Hüseyin Rahmi, Osmanlı paşalarından Erzurum Mevkii Komutanı iken ölen Mirliva Mehmet Sait Paşa’nın oğludur. 1878’de girdiği Mekteb-i Mülkiyedeki (Siyasal Bilgiler Fakültesi) öğrenimini hastalığı nedeniyle tamamlayamadı. Özel derslerle Fransızca öğrendi. Pek uzun sürmeyen memurluk hayatı süresince Adliye Nezareti Umur-i Cezaiye Kalemi, İkinci Ticaret Mahkemesi, Nafia Nezareti Tercüme Kaleminde çalıştı. Çıraklık devresini geride bırakmış biri olarak Tercüman-ı Hakikat çevresine girdi. Onun bu gazeteyi tercih sebebi Midhat Efendi’nin edebî ve fikri faaliyetlerine duyduğu hayranlık ve Tercüman-ı Hakikat’in, kendi değerlerimizden uzaklaşmadan batılı bir dikkatle edebî ve fikrî problemler üzerinde durmaya gayret etmesidir. Burada maaş karşılığı azı telif, çoğu Fransızcadan çeviri ve alıntı olan çeşitli konuda makaleler yayımladı. Mürebbiye, Bir Muadele-i Sevda, Metres, Tesadüf, Nimetşinas adlı romanlarını tefrika etti. Ben Deli miyim romanının Son Telgraf gazetesindeki tefrikası, savcılıkça ahlâkî bakımdan zararlı görülerek, yazar mahkemeye verildi, beraat etti. Birinci Dünya Savaşı yıllarında İkdam gazetesine tiyatro eserleri ve çeşitli konularda yazılar yazdı. Sabah, Yeni Sabah, Cumhuriyet, Vakit, Milliyet gazetelerinde yazdı. Kütahya milletvekili olarak TBMM’de bulundu. Mezarı, Heybeliada Abbas Paşa Mezarlığı'ndadır.
İthaf, "Aziz refikim Macid Bey'e hatıramdır, 12 Eylül 1340, M. Şekib" şeklindedir. Mustafa Şekip Tunç, Yazar, felsefeci, ruhbilimci (D. 1886, İstanbul - Ö. 17 Ocak 1958). Halep ve Manastır rüştiyeleri ve Vefa İdadisini (lise) bitirdi. Mülkiye Mektebinden (Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezun olduktan sonra Balıkesir Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğine başladı (1908). Bir süre sonra Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından eğitim amaçlı İsviçre’ye gönderildi. Cenevre’deki J. J. Rousseau Pedagoji Enstitüsü’nden pedagoji ve psikoloji derslerinden sertifika aldı (1910-14). İstanbul’a dönüşünde İstanbul Kız Öğretmen Okulu’nda psikoloji ve pedagoji dersleri okuttu. Aynı yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde yeni oluşturulan Pedagoji Bölümü doçentliğine getirildi, burada profesörlüğe (1919) ve ordinaryüs profesörlüğe yükselerek uzun yıllar çalıştı. İlâhiyat Fakültesinde bir süre din felsefesi derslerini verdi. 1951 yılında emekliye ayrıldı. Psikoloji alanında telif ve çeviri birçok eser ve ders kitabı yazmış olan Mustafa Şekip Tunç, Türk Tarih Cemiyeti üyeliğine, Türk Felsefe Derneği Başkanlığı ve Belgrat’ta kurulan Uluslararası Felsefe Derneği üyeliğine seçildi. Makaleleri Dergâh, İnsan, Ağaç, Çığır, Türk Düşüncesi, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Nihad Sami Banarlı, Edebiyat târihçisi, yazar, şâir ve edebiyat öğretmenidir. İstanbul'da Fatih'te doğdu. Edebiyat Fakültesinden ve Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Öğretmenlik yaparken birçok kuruluşlarda ek görev aldı. 1948 yılından îtibâren Hürriyet gazetesinde Edebi Sohbetler sütununda devamlı yazılar yazdı. 1953 yılında kurulan İstanbul Fetih Cemiyeti’ne girdi. Bu kuruluşa bağlı olan İstanbul Enstitüsü’ne müdür oldu.1958 yılında Yahyâ Kemal Enstitüsü yayın işlerini yürüttü. Millî Eğitim Bakanlığı 1000 Temel Eser ve Çağdaş Türk Yazarları Komisyonlarına üye ve başkan seçildi. 1970 yılında kurulan Kubbealtı Akademisi’ne Edebiyat Kolu Başkanı ve Akademi Dergisi Müdürü oldu. Vefâtından sonra çeşitli gazete ve dergilerdeki yazıları Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından kitap halinde yayınlanmıştır.
İthaf "29.11.1983 Gülten ve Kani için" şeklindedir. 1952'de İstanbul'da doğan Nobel Ödüllü Romancı Orhan Pamuk
2006 yılında Nobel Ödülünü kazanarak, bu ödülü alan en genç iki kişiden biri olmuştur.
Can Yücel İmza? Sabahattin Ali, 1907’de Gümülcine’de doğdu. 1948’de bir yazısı yüzünden tutuklandı, üç ay kadar hapis yattı. Şiirler, hikâyeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. 2 Nisan 1948’de Kırklareli’nde öldü.
Kitabın cildi epey yıpranmış vaziyette olup, içerisinde bol miktarda kurt yenikleri mevcuttur. Milletvekilliği de yapmış olan Burhan Câhid, 1925-1928 yılları arasında yedi adet roman yayınlamıştır.
Uzun yıllar kadılık ve kazaskerlik yapmış olan Osmanlı hukukçusu Molla Hüsrev, daha önce Hanefi fıkıh kitaplarını esas alarak Gurerü'l-Ahkâm'ı kaleme almış ve bu eser kadılar tarafından gayriresmi bir kanun metni olarak kullanılmıştır. Yazar daha sonra bu kitabını bizzat şerhederek Dürerü'l-Hükkâm adlı eseri yazmış ve Fatih Sultan Mehmed'e de hediye etmiştir. Eser, Osmanlı Devleti'nin yarı resmi hukuk külliyatı olarak kabul edilmiştir.
Eser, ayları ve günleri konu alan bir takvim özelliği taşımakta ve güneşi, ayı, yıldızları ve yeryüzü hareketlerini esas alarak geleceğe dair hükümler vermektedir. Meteoroloji kitabı olarak da bilinen eser, esasında nücum ilmine dayanmaktadır.
"Fotoğrafçın Fazıl Berki" imzasıyla Doktor Niyazi´ye gönderilen kart, "Şimdi ayrılıyoruz, kim bilir kaç sene sonra görüşürüz. Gittiğin yerde Allah kazancını artırsın diyemeyeceğim çünkü millete hastalık yormuş olurum, ayağının uğuru şerefine gittiğin yerde hiç hastalık olmasın diyemem, kazancına beddua etmiş olurum. En iyisi hayırlı seyahatler dileyim de, öbür tarafı onun bileceği iş. Yalnız şu kadar var ki o hücra memlekette canın sıkıldığı vakit bana yaz. Sana buradan olsun yine hikâye yetiştiririm olmaz mı? Beni de unutma, giderayak şapır şupur gözlerinden öperim. 20 Eylül 1320 Kardeşin Fazıl Berkî" ifadelerini içermektedir.