Osmanlı devlet adamı ve hukukçu Seydişehri Mahmud Esad, çok evlilik üzerindeki tartışmalara cevap vermek amacıyla kaleme alıp Malumat gazetesinde yayınladığı yazılardan bu eseri meydana getirmiştir.
Birgivî Mehmed Efendi´nin, Kur´ân´a ve sünnete uygun bir dinî hayatın esaslarını ortaya koymak ve bidatlara karşı uyarılarda bulunmak amacıyla yazdığı bu eser üzerine çok sayıda tercüme ve şerh faaliyeti olmuştur. Yapılan tercümelerden biri de yazılışından yaklaşık bir asır sonra müellifin torunu Kazasker İsmetî Mehmed Efendi ile başlayıp Vedâdî ile devam Tekmile-i Terceme-i Tarîkat-ı Muhammediyye adlı bu eserdir.
"Evamir ve nevahi-i Kur´âniyye [Kur'ân'ın emir ve yasakları] tefsirine dair olub Bâb-ı Meşihatde Tedkik-i Mesahif-i Şerife ve Müellefât-ı Şer´iyye Meclisi´nde tashih ve tasdik edilen işbu Âsâr-ı Nûr kitab-ı müstetâbın bilcümle mesarif-i tab´iyyesi Halife-i A´zam ve Padişah-ı Muazzam es-Sultan İbnü´s-Sultan İbnü´s-Sultan Mehmed Reşad Han hazretlerinin canib-i meâlimenakıb-ı hilafetpenahilerinden ihsan buyurulmak üzere ..."
Yahudi asıllı Türk ilim ve siyaset adamı Avram Galanti; Osmanlı Yahudileri, Türk-Yahudi ilişkileri, Yahudilik ve Türk kültürü üzerine önemli araştırmalarda bulunmuş ve çeşitli ülkelerde yayınlanmış makaleler kaleme almıştır. Yahudi milletinin Osmanlı Devleti´ne olan bağlılığını dile getiren Galanti, Millî Mücadele yıllarında yabancı dillerdeki yayınları da Türkçeye çevirip Mustafa Kemal ve arkadaşlarına iletmiştir. *Arka kapağı eksiktir.
İpekçi Kardeşler, İstanbul’a göç etmeden önce Selanik’te ipek ticaretiyle uğraşan bir ailedir. 1893’te Kani Bey Eminönü meydanında çok çeşitli ürünlerin satıldığı Selanik Bonmarşesi’ni açar. Bonmarşe o dönemde İstanbul’da fotoğraf malzemesi getiren biricik yerdir. İpekçiler 1922 sonunda sinema salonu işletmeye başlar; 1928’de İpek Film’i kurarak film yapım işine girmeleriyle birlikte sinema alanında tam anlamıyla bütünleşme sağlarlar.
Uzun yıllar kadılık ve kazaskerlik yapmış olan Osmanlı hukukçusu Molla Hüsrev, daha önce Hanefi fıkıh kitaplarını esas alarak Gurerü´l-Ahkâm´ı kaleme almış ve bu eser kadılar tarafından gayriresmi bir kanun metni olarak kullanılmıştır. Yazar daha sonra bu kitabını bizzat şerh ederek Dürerü´l-Hükkâm adlı eseri yazmış ve Fatih Sultan Mehmed´e de hediye etmiştir. Eser, Osmanlı Devleti´nin yarı resmî hukuk külliyatı olarak kabul edilmiştir.
Tanzimat devrinin önde gelen ismi Cevdet Paşa, büyük bir devlet adamı olduğu kadar tarihçi, hukukçu, eğitimci ve sosyologdur. Gelenekçi Türk-İslam Doğu kültürü ile yenilikçi Batı arasında bir senteze varmaya çalışan, Avrupa kanun ve kurumlarının olduğu gibi alınmasına karşı çıkarak Türk-İslam hukuk tarihi açısından öncü niteliğindeki Mecelle´nin hazırlanmasında en önemli rolü oynayan Ahmed Cevdet Paşa, klasik Osmanlı tarihçiliğine de yeni bir bakış açısı getirmiştir. Tarihini yazarken kaynak eserleri ve diğer malzemeleri topladıktan sonra titiz bir değerlendirmeye tâbi tutan Paşa, yeri geldiğinde eski tarihleri de ciddi bir şekilde eleştirmiş, ayrıca olayları aktarmakla kalmayıp aralarındaki sebep-sonuç ilişkisini de ortaya koymaya çalışmıştır.
Cildinde ve cilde yakın birkaç sayfada kurt yeniği mevcuttur.
Bursa Cezaevinde tanıştığı Nazım Hikmet´in sayesinde resim yeteneğini keşfeden İbrahim Balaban, "Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten bir ressam" olarak tanınmıştır. Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda sergi açan, resmin yanı sıra yazıyla da ilgilenen Balaban, Nazım Hikmet´le yaşadığı yılları "Şair Baba ve Damdakiler" adlı kitabında anlatmıştır.
Eser, Meşrutiyet yanlısı ve ilerici alim tipinin bir temsilcisi olarak görülen Osmanlı şeyhülislamı Musa Kâzım´ın, Ahmed Midhat Efendi´ye verdiği tefsir derslerinin Ahmed Midhat Efendi tarafından kaleme alınmasıyla meydana gelmiştir.