Poe ve eserleri dünya çapında edebiyat üzerinde etkili olmasının yanı sıra edebiyat dışında kozmoloji ve kriptografi üzerinde de etkisini gösterdi. Poe ve eserlerine edebiyat, müzik, film, televizyon ve popüler kültürün tüm alanlarında sıkça karşılaşılmaktadır. Yaşadığı evlerin bazıları müze hâline dönüştürüldü.
Eserde yer alan iki adet imza ve ithaf: "Değerli sanatçı Suat Taşer'e saygılarımla G. Dilmen 24 Mayıs 1981" - " Ayrıca dünyanın en önemli simyasını bana açıkladığı için teşekkürlerimle. Güngör" şeklindedir.
İthaf, "Turgay Gönenç'e sevgi. 5.11.962" şeklindedir. "Sen belki de sonsuz bir çinisin, kerestesin/ olmadığı tabelasız dükkanların ve uzayıp giden/ duran bir zamanın"
Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Edip Cansever’in ilk şiiri, 1 Mart 1944’te İstanbul dergisinde çıktı. İstanbul, Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak dergilerinde yayımlanan ilk dönem şiirlerini İkindi Üstü (1947) adlı ilk kitabında topladı. 1951 yılında Salâh Birsel ve Alp Kuran’la birlikte Nokta adlı bir dergi çıkardı. Nokta, sekizinci sayısında kapandı (15 Ocak 1951-15 Kasım 1951). Bundan sonra Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, a, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Yazı, Hürriyet Gösteri, Sanat Olayı, Düşün ve Adam Sanat’ta şiir ve yazıları yayımlandı. Yazı hayatı boyunca çok az düzyazı yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü’yle döneminin şairlerinden ve eleştirmenlerden iyi not alamadı. İkindi Üstü hakkında yazan Orhan Veli, kitabı beğenmediğini söyledi. Bunun üzerine Edip Cansever ilk kitabını yok kabul ederek piyasadan toplattı. 1954’te yayımladığı ikinci kitabı Dirlik Düzenlik’e ilk kitabındaki şiirlerinden sadece dördünü aldı. Bundan sonra, bütün şiirlerinin toplandığı kitaplarına ilk kitabından hiçbir şiirini almadı. Şiire hece vezni ve Garip şiiri etkisinde başlayan Edip Cansever, 1950’li yılların ortalarına doğru Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç’un öncülük ettiği İkinci Yeni şiiri tarzında imge yoğunluklu şiirler yazmaya başladı. Hikâye eder gibi bir söylem kullanmasına karşın, imgeyi aynı zamanda şiirin bütününe yayarak oluşturduğu şiirlerle İkinci Yeninin büyük ustalarından bir oldu. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanını, 1976’da yayımlanan Ben Ruhi Bey Nasılım’la 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülünü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren Yeniden adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Bütün eserleri ölümünden sonra Yapı Kredi Yayınlarınca yeniden basıldı.
Adnan Veli Kanık, 9 Aralık 1916 yılında İstanbul’un Beykoz ilçesinde Fatma Nigar Hanım ve Mehmet Veli Kanık’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Babası klarnet virtüozu ve Armoni Orkestrası Şefidir. Şair Orhan Veli Kanık'ın kardeşidir. Ayrıca, Füruzan Yolyapan adında bir kız kardeşi de vardır. Orta okul ve liseyı Galatasray Lisesi'nde bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne iki sene devam etti. 1938 yılında Etibank'ta çalıştı ve bir süre devlet memuru olarak çalıştı. Daha sonra ise 1949'da gazeteciliğe başladı muhabirlik yaptı. 1952 yılında Ankara Cezaevi'nde hapis yatarken ise aynı gazetede “Bir Hukukçu” ve “Mehmet Yanık” adı altında makaleleri yayınlandı. Öyküler, radyo piyesleri, küçük fıkralar ve şakalar kaleme alan Adnan Veli Kanık, toplumdaki alt ve üst tabaka insanların yaşamlarını karşılaştırdığı eserleriyle tanındı. Özellikle, mizahi öyküleri ile öne çıktı. Sosyetenin kenar mahalle insanı ve sonradan görmeler üzerindeki etkisini gülünç bir biçimde gözler önüne sermeyi başarmıştır. 1952 yılında yayınlanan “Mahpushane Çeşmesi” isimli romanında tutuklu bulunduğu günlerdeki gözlemlerini kaleme aldı. Cezaevinden çıktıktan sonra, Vatan, Akbaba, Dolmuş,Tef, Pardon ve Papağan gibi yayınlarda gülmece yazarlığını yürüttü. Adnan Veli ayrıca, abisi Orhan Veli Kanık'ın 1950 yılında ölümünün ardından 1952 yılında “Orhan Veli” İçin isimli bir kitap derledi. 1953 yılında Yeditepe Yayınları tarafından basılan bu kitapta şairin yaşamı, sanat anlayışı ve ölümünden sonra yapılan yorumlar ve yazılan makaleler yer alır. Adnan Veli Kanık, 6 Aralık 1972 tarihinde İstanbul’da 56 yaşındayken hayatını kaybetti
İthaf "Yasemin'e yıllardan sonra, güzel günler dileğiyle Hasan Hüseyin 12.5.1976" şeklindedir. Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1927'de Sivas'ın Gürün ilçesinde doğdu. Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesini 1948'de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirdi. Öğretmenliğe Göksun'da başladı. Siyasi eylemleri gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı, tutuklandı ve hüküm giydi. 1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı. 1960'ta İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı. Bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Kızılırmak adlı kitabı nedeniyle hakkında komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla dava açıldı, 3 yıla mahkûm edildi ve aklandı. Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikâyeleri de yayınlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü'nü aldı. Şair 1983'te beyin kanaması geçirdikten sonra bir yıl bitkisel hayatta yaşadı. 26 Şubat 1984'te evinde yaşama gözlerini yumdu. Maltepe Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Ressam Fikret Mualla 1903'de İstanbul'da doğdu.Tam adı Fikret Mualla Saygı’dır. Babası, Düyun-u Umumiye (Osmanlı Borçlar İdaresi) ikinci müdürü Ekrem Bey (Mehmet Ekrem Mualla Saygı), annesi Emine Nevber Hanım’dır. Çocukluk ve gençlik yılları Kadıköy, Bahariye çevresinde geçti. Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde öğrenim gördü. Futbolcu olan dayısı Hikmet Topuzer’in etkisi ile futbola çok düşkündü. On iki yaşında, Galatasaray Lisesi’nde futbol oynarken bir kaza sonucu sağ ayağının kırılması ve topal kalması ile büyük bir sarsıntı geçirdi. Okuldan kaptığı gribi eve taşıması sonucu İspanyol gribine yakalanan annesinin genç yaşta ölümü üzerine Fikret Mualla’nın hayatına suçluluk duygusu egemen oldu. Yaşadığı sarsıntılar Fikret Mualla’yı sinirli ve uyumsuz birisi yapmıştı. Babasının evliliğini bir türlü benimseyemedi. Galatasaray’ı bitirdikten sonra mühendislik okuması için İsviçre’ye gönderildi.