Son devrin tanınmış ebru ve cilt sanatkârı Mustafa Düzgünman (ö. 1990), Necmeddin Okyay´dan eski tarz cilt ve ebru öğrenerek kısa zamanda temayüz etmiştir. Hocası Necmeddin Okyay, ebru sanatında klasik anlayışa bağlı kalarak modern uygulamalara ilgi göstermeyen Düzgünman´ın, ebruculukta kendisini geçtiğini söylemiştir. Ebru sanatının yanında dinî musiki ile de meşgul olan Düzgünman, tasavvuf zevkini ise Hafız Eşref Ede´den almıştır.
Hat sanatı dünyasının göbeğinde bir doktor... Oprt. Dr. Sadi Belger (1916-1976), kendisine tedaviye gelen Halim Özyazıcı ile ahbab olarak hat sanatına ilgi duymuş, 1963 senesinde Necmettin Okyay´dan talik icazeti almış, Hamid Aytaç´ın doktorluğunu yapmıştır.
Hattat Seyyid Mehmed Burhâneddîn Efendi’nin oğlu olarak H. 1292/M. 1884’de Eyüp’teki Şeyh Murâd Efendi Dergâhı’nda doğdu. Hüsn-i hattı babasından meşketti. Hem sağ hem sağ eliyle yazabildiği için yemini ve yesari mahlaslarını kullanmaktadır.
Çeşitli mekteplerde tahsil gördükten sonra babasının evinde münzevi bir hayatı tercih etti. Genellikle Edebiyât ve babasının eserlerinin istinsâhıyla meşgul olurdu. 12 Kânun-ı Evvel 1349/Aralık 1933’te Heybeliada’da vefât etti. Heybeliada Kabristânı’nda babasının yanına defnedildi.
Hilye-i Şerif Kasidesi´nden dizeler:
"Fetahnâ bi-ismi Fettâhin li-fethi´l-hayri unvânün / Şekerna´llâhe zâ-avnin fe-hakku´l-abdi şükrânün
Hamidnâhü bi-iclâlin ve salleynâ ve sellimnâ" / (...)
Anlamı: "Biz, hayır kapısını en hayırlı ünvan olan Fettah ile açtık / Yardım eden Allah´a şükrettik, kula düşen şükürdür
O´na en yükseğinden hamd eyleyip (Nebi´ye de [sav]) salat ve selam ettik."
1898’de İstanbul’da doğan Halim Özyazıcı’nın asıl ismi Abdülhalim’dir. Esekapı İbtidai Mektebi’nde ve Aksaray Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’nde eğitim görmüştür. Gülşen-i Maarif Mektebi’nde Hattat Hamid Aytaç’tan rika, sülüs, nesih ve divani yazılarını meşketti. Rüşdiye’den mezun olduktan sonra, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. 1915’te ise Medresetü’l Hattatin’e geçti. Medresetü’l Hattatin’de ise Hasan Rıza Efendi ve Kamil Akdik’den sülüs, nesih, rika, Hattat Hulusi Efendi’den talik, İsmail Hakkı Altunbezer’den celi sülüs, Ferid Bey’den divani ve celi divani yazılarını meşk etmiştir. Divan-ı Hümayun kalemi ve Harbiye Nezareti’nde vazife alan Hattat Halim Efendi, 1924’te Bab-ı Ali’de bir yazıhane açmıştır. Hattat Halim Özyazıcı, 1946 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne hat hocası olarak vazifelendirilmiştir. 1964’de vefat eden Hattat Halim Özyazıcı’nın kabir Kozlu Mezarlığı’ndadır.
1898’de İstanbul’da doğan Halim Özyazıcı’nın asıl ismi Abdülhalim’dir. Esekapı İbtidai Mektebi’nde ve Aksaray Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’nde eğitim görmüştür. Gülşen-i Maarif Mektebi’nde Hattat Hamid Aytaç’tan rika, sülüs, nesih ve divani yazılarını meşketti. Rüşdiye’den mezun olduktan sonra, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. 1915’te ise Medresetü’l Hattatin’e geçti. Medresetü’l Hattatin’de ise Hasan Rıza Efendi ve Kamil Akdik’den sülüs, nesih, rika, Hattat Hulusi Efendi’den talik, İsmail Hakkı Altunbezer’den celi sülüs, Ferid Bey’den divani ve celi divani yazılarını meşk etmiştir. Divan-ı Hümayun kalemi ve Harbiye Nezareti’nde vazife alan Hattat Halim Efendi, 1924’te Bab-ı Ali’de bir yazıhane açmıştır. Hattat Halim Özyazıcı, 1946 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne hat hocası olarak vazifelendirilmiştir. 1964’de vefat eden Hattat Halim Özyazıcı’nın kabir Kozlu Mezarlığı’ndadır.
Kazasker Mustafa İzzet Efendi'den henüz on altı yaşındayken icazet alan Şefik Bey, onun yetiştirdiği birçok seçkin talebenin en önde gelenidir. Bilhassa celî sülüs hattını Kazasker mektebine bağlı olanlar içinde en üst mertebeye eriştirmiştir. Celi sülüs yazıları tashihe bile gerek duymadan kalemden çıkarmakta da Şefik Bey devrinin yegânesidir. Bütün hattatlar genelde bir "ketebe" şekli belirleyip onu kullanırken, Şefik Bey’in en az beş farklı imzası vardır. Muzıka-i Hümayun ve Hassa-i Şahanede yıllarca hat muallimliği yapmış ve yazdığı yazılarla Sultan Abdülmecid'in hususi iltifatına mazhar olmuştur.
Sevâkıb-ı Menâkıb, Hazret-i Mevlana´nın hayatı etrafında teşekkül etmiş menkıbelerden oluşmaktadır. Söz konusu menkıbelerde devrin sosyal ve kültürel durumunu öğrenme imkanını bulmak açısından da önemli bir kaynak niteliği taşıyan Sevakıb-ı Menakıb-ı Evliyaullah, Hazret-i Mevlana´nın hayatıyla ilgili önemli bir kaynaktır.
Âl-i abâ, Hz. Peygamber'i ve yakın akrabasından belli kişileri ifade eden, daha çok Fars ve Türk edebiyatında kullanılan bir tabirdir. *Üst satırda bulunan yazıdan bir cümle: "Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr (Zülfikârdan keskin kılıç, Ali´den büyük yiğit yoktur)"