İthaf, "Çok aziz dostum Kemal Özçoban´a derin sevgilerimle. 6.7.953 Zahuri" şeklindedir. Metin kısmı sırttan ve -fasiküller halinde- birbirinden ayrılmış haliyle. Sayfaları açılmamış.
İthaf, "Sevgili Reşit´e. 21.II.40 Sabahattin Ali" şeklindedir. Ön ve arka kapakları korunmadan ciltlenmiştir. İthafın Reşit Saffet [Atabinen]'e hitaben kaleme alındığı düşünülmektedir.
Nurullah Berk´ten, "Sabahattin Balyemez´e derin saygıyla." ithafıyla imzalıdır.
Kitabın içinde kuşe kağıda dönemin ünlü ressamlarının baskı resimleri mevcuttur.
Geoffroy de Villehardouin (Villehardouin’li Geoffrey), Kutsal Topraklar´a gitmek üzere yola çıkan Haçlı ordularının, amaçlarından saparak Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’i ansızın işgaliyle neticelenen Dördüncü Haçlı Seferi´ne katılan Fransız şövalye ve tarihçidir. Kaleme aldığı "De la Conquête de Constantinople" (Konstantinopolis´in Fethi Üzerine) adlı eseri, Dördüncü Haçlı Seferi’nin en mühim tarihi kaynağıdır. Geoffroi De Villehardouin´in bu meşhur kroniği ile başlayan kitapta, editörlüğünü üstlenen Fransız Orta Çağ ve Bizans tarihçisi Charles du Fresne´nin kendi kaleme aldığı ve çeşitli kaynaklardan derlediği makalelerle fetih sonrası Konstantinopolis mercek altına alınmıştır.
Ön ve arka kapağı papaz (bishop) armalı, sırtı panelli, sayfa kenarları ebrulu, tümüyle deri dönem cildinde... Cildinde yıpranmalar mevcuttur.
"Yılların dostu Fehmi Atay için sevgiyle." ithafıyla imzalıdır. *İthafın yazılı olduğu sayfa sırttan ayrılmıştır. Ön kapağın sağ alt köşesinde yaklaşık 1 cm boyutunda kopuk mevcuttur.
Künye sayfası bulunmayıp, içerisinde metin dışında 28 adet gravür ve bir katlanabilir harita mevcuttur. Ayrıca metin içerisinde de muhtelif gravürler bulunmaktadır.
Osmanlı tarihçilerinin en ünlülerinden biri olan Naîmâ'nın asıl adı Mustafa olup mahlası Na’îm’dir. Yazar, Tarih-i Naîmâ diye meşhur olan eserinin girişinde kendisinden “Münzevî-i künc-i gurbet bende-i bî-kes Na’îm” diye söz eder. Şiirlerinde genellikle Na’îm mahlasını kullanmakla beraber, Divan şiirinde çoğu zaman rastladığımız gibi Farsça ünlem ekiyle Naîmâ şeklinde kullandığı da görülmektedir. Ancak tarihçi olarak hep Naîmâ ismiyle anılmaktadır Naîmâ, tahminen 1655’te Halep’te doğdu. Yeniçeri ocağında yetişen ve yeniçeri serdarlığına kadar yükselmiş olan dedesi Küçük Ali Ağa ve babası Mehmed Ağa, Haleb’in etkili kişilerindendi. İlk eğitimini Halep’te tamamlayan Naîmâ, tahminen 1680 yılında İstanbul’a geldi. 26 Ekim 1688’de Saray-ı Atik teberdarları ocağına katıldı. Zeki ve öğrenmeye karşı büyük bir merakı bulunan Naîmâ, memuriyete devam ederken bir taraftan da memleketinde başladığı eğitimini tamamlamaya çalıştı. Bayezid camii derslerini takip etti. Edebiyat ve şiirin yanı sıra astronomi ve astrolojiye ilgi gösteren Naîmâ'nın, özellikle tarih ilmine ayrı bir merakı vardı. O zaman Baltacılar Ocağında çalışan Muşkaralı İbrahim Efendi -Nevşehirli Damat İbrahim Paşa genç Naîmâ'daki tarih merakını ve yeteneğini keşfederek teşvik etti. Mustafa Naîm, kendisi gibi baltacılar Ocağından yetişen Vezir Kalaylıkoz Ahmed Paşa 1715’ya intisap etti, 1097/1686’da onun Divan Kâtibi oldu. Tarih ilmine olan merakı, yıldız ilmindeki derin vukufu, zayicelerindeki isabeti ile devlet ricalinin dikkatini çekti. Reisülküttap Râmî Mehmed Efendi'nin tavassutuyla Sadrazam Amca-zâde Hüseyin Paşa (ö.1114/1702) ile tanıştı. Hüseyin Paşa, 1700’de Naîmâ'yı vakanüvis tayin etti ve Şârihülmenâr-zâde Ahmed Efendi 1657’ye ait tarihin müsveddelerini temize çekmekle görevlendirildi. Bu eserin birkaç cildini tamamlayıp Amca-zâde Hüseyin Paşa’ya takdim ettiğinde bir kese akçe bahşiş ve İstanbul Gümrük mukataasında 120 akçe maaş ile taltif edildi. Kalaylıkoz Ahmed Paşa sadrazam olunca Naîmâ, 1704’te Anadolu muhasebe kalemine halife olarak atandı.
"Bu defa Rumeli ve Anadolu taraflarında li-ecli´l-ihtiyat cem ve tertib olunmuş olan ordu-yı hümayunlar maiyyetine memur asakir-i nizamiyye ve redife-i şahane alay ve taburlarından firar edenlerin ve üst taraflarında olanlara itaatsizlik eyleyenlerin haklarında icra olunacak cezaları mübin Dâr-ı Şûrâ-yı Askerîde bilmüzakere tanzim olunarak ba-irade-i seniyye muvakkaten düsturu´l-amel tutulmak üzere tab ve neşr olunan kanunname-i hümayundur"
Yıpranmış haldedir.
Bu kitap Türkiye İş Bankası´nın 12 Şubat- 30 Mart 2012 tarihleri arasında, Kibele Sanat Galerisi´nde gerçekleştirdiği "Hüsamettin Koçan Retrospektif" Sergisi dolayısıyla hazırlanmıştır.