Bursa Cezaevinde tanıştığı Nazım Hikmet´in sayesinde resim yeteneğini keşfeden İbrahim Balaban (1921 - 2019), "Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten bir ressam" olarak tanındı. Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda sergi açtı. Resmin yanı sıra yazıyla da ilgilendi.
1900´lü yılların başına kadar en az 30 kez basılan "Sübha-i Sıbyân"adlı bu Arapça-Türkçe manzum sözlük, 460 beyit civarında bir hacme sahiptir. Eser, sıbyan mekteplerinde okuyan öğrencilerin Türkçe kelimelerin Arapça karşılıklarını kolayca ve zevk alarak öğrenmelerini sağlayan, öğretici ve ezberlenmesi kolay bir okul sözlüğü olması sebebiyle oldukça rağbet görmüştür.
Eser, örnekler ışığında döneminde kullanılan resmî ve gayriresmî yazışma türleri ve kuralları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.
Üzeri yazılı ve kenardan hafif yırtık sayfaları mevcuttur.
Sünbül Zâde Vehbî´nin Tuhfe-i Vehbi adlı ünlü eserinin, Hayatî Ahmed Efendi tarafından yazılan şerhi. *Ön kapak ve ilk birkaç sayfası kopmuştur ve yıpranmış cildi içerisindedir.
İskoç gezgin William Lithgow´un (1582-1645), 19 yıl boyunca Avrupa, Asya ve Afrika´da "yürüyerek" 36.000 mil katettiğini iddia ettiği seyahatlerini, ahşap oyma baskı gravürler eşliğinde okurlara sunduğu kitabı... "The Societ of Writters to the Signet" kabartma logolu, deri sırtlı cildinde... Sayfa kenarları kırmızı boyalıdır.
İlk kitap, "Mehmet Berkmen´e, Atatürk sağ iken tuttuğu yol Türkiye´yi kurtarmıştır. Şimdi O´nun ilkelerini kurtaracaktır. Sevgilerimle." şeklinde ithaflıdır.
Şair ve yazar Halide Nusret Zorlutuna´nın kardeşi, yazar Emine Işınsu´nun teyzesi, yazar Pınar Kür´ün annesi İsmet Kür'ün, "Mavi" adlı bir köpeğin başından geçen olayları kaleme aldığı trajik bir eseri... Canlılar arasında ayrımın yapılmadığı sevginin temel odak noktası olan ama Mavi köpeğin başından geçen olayların insanın yüreğinde yaşattığı bir hüznün hikâyesi...
Zengin bir İstanbul ailesinin kızı olan Elvan, aşık olduğu kuzeninin ona ihanet ettiğini düşünerek, kendisinden çok yaşlı bir adamla evlenmiş ve İzmir’e yerleşmiştir. Birkaç yıl sonra İstanbul’daki ailesini ziyaret ettiğinde, eski aşkı yeniden alevlenir. Romanda Elvan´ın kaldığı bu ikilem işlenmiştir.
İthaf, "Sevgili Ferid; sen benim için ne düşünürsen düşün!.. Ben seni gene severim!" şekildedir. Bu kitapçıktan 100 nüsha özel kağıda basılmıştır. Bu kitapçığın yazılış hikayesi de oldukça ilginçtir. Atatürk Ankara Palas Otelinin salonunda Romanya Hariciye vekili Antonesco ile yaptığı bu konuşma Ankara Gazetesi ve Tan Gazetesi tarafından Fransızcaya çevrilmiş, Mesud Fani de bu Fransızca metni tekrar Türkçeye çevirerek Atatürk´ün irticalen söylemiş olduğu derin konuşmaları duymuş oluyoruz.
Osmanlı Devleti´nde meydana gelen ihtilaller Ahmet Refik´e göre; çıkış sebebi, gerçekleştirilmesi ve sonucu bakımından hep aynı türden olaylardır. İşte bu sebepten, Osmanlı´da yaşanan ihtilalleri anlatmak için Üçüncü Selim´in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan Kabakçı Mustafa İsyanı´nı eserine örnek olarak seçmiştir. Padişahın hali, yeniçeriler, ulema, Osmanlı´nın diğer ülkelerle olan ilişkisi, İstanbul halkı ve yaşantısı gibi isyanı etkileyen bütün etmenleri ayrı bir başlıkta tetkik etmiştir. Bu nedenle eser yalnızca Kabakçı Mustafa olayını anlatmakla kalmayıp, Kabakçı Mustafa olayını anlatırken dönemin İstanbul´unda yaşanan hayata da ışık tutması sebebiyle önem arz etmektedir.
Paul Heyse, Alman Edebiyatı´nın üretken isimlerinden biridir, birçok şiir, roman, öykü ve drama eseri kaleme almıştır. "Gedichte", 1910 yılında Nobel Edebiyat Ödülü´ne layık görülen yazarın şiirlerini bir araya getirdiği eseridir.
Viyana Kütüphanesi´nde bulunan Doğu dilleri ve Yunanca el yazmalarının kataloğu ve incelemesi. Kitapta 80 adet gravür yer almaktadır. *Bazı sayfalar sırttan ayrılmıştır.
Osmanlıca "Şeref Bey Kardeşime." ithafıyla, 17 Ocak 2015 tarihinde imzalanmıştır. Künyesinde hem Kadir Mısıroğlu´nun hem de Şeref Kaplan´ın kütüphane damgaları mevcuttur.
Orhan Seyfi Orhon 1890 yılında İstanbul'da doğdu. 1914'te Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Meclis-i Mebusan’ın Kavanin Kalemi’nde memurluk, gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümeti’ni destekleyen 'Aydede' dergisinde çalıştı. 1946’da CHP’den Zonguldak miletvekili seçildi. 1950’de gazeteciliğe döndü. 1960’tan sonra Adalet Partisi ’ne girdi. 1965’te bu partiden İstanbul milletvekili seçildi.
1922-1946 arasında Milliyet, Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet, Ulus, Zafer, Havadis gazetelerinde mizah ve köşe yazıları yazdı. Yaşamının son döneminde Son Havadis gazetesinde yazarlık yaptı. İlk şiirleri arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları 'Hıyaban' isimli dergide yayınlandı. 1917’de Yeni Mecmua’da çıkan şiirleriyle adını duyurdu. Türk şiirinde 'Hecenin Beş Şairi' grubundan biri olarak ün kazandı. Yusuf Ziya Ortaç ’la birlikte Papağan, Güneş, Ayda Bir, Çınaraltı dergilerini çıkardı.Şiire Aruzla başladı. 'Fırtına ve Kar' isimli uzun şiirinde bunun başarılı bir örneğini verdi. Daha sonra Milli Edebiyat ve Genç Kalemler akımlarının etkisinde kalarak hece veznine döndü. Hece ile yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullandı. Divan şiiri kalıplarını hece veznine uyarlayarak yazdığı gazel benzeri şiirleri de var. Yirmiden fazla şiiri bestelendi.
Cevat Şakir'in asıl ismi Musa Cevat Şakir'dir. Afyonlu Kabaağaçlızade’lerdendir. Soyadı yasasısı çıkınca Kabaağaçlı soyadını aldı. Bodrum'un antik çağdaki adı olan Halikarnas'ı imza olarak seçti ve bu adla tanındı. Kabaağaçlıgil soyadını ve Hüseyin Kenan, Musa Cevat, M.C., H.B., Sina imzalarını da kullandı. Babası Sadrazam Müşir Ahmet Cevat Paşa'nın kardeşi Mehmet Şakir Paşa'dır. Çocukluğu 1895’e kadar babasının elçi olarak bulunduğu Atina'da ve Büyükada'da geçti. Özel öğretmenlerden aldığı derslerle İngilizce öğrendi. İstanbul Robert Kolej ile İngiltere Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü'nü bitirdi. İngiltere’den Türkiye'ye dönüşünde gazete ve dergilerde yazarlık ve çevirmenlik yaptı. 1913'te evlendiği eşinin İtalyan olması nedeniyle bir yıl kadar İtalya'da kaldı. Bu arada İtalyanca ve Latince öğrendi. 1914'te babası Şakir Paşa, Cevat Şakir'in tabancasından çıkan bir kurşunla Afyon'da öldü. Cevat Şakir 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra, verem olması nedeniyle, salıverildi. Bir süre kendisini tekke hayatına verdi. Yazı ve basın hayatına atılarak, Diken, İnci, Resimli Hafta, Güleryüz, Resimli Ay, Resimli Gazete gibi yayınlarda yazılar yazdı, çeviriler yaptı, karikatürler ve resimler çizdi. Zekeriya Sertel’in çıkardığı Resimli Hafta dergisinde Hüseyin Kenan takma adıyla yazdığı "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" adlı yazısı yüzünden Sertel’le birlikte Ankara İstiklâl Mahkemesi'nde yargılandı. Sertel Sinop’ta, Cevat Şakir Bodrum'da olmak üzere üçer yıl sürgün cezasına çarptırıldılar.