HÜSN-İ HAT, 06.07.2022 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Kitap, Dergi ve süreli yayın hariç tüm ürünlerden % 20 ürün KDV'si alınmaktadır. Komisyon Oranı: % 20 + KDV'dir. ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR.
Kayışzade Hafız Osman (ö.1894); Kur’an’ı ezberledikten sonra İstanbul’a giderek dinî ilimleri tahsil etmiş, bu sırada Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den sülüs ve nesih yazılarını öğrenip icâzet almıştır. Hocasının vefatı üzerine Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey’in derslerine devam ederek zamanının hattatları arasında üstün bir başarı göstermiştir. Hayatını mushaf yazmakla geçiren Hâfız Osman Efendi, 107. mushafını yazarken Yûsuf sûresinin 12. âyetine geldiği anda teravih namazı kıldırdığı esnada rükûda vefat etmiştir.
*Galatalı Mehmet İzzet Efendi (ö.1320); İbtidâ’î ve rüşdî mektebleri Kasımpaşa’da okuduktan sonra Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne’ye girmiş, mezun olduktan sonra mektebin hüsn-i hat muallimi olmuştur. Ayrıca Maçka’daki Askerî İdâdî Mektebi’nin rik‘a muallimliği de uhdesine verilen İzzet Efendi Türk hat sanatında mümtaz bir mevkîye sahiptir.
*Hasan Tahsin (ö.1332); Zamanının meşhur hattatlarındandır. Reisü’l-hattatîn Abdullah Bey’den sülüs ve nesih meşketmiştir. İcazetini aldıktan sonra Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den de istifâde etmiş, Rüşdî mekteblerde Arapça ve hüsn-i hat muallimliği yapmıştır.
Alparslan Babaoğlu (d.1957); 1989 yılında Mustafa Düzgünman'dan ebrû icâzeti alan Babaoğlu ebrû yapımını o tarihten bu yana ustasının çizgisinde aralıksız sürdürmektedir. Geleneksel ebrû yapımı ve tekniği ile ilgili araştırmalar ve çeşitli kurumlarda ebrû eğitmenliği yapmaktadır. Çok sayıda özel ve resmi koleksiyonda eserleri bulunan sanatçı, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2013 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne sahiptir.
Âl-i abâ, Hz. Peygamber'i ve yakın akrabasından belli kişileri ifade eden, daha çok Fars ve Türk edebiyatında kullanılan bir tabirdir. *Üst satırda bulunan yazıdan bir cümle: "Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr (Zülfikârdan keskin kılıç, Ali´den büyük yiğit yoktur)"
Âl-i abâ, Hz. Peygamber'i ve yakın akrabasından belli kişileri ifade eden, daha çok Fars ve Türk edebiyatında kullanılan bir tabirdir. *Üst satırda bulunan yazıdan bir cümle: "Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr (Zülfikârdan keskin kılıç, Ali´den büyük yiğit yoktur)"