İthaf, "Bayan ve Bay N. Uluşahin'e saygılarımla, Mehmed Salihoğlu" şeklindedir. Mehmed Selimoğlu, Rize’nin Çayeli ilçesine bağlı Limanköy’de dünyaya geldi. Çayeli İlkokulu, İstanbul Eyüp Ortaokulu ve İstanbul Erkek Lisesi'nde öğrenim gören Mehmet Salihoğlu, 1947’de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. 1962’de Türkiye ve Orta Doğu Amme İdadisi'ni tamamladı. Daha sonra Devlet Demiryolları ve Karayolları’nda çalıştı. Uzun süre İmar ve İskân Bakanlığı'nda Genel Müdür Yardımcılığı, Genel Müdürlük ve Tetkik Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. 1971'de müsteşar, 1973’te ise danışman olarak görev yapan Mehmet Salihoğlu, 1982’de kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Mehmet Salihoğlu’nun ilk şiiri 1941’de İstanbul dergisinde yayımlandı. Şiir, deneme ve eleştiri yazılarını Türk Dili, Yeditepe, Varlık, Dost, Salkım, Ilgaz, Yeni Ufuklar, Akşam, Milliyet, Güney ve Yeni Ortam gibi pek çok dergi ve gazetede yayımladı. Alfred de Musset ve Baudelaire’in bazı yapıtlarını Türkçeye kazandırdı. Türk Dil Kurumu’nda yöneticilik yapan Mehmet Salihoğlu, uzun yıllar Türk Dili dergisinin yazı kadrosunda bulundu. 1955'te Türk Dil Kurumu'nun Öztürkçe Deneme Yarışması'nda birincilik ödülüne layık görülen Salihoğlu, 1970-1971’de TRT Bilim Kültür ve Sanat Ödüllerinde Deneme Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. Daha çok öz Türkçeyi savunduğu yazıları ile dikkat çekti. Şiirlerinde aşk, doğa, dostluk, yurt ve insan sevgisi gibi konuları işleyen şair, eserlerini sade bir Türkçe ile kaleme aldı. Yazar, düz yazılarında ise çoğunlukla toplumsal sorunlara eğildi.
İthaf, "Bülent Unal Kardeş, doğrudan iyiden güzelden yana olasın. İnsancıl soylu hep ışıklı, çiçekli kalsın. Soğanın bilinçli bir parçası olarak ormanları hele de insanları, gözlerini öperim Oğuz Tansel" şeklindedir.
İthaf, ''Aziz ve muhterem kıymetli İbrahim Necmi [Dilmen] Bey'e takdim ile'' şeklindedir. Kitabın bazı sayfaları traşlandığı için bazı satırlar okunamamaktadır.
1570-1625 tarihleri arasında yaşamış olan Şeyhülislam Hocazâde Esad Efendi'nin edebiyatla yakından ilgili olduğu ve Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazdığı bilinmektedir.
Yusuf Hemedani ile Ubeydullah Ahrar arasındaki dönemde yaşamış olan hacegân ve Nakşibendî şeyhlerinin sözlerini ve menkıbelerini içeren Farsça eser Reşehât'ın önsözünde yazar, şeyhi Ubeydullah Ahrar'ın sohbetlerine katılarak duyduklarını not ettiğini, bu bilgileri Nakşibendiyye'ye mensup diğer şeyhlerden duyduğu ve güvenilir eserlerden derlediği bilgilerle beraber kitap haline getirdiğini belirtmiştir.
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi'nin yazdığı A'mâk-ı Hayâl eseri Vahdet-i Vücud inancını manevi bir şekilde hikaye biçimine dönüştürerek düşünce dünyasına ve "anti-maddecilik" düşüncesine katkıda bulunmuştur.
Ahteri ve Ahteri-i Kebir diye de anılan bu Arapça-Türkçe sözlük Muslihuddin Mustafa'nın en meşhur eseridir. Belli başlı Arapça kaynaklardan faydalanarak 952 (1545) yılında tamamladığı eser, yaklaşık 40.000 kelime ihtiva etmektedir.
"…İşte her devlet ve milletin muhafaza-i şan ve şevketi servet-i milliye ve kuvve-i maliye ile hasıl olabileceği mesellü […] varidat ve masarifin suret-i tahsil ve sarfını bir muvazene-i sahiha ve mükemmele altında bulundurmağla hasıl olur ki bunun usul ve kavaidini talim ve tefhim eyleyen fenne "Fenn-i Defterî" denir.