Kitap Mehmet Güleryüz'ün 8 desenini içermektedir. Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet devrinin tanınmış gazetecisi, fikir ve siyaset adamı Celal Nuri İleri, siyaset, hukuk, din, seyahat ve dil gibi pek çok farklı alanda çok sayıda yayın faaliyeti yürütmüştür. Bu eserinde ise Osmanlıların gerileyiş ve çöküş sebepleri üzerinde durmuştur.
Dil, tarih, coğrafya, dinî ilimler ve hukuk dersleri öğretmenliği yapan Kilisli Rifat Bilge, uzun meslek hayatında mevkice kayda değer bir yükseliş görmemiş, ancak Türk dili, kültürü ve tarihinin nadir eserlerini ilim dünyasına kazandırma yolunda gerçekleştirdiği çalışmalarla adını duyurmuştur. İstanbul´daki vakıf kütüphaneleri ile kitap meraklılarının zengin özel kütüphaneleri üzerinde gösterdiği çabalarla kültür mirasının korunmasındaki etkisi oldukça önemli olan Rifat Bilge, Türkçe´ye yerleşmiş Arapça ve Farsça kelimelerin yerini tutacak karşılıklar bulunmasında da büyük yardım sağlamıştır. Kitab-ı Dede Korkud üzerine yaptığı bu çalışma ise Türk okuyucunun eline söz konusu eseri ilk defa bütün olarak veren yayın olup, çıktığı tarihten itibaren Türk kültür ve edebiyatında çığır açıcı bir etkiye sahip olmuştur.
ŞEREFNÜMÂ, Ali Haydar, Feraizcizâde Matbaası, Bursa 1306, 8 s.; KÂNÛN-I AŞK YÂHÛD İKİ ÂŞIKLAR, Tarsus Kaimmakamı Emin, Mihran Matbaası, İstanbul 1304, 32 s.; GALATÂT, Sırrı, Ebuzziya Matbaası, İstanbul 1301, 63 s.; TECRÜBESİZ AŞK, Ahmed Rasim, Alim Matbaası, İstanbul 1311, 92 s., 12x17 cm
Sırtı ayrıktır.
İthaf, "Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan Hocama en içten muhabbet ve saygılarımla takdimimdir. Dr. İbrahim Tüzer 09.01.2009" şeklindedir. Kitap içerisinde yer alan İbrahim Tüzer imzalı not kâğıdında ise şu satırlar yazılıdır: "Hocam merhaba, size üniversiteden ulaşmaya çalıştım ama bu mümkün olmadı. Bendeki telefonlarınız da cevap vermedi. Kitabımı bizzat takdim etmek istemiştim. Çok selam ederim. İ. Tüzer"
"Tarihi sevdiren adam" olarak tanınan Ahmed Refik, tarih yazımına katkıda bulunan pek çok esere imza atmış, ilgili çalışmalarından dolayı İsveç hükümeti ve Bulgar İlimler Akademisi tarafından nişan ve madalya ile taltif edilmiştir. Kendisi eski tarihçiliğin son, modern tarihçiliğin ilk ve popüler tarihçiliğin en iyi temsilcisi sayılmaktadır.
Cilt sırtı kısmen yıpranmıştır.
İstanbul´un, özellikle de Boğaziçi´nin güzelliklerini anlattığı eserleriyle tanınan Cumhuriyet dönemi yazarı Abdülhak Şinasi Hisar´ın çocukluğu, kültürlü bir aile ortamı içinde bütün gelenekleriyle canlılığını koruyan Boğaziçi yalılarıyla Büyükada ve Çamlıca köşklerinde geçmiş, edebi kişiliğinin ağırlık noktasını da geçmiş zamanın hikâye edilmesi oluşturmuştur. Nitekim Cumhuriyet devri yazarları eserlerinde Türkiye´nin modernleşme süreçlerini anlatırken o, daha güzel ve anlamlı bulduğu geçmiş zamanı, bütün ayrıntılarıyla Boğaziçi medeniyetini anlatmayı tercih etmiştir.
"Dikkat, Dikkat. Bir tane elde etmeye muafak olamayanlar Lefkoşada Aya Sofya karşısında Berber Bay İsmail hakkiye müracaat etsinler. Toplayan ve yayan: D. A. Süpürgeci oğlu"
"Sadr-ı Esbak Koca Yusuf Paşa hafidi Şeyhülislam-ı Esbak Ahmed Muhtar Bey merhumun tasavvufa dair Şeyh Arslan ed-Dımaşkî´nin risalesi üzerine Abdülgani en-Nablusî´nin şerhini telhisen yazdıkları şerhdir"
Kapak üzerine kurşunkalemle notlar alınmıştır.