Galatasaray Lisesi ve Dârülfünun’da Farsça ve İran edebiyatı öğretmeni olarak çalışan Hüseyin Dâniş´in Lîsan-ı Fârisî adlı eseri, liselerde okutulmak üzere hazırlanmış muhtasar bir edebiyat tarihi ve Farsça dil bilgisi kitabıdır.
Şiiriryle Türk edebiyatının, düşünce yazılarıyla da İslamcı çevrelerin en aykırı ve en uzlaşmaz isimlerinden biri olan İsmet Özel´in (D. 1940), birinci basımı 1986 yılında yapılan eserinin beşinci basımı…
Tanzimat´tan sonraki Türk edebiyatının tanınmış edebiyatçısı Şemseddin Sami, roman ve tiyatro yazarlığından gazeteciliğe, lügatçilikten ansiklopedi yazarlığına kadar değişik alanlarda önemli eserler vermiş bir isimdir.
Tanzimat´tan sonraki Türk edebiyatının tanınmış edebiyatçısı Şemseddin Sami, roman ve tiyatro yazarlığından gazeteciliğe, lügatçilikten ansiklopedi yazarlığına kadar değişik alanlarda önemli eserler vermiş bir isimdir. *Birkaç sayfası tekrarlı basımdır.
Hamdullah Suphi Tanrıöver (1885 - 1966), Türk Ocağı kurucusu ve en uzun süreli başkanı, yazar ve çok ünlü bir hatiptir. Mehmed Akif´in yazdığı İstiklal Marşı´nı milletvekillerinin coşkulu alkışlarıyla mecliste ilk kez o okumuştur. Dağyolu, yazarın çeşitli konularla ilgili söylevlerinden oluşuyor. Gazi terbiye Enstitüsü Edebiyat Kütüphanesine imzalı...
Tanzimat´tan sonraki Türk fikir hayatının ve Jön Türklerin önde gelen isimlerinden fikir adamı, gazeteci ve yazar Mizancı Murad, gerek Mekteb-i Mülkiye´deki hocalığı gerekse memleketi Dağıstan´a yaptığı ziyaretin dönüşünde çıkardığı ve II. Abdülhamid´in önce teveccühüne, ardından sansürüne mazhar olan "Mizan" gazetesindeki yazılarıyla özgürlük ve meşrutiyet arayışındaki genç nesle öncülük etmiş ve tarih bilinci kazandırmıştır. Devletin resmî ideolojisinin Osmanlılık, kültürel ideolojisinin de İslam birliği olması gerektiğini savunan Mizancı Murad´ın tarihçiliği, ilmî olmaktan ziyade ideolojiktir.
İthaf, "Destanlar hakkında küçük bir bilgi olsun diye yazıldı. Yayınlandığı 1972 yılında bu kadarcığı da yoktu. Saygılarımla. Kardeşim, Hekim ? Sâmi Doğanoğlu´ya." şeklindedir.
"…Hamd, emsileleri misalleri ile bilmemizi, tüm ilimlerin bilinmesine sebep kılan Hakk celle ve alâ hazretlerine mahsusdur. Sena, sîgaları anlamamızı tüm ilimlerin anlaşılmasına alet kılan Vâcibü´l-Vücûd´un hakkıdır. [...] Şükür, ilm-i sarfı tüm ilimlerin atası menziline getiren âlemlerin yaratıcısı Allah (c. c.)´a mahsusdur."
Kapağı yıpranmış haldedir.
Kâtib Çelebi´nin Osmanlı tarihine dair Türkçe eseri olup sade bir üslupla yazılmıştır. Daha sonraki tarihçiler üzerinde önemli bir etki bırakan Fezleke, tarih yazarı Naîmâ tarafından da büyük ölçüde aktarılmıştır.
"İnşa-yı Osmanide müstamel Arabi, Farsi kelimat ve tabirat ve ıstılahatı hâvidir [Osmanlı yazı dilinde kullanılan Arapça, Farsça kelime, deyim ve terimleri içermektedir]"
Dış cilt sırtı ayrıktır.
Diyarbakır, Asur, Urartu, Pers, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Osmanlı diye kaba bir bakışla sıraladığımız bir dizi elden ele geçişlere karşın, şahsiyetine dokunulmasına izin vermemiş. Surlarlla çevrili oluşu, çağımızın olanca yıkımına, yok ediciliğine karşın onu bugünlere taşımış korumuş. Dokunulmamış, dokkunulsa bile incitilmemiş bir şehir olarak saklamış kendşnş. "Müze Şehir" oluşu bundan.."