OSMANLI DÜNYASI , 03.11.2023 saat: 22:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 22:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Katip Çelebi, Tuhfetü’l-Kibar’da tarih, coğrafya ve astronomi ilimlerinin önemini vurgulayarak devleti yönetenlerin kendi imparatorluk sınırlarını, bu bölgelerde bulunan yabancı ülkeleri yakından bilmeleri gerektiğini anlatıyor. Üstelik Avrupalıların bu ilimlere verdikleri değer sayesinde Yeni Dünya denilen Amerika’yı keşfettiklerini ve Hind limanlarını ele geçirdiklerini belirtiyor. Katip Çelebi’nin son yazdığı ve Müteferrika matbaasının ilk bastığı eser olarak Tuhfetü’l-Kibar, Osmanlı donanma tarihi ve teşkilatı hakkında kaleme alınan ilk kaynak olma özelliği taşıyor.
Kitapta dünya haritaları mevcuttur.
Âmentüde yer alan iman esaslarını açıklamak ve bu şekilde halka itikadî konularda muhtaç olduğu bilgileri vermek maksadıyla “âmentü şerhleri” yazma geleneği Osmanlılar’ın son dönemlerinde başlamıştır. Kadızâde Ahmed b. Mehmed Emin’in (ö. 1197/1783) Türkçe olarak telif ettiği Ferâidü’l-fevâid’i buna örnektir.
Hz. Süleyman´ın meselleri, Ahd-i Atik (Tevrat) ve Ahd-i Cedid (İncil) içinde yer alan müstakil bir bölümdür. Bütün dünyada çok eski tarihlerden beridir dillendirilmiştir.
Osmanlı son dönemi Divan-ı Muhasebat kontrol memurluğu görevi yapan Ahmed Nazmi’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte ara dönemin tanığı bir aydın olarak anılması doğru sayılacaktır. Ahmed Nazmi’nin sağlık, tarım, sanayi ve diğer iktisadi-sosyal meselelere dair hayli geniş bir ilgi alanı olduğu görülmekte, toplumun pratik sorunlarının çözümüne yönelik önerileri yanında uzun dönemli politika önerileri de dikkat çekmektedir. Tarımsal faaliyet ve ağaç yetiştiriciliği hususunda toplumun bilinçlenmesi için; yazarımız, Tetkik-i Müellifat-ı Şer’iyye Meclisi tarafından basılan “Emraz-ı İctimaiyyemize Deva Külliyatından” adlı seri içerisinde, “Ağaç dikmek ve zer´iyatta bulunmanın dinî ve ictimâî fevâidi ve bu babda mâlûmat-ı nâfia” adlı eserini yayımlamıştır.
Formaları henüz açılmamıştır.
Halil Halid Efendi´nin, "Fusul-i Mütenevvia" genel başlığı altında yayımladığı ve dört alt başlıktan oluşan eseridir. Satışa sunulan eserde, bu dört risaleden ilk ikisi tek cilt içerisindedir. Bu risalelerin ilki, "İslâm ile Nasrâniyetin Münâsebât-ı Asliyyesi" başlığını taşımaktadır ve Hristiyanlar ve Müslümanlar´ın ilişkilerinin tarihi ele alınmıştır. Risalelerin ikincisi, "Türkler ile İngilizler’in İlk Teması" başlığını taşımaktadır.
Ahmed Cevdet Paşa´nın kaleme aldığı en önemli eserlerinden birisi de "Kısas-ı Enbiyâ veTevârih-i Hülefa" adını verdiği kitabıdır. Bu eseri hayatının son yıllarına doğru yazmıştır. Kitapta, Hz. Âdem´den Hz. Muhammed (s.a.v.)´e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Muhammed (s.a.v.)´in hayatı, Dört Halife Devri, Emevî halifeleri, Abbasî halifeleri ve diğer Türk-İslâm devletleri ile Osmanlı Devletinin kuruluşundan 1439 yılına kadar olan döneminden bahseder.
Ebu Müslim Horasani´nin ölümünden sonra miras olarak sadece beş hizmetçi kız bıraktığı rivayet edilir. Kaynaklarda Fatıma ve Esma aslı iki kızı ile Yaser adında bir kardeşinden bahsedilmektedir. Dünyanın çeşitli kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunan bu halk hikayeleri ve destanlar ciltlerle ifade edilmektedir. Elinizdeki bu kitap da onlardan birisidir. Kurguyla bezenmiş tarihi bir yolculuğun kitabı.
Kitabın ön kapağı fotokopidir.
Sifr-i Eş´iya kitabının bu erken Viyana baskısının son derece nadir ilk ve tek baskısı Osmanlıcaya aktarıldı. Viyana´daki Adolf Holzhausen Matbaasında basılan, Özege kataloğuna göre Osmanlı Türkçesi ile yazılmış üç baskının en erken örneğidir.
Herzl´in deyimiyle bu "dünyanın en ilginç insanlarından biri"nin kişiliğini oluşturan daha başka nitelikleri de var: 33 derecelik masonluk, Siyonizm´in sadık hizmetkarlığı, sahte dervişlik, gezginlik, kaşiflik, Türk-Macar soybirliği savunuculuğu, Türk hayranlığı ve dostluğu, Jön Türklerin akıl hocalığı, devletler arası arabuluculuk... Bütün bu nitelikleri kendinde toplayan kişi, Vambery´den başkası değildir.
Sayfa 139´da siliklik olduğu için fotokopisi konulmuştur.
Yahudi asıllı Türk ilim ve siyaset adamı Avram Galanti; Osmanlı Yahudileri, Türk-Yahudi ilişkileri, Yahudilik ve Türk kültürü üzerine önemli araştırmalarda bulunmuş ve çeşitli ülkelerde yayınlanmış makaleler kaleme almıştır. Yahudi milletinin Osmanlı Devleti´ne olan bağlılığını dile getiren Galanti, Millî Mücadele yıllarında yabancı dillerdeki yayınları da Türkçeye çevirip Mustafa Kemal ve arkadaşlarına iletmiştir.
İki kitap tek ciltte. Buhranlarımız Osmanlıca, Mütareke Acıları kitabı ise günümüz Türkçesiyledir. Kitapların kapakları muhafaza edilerek ciltlenmiştir.
On makaleden oluşan eserin ilk altı makalesinde Türk-İngiliz ilişkilerine temas edilmekte, bu ilişkilerin tarihî seyri ve İngilizlerin emperyalist emelleri üzerinde durulmaktadır. Diğer makalelerde Türk-Hint Müslümanları arasındaki münasebetler, Türk-Mısır ilişkileri ve Türklerle Arapların birbirinden ayrılması konusu işlenmektedir.
Mahmut Şevket Paşa, Tophane-i Amire Tecrübe ve Muayene Dairesi Reis Vekili olduğu dönemde hazırladığı bu eserde, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan 1909 tarihine kadar olan dönem içinde Osmanlı askerî teşkilatını ve askerî kıyafetleri çok ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır. 20 orijinal planş içeren kitabın ek kısmındaki planşlar (16 adet) fotokopidir.
"Tüm Türkçe kelimelerle Türkçede kullanılan Arapça, Farsça ve yabancı kökenli kelime ve terimleri derlemiş eksiksiz bir sözlüktür" *Tanzimat´tan sonraki Türk edebiyatının tanınmış edebiyatçısı Şemseddin Sami, roman ve tiyatro yazarlığından gazeteciliğe, lügatçilikten ansiklopedi yazarlığına kadar değişik alanlarda önemli eserler vermiş bir isimdir.
Son devir devlet adamı, tarihçi ve yazar Mehmed Galib Bey, Fransız Cumhurbaşkanı Paul Doumer’in daha çok gençlere öğüt niteliğinde olan "Livre de mes fils" adlı eserinden özet olarak yapılmış bir tercümedir.
"Söyleyin, dün Kızıl Ordu Başkumandanı, Sovyetlerin Harbiye ve Bahriye Komiseri,Lenin’in arkadaş ve cihan komünizminin lideri; bugün – gazaba uğratılmış ve kovulmuş olsada – komünizm ihtilalının idealistik ilkelerini ısrarla müdafaa eden “Ortodoksal Komünizm”taraftarlarının yılmaz reisi Lev Troçki (Bronştein) olduğunu nazara alarak, neticeyi muhteremokurlar kendileri çıkarsınlar!"
Kitabın arka kapağı günümüz Türkçesiyle hazırlanmıştır.
Osmanlı İmpatarorluğunun Kuruluşu kitabı bilimsel temelde tarih yazımının şaheseridir. Gibbons Osmanlı tarihinin ulaşabildiği bütün kaynaklarına kitapta yer vermiştir. Gibbonsun tezleri batıda kabul görmeye başlayınca ilk kuşak Avrupalı Osmanlı tarihçileri arasında olan Paul Wittek ve Türkiyede bir ekolün temsilcisi olan Prof.Dr. Fuad Köprülü karşı tezler yazmışlardır.
Kitap sırttan ayrılmıştır.
Cevdet Kerim İncedayı tarafından 1927 yılında Ankara Türkocağı’nda, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara Öğretmenler Kursunda dizi konferanslar halinde verildikten sonra yine aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “Türk istiklâl Mücahedesi Konferansları” adıyla kitap haline getirilen istiklâl Harbi konferansları hitabet değeri yanında Millî Mücadele Tarihimizle ilgili ilk araştırmaları da oluşturmaktadır.
Formaları açılmamıştır. Kitap sırttan ayrılmıştır.
Cihan Tarihinin Umûmî Hatları adlı eser, 20. yüzyılın başlarında meydana gelen Cihan Harbinin toplumların ekonomik, sosyal ve siyasi yapısında meydana getirdiği büyük değişimin doğurduğu yeni ulusların uluslararası münâsebetlerini anlatmaktadır.
Alman Filozof Ludwing Büchner´in Materyalizm felsefesi üzerine kaleme aldığı eserinin, Osmanlı´da Materyalizm´in savunucuları olarak sayılacak Baha Tevfik ve Ahmed Nebil tarafından Türkçe´ye çevirisidir. Eser Almanya´da ilk basıldığı yıllarda "materyalizmin İncil´i" olarak adlandırılmış ve oldukça popüler hale gelmiştir. Türkçe´ye çevirisi yapıldıktan sonra Avrupa´da bu kadar yankı uyandıran bir eser, Osmanlı aydınları tarafından da göz ardı edilmemiştir, özellikle eserde yer alan din aleyhinde hatta yer yer din düşmanlığı derecesinde kaleme alınmış sözler hakkında birçok reddiye kaleme alınmıştı. Yeni cildinde üç cildin bir arada olduğu tek kitap.
Mekteb-i Harbiye-i Şahane ile Mülkiye Baytar Mektebinde muallim binbaşı Minas tarafından çevrilmiştir. Dönem cildinde, künye sayfalarının alt köşelerinde metne ulaşmayan kesik mevcuttur.
Eser, Osmanlı matematik ve astronomi alimi olup Türkiye´de bilim tarihi yazıcılığının babası sayılabilecek Salih Zeki tarafından kaleme alınmıştır. Şahıs cildinde kapak sayfası fotokopidir.
Marko Paşa olarak da bilinen Kızılay´ın kurulmasına öncülük etmiş, Osmanlı´nın 19.yy´da önemli doktor ve bürokratlarından biri. Derginin kapağı sırttan ayrılmıştır.
Türk sanat müziğinin Türkiye’deki öncülerinden kabul edilen Osman Zeki Üngör, 28 Şubat 1958’de İstanbul’da vefat etti. Cenaze töreninde, Mehmet Akif’ten sonra, özel izinle İstiklal Marşı çalınan ikinci isim oldu. Bu ünlü Türk müzisyeninin genç dimağlar için Orhan Veli´nin babası olan Veli Kanık´la birlikte hazırlamış oldukları kitap.
Celal Sahir´in Beyaz Gölgeler´i yayımlanan ilk şiir kitabıdır. Türk şair, yazar, yayıncı ve politikacı olan Erozan; “Aşk ve kadın şairi” olarak tanınan sanatçı, dilin sadeleşmesi gerektiğini savunmuş, Türk Dil Kurumunun kurucu dört üyesi arasında yer almıştır.
Romancı, hikâye-roman yazarı ve gazeteci olarak hafızalarda yer eden Refik Halit, edebiyat dünyasına mizahi yazılarıyla adım attı. Ömrünün en verimli kısmını sürgünlerde geçirmesine sebep olan bu yazılarında bir kısmını ilk sürgün yıllarında yayımladı. Ay Peşinde, ilk sürgün döneminden sonra İstanbul’da bulunduğu dönemde kaleme aldığı yazılarından oluşmaktadır.
Osmanlı nesir geleneğinin önemli tezkire yazarı ve şairi olan Latifî, tıpkı modern şair antolojileri gibi 17.yy´da dönemin kültür-sanat dünyasını açıklayacak önemli bir eser ortaya çıkarmıştır.
Kitabın son sayfasında sol alt köşede kopma mevcuttur.
1928 yılında, kadınların öğretmenlik, hemşirelik ya da ev işçiliği gibi ‘‘kadına yaraşır’’ dünyalarda anlatıldığı bir zamanda Münevver, ‘‘erkek’’ ortamında çalışan bir fabrika işçisidir. Geçim sıkıntısı, fabrikanın acımasız dünyası, hak mücadelesi ilk kez edebiyatımızda kendine yer açarken, bir kadın da yaşamının yükünü ve sorumluluğunu modern anlamda sırtlamış emekçidir artık. Yeni kurulmuş Cumhuriyet’in ivme kazandırdığı kentleşme, sanayileşmenin yarattığı işçi sınıfının erken günleri hakkında da çok şey aktarmaktadır.
Necip Asım’ın bu eserinde Eski Türklere ait bilgiler, Göktürkçe dil bilgisi kuralları, Türkolog Radloff’un bir makalesi ile Bilge Kağan ve Kül Tigin Yazıtlarının çevirileri bulunmaktadır. Orhun yazıtlarını Türklere tanıtan ilk kaynak olması sebebiyle büyük öneme sahiptir.
L’Art (1887) adlı eserde resim, heykel, mimarlık, naht ve nakış gibi sanatların Mısır, Yunan, Roma, Bizans ve Avrupa kıtasındaki gelişimini, söz konusu sanatların ve medeniyetlerin dünyayı algılayış biçimlerine göre değişim ve dönüşümü ele alınmıştır. Her biri "Muhavere” olarak adlandırılan on altı ayrı bölümden oluşan eserde her konu başlığı altında sanat tarihinde önem arz eden eser öneklerinin ilgili başlıklar altında değerlendirmesi yapılmış ve yüz yirmi dokuz farklı görsele yer verilmiştir. Söz konusu görseller büyük oranda Louvre müzesinde yer alan sanat eserlerine aittir. Mehmet Vahit Bey, 1915 yılında L’Art adlı kitabı "Sınâ’at, Şübbân ile Muhâverât” adıyla Fransızca aslından tercüme etmiştir.
Halil Nihad Türk edebiyatında hem divan hem de modern şiiri bilmesiyle önemli eserler ortaya koymuştur. Mütevazı kişilğinden dolayı dönemin siyasi erkiyle yeterince içli dışlı olmak yerine eleştirel bir tutum sergilemiştir. Bu kitaptaki şiirlerinde de o siyasi çalkantının mizahla ele alındığı görülmekte. Bunun dışında birçok şaire ve duygulara hitap ederek nazire yaptığı şiirler de mevcuttur kitapta.
Kitabın kapağı fotokopidir. Yeni cildindedir.
Çerkes edebiyatçı, kadın haraketinin liderlerinden Hayriye Melek´in Zeynep adlı romanı, 1919’da Mısırlıların İngiliz sömürgeciliğine karşı başlattığı halk ayaklanmasının tam içinde yaşanan bir aşk hikâyesi; vatan aşkıyla romantik aşkın birbirine sarmalandığı bir roman. Romanın zemininde Ahmet ile Zeynep’in aşkı Mısır aşkıyla buluşmakla kalmıyor, sömürgecilik karşıtı milli bir hareketle kadın hareketi de iç içe geçiyor.
Dil, tarih, coğrafya, dinî ilimler ve hukuk dersleri öğretmenliği yapan Kilisli Rifat Bilge, uzun meslek hayatında mevkice kayda değer bir yükseliş görmemiş, ancak Türk dili, kültürü ve tarihinin nadir eserlerini ilim dünyasına kazandırma yolunda gerçekleştirdiği çalışmalarla adını duyurmuştur. İstanbul´daki vakıf kütüphaneleri ile kitap meraklılarının zengin özel kütüphaneleri üzerinde gösterdiği çabalarla kültür mirasının korunmasındaki etkisi oldukça önemli olan Rifat Bilge, Türkçeye yerleşmiş Arapça ve Farsça kelimelerin yerini tutacak karşılıklar bulunmasında da büyük yardım sağlamıştır. Kitab-ı Dede Korkud üzerine yaptığı bu çalışma ise Türk okuyucunun eline söz konusu eseri ilk defa bütün olarak veren yayın olup, çıktığı tarihten itibaren Türk kültür ve edebiyatında çığır açıcı bir etkiye sahip olmuştur.
Pervin Abla da bir aşk romanı. Bu defasında aşk, çökmekte olan “eski” İstanbul’da, Çanakkale Savaşı’nın gölgesindedir. Yeni zenginleriyle, savaş yokmuş gibi yaşamaya çalışan insanlarıyla ama artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belli eden havasıyla tüm bir yaşam aşkın geri planı değil, belirleyenidir. Aşk kişilerin kendi arzularında ve iradelerinde bulmaz yolunu; hep gerçek hayatın akışında şekillenir. Usta yazar Mahmut Yesari, bir kez daha bireyin ruh hâlinin en derinlerine inerken yaşamın nasıl da belirleyici olduğunu gösteriyor bize.