomik kriz ile devletin başşehrinin Edirne´ye taşınacağı iddiaları isyanın nedenlerini oluşturmuştur. Vakanın sonucu olarak sultan tahttan inmiş Feyzullah Efendi öldürülmüştür.
İngiliz ve Amerikan Bible Şirkerleri tarafından asli lisanı olan İbranice, Keldanice ve Yunanca´dan tercüme edilerek basılmıştır.
Kitab-ı Mukaddes´in ilk kısmı Eski Ahit (Ahd-i Atik) olarak adlandırılır, Tevrat ve Zebur´u içerisinde barındırır. İkinci kısmı ise Yeni Ahit (Ahd-i Cedid) olarak adlandırılan İncil´dir. Hristiyanların kabul ettiği bu külliyata Kitab-ı Mukaddes (Bible) adı verilir.
*Baştan beş varak ciltten ayrık haliyle. Eksiksiz.
Mısır´da Arapça olarak yazılmış anonim bir Türk dili risalesidir. Eser Türkçe´nin temel dilbilgisi kurallarını anlatmaktadır. Köprülüzade Mehmet Fuat´ın bir mukaddimesi ile beraber yayınlanmıştır.
Mehmet Fuat Köprülü; eserin muhtemelen 13. 14. yüzyıllara ait olduğunu belirtmekte, yeryüzündeki tek nüshası olan Şehit Ali Paşa Kütüphanesi´ndeki elyazma nüshadan istinsah edilerek basıldığını ifade etmektedir.
Mekteb-i Fünun-ı Harbiye-i Şahane hocası Hafız İbrahim tarafından askeri okullarda okunmak üzere hazırlanmış Arapça dilbilgisi kurallarını anlatan Osmanlıca bir risaledir.
Eser; tuğralı yeşil deri dönem cildinde, sayfa uçları yaldızlıdır.
Azerbaycan ulemasından Abbaskulu Ağa Bâkîhanlı, ağırlıklı olarak matematiksel coğrafya ve astronomi konularını ihtiva eden Arapça olarak kaleme aldığı Esraru´l Melekut adlı eserini İstanbul´u ziyaret ederek Sultan Abdülmecid´e şahsen takdim etmiştir. Eser, bizzat sultanın emriyle dönemin müderrislerinden Hayâtîzâde Seyyid Şeref Halil tarafından Türkçe´ye çevrilmiş, 1265 senesinde basılmıştır. İşte bu lottaki eser o baskının nüshalarından biridir. Eser; Neptün’den bahseden ilk kitap olmak gibi özellikleriyle bilim tarihimizde mühim bir mevkiye sahiptir.
Nu’man Mâhir’in ilk eseri. Eser; muhtelif arîzalar, mektuplar, tebriknâmeler ve tezkirelerden oluşmaktadır. Eserde yer alan bu yazılar, başlıklar altında sunulmuştur.
Eserde Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü, süslü, ağdalı ve secili bir dil kullanılmıştır. Eser, döneminin yazışma usulü ve nesir dilini yansıtması bakımından kayda değerdir.
Firuzâbâdi´nin Arapçadan Arapçaya sözlüğü Kâmûsü´l-Muhît, sözlük çalışmalarında, türe adını verecek ölçüde önemli bir yer tutmuştur. Nitekim "okyanus" anlamına gelen "kâmûs" kelimesi, eserin şöhret bulmasından sonra "sözlük" anlamında da kullanılmaya başlamıştır. Eser iki kez Türkçeye tercüme edilmiştir ki bunlardan ikincisi müzayedeye sunulan el-Okyânûsü´l-Basît fî Tercemeti´l-Kâmûsi´l-Muhît´tir. Mütercim Asım Efendi, sözlükteki kelimelerin Türkçe karşılıklarını bulurken yalnızca yazı diliyle yetinmeyip halk ağzından da faydalanmıştır. Müstakil bir telif niteliğini haiz görülen Kâmûs Tercümesi, ilk defa II. Mahmud'un iradesiyle mütercimin büyük oğlu nezaretinde, 1230-33 yıllarında basılmıştır.