Serlevhalı, serlevha sayfası yoğun beynessütur tezhipli, sure başları altın levhalı, ketebe sayfası tezhipli, tüm sayfaları tahrirli altın cetvelli ve altın duraklı, döneminin kumaş cildi içindedir. Eserin tezhibi çok güzeldir, bütün altın durakları farklı motiflerle yapılmıştır. Cüz içinde; Mülk, Kalem, Hakka, Meâric, Nuh, Cin, Müzzemmil, Müddessir, Kıyame, Dehr, Mürselât sureleri yazılıdır.
Okunuşu: "Allahü veliyyüt-tevfîk ve hüve ni´me´r-refîk."
Anlamı: "Başarı ancak Allah´tandır. O en iyi dost ve en iyi yardımcıdır."
Eser dönemine ait altın tezhiple süslenmiştir.
Seyyid Mehmed Bâhir Efendi, 1790 yılında İstanbul’da doğmuştur. Kazasker Yağlıkçızade Abdülkadir Bey´den talik hattı meşk etmiş, bu yazıdaki ustalığı sayesinde Enderun-ı Hümayun´da talik hocalığıyla görevlendirilmiştir. Vefatına kadar bu görevini sürdürmüştür. Döneminin en büyük hattatlarından sayılacak derecede güçlü bir sanatkâr olduğu, pazartesi günleri Enderun-ı Hümayun’da, perşembe günleri ise Molla Gürani civarında, Molla Şeref Mahallesi’ndeki evinde öğrencilere talik yazısı öğrettiği bilinmektedir. Bu şekilde hizmet verirken 1865 senesinde vefat etmiş ve Eyüp’te Kaşgarî Dergahı’nın önüne defnedilmiştir. Cumhuriyet döneminde vefat eden okçu hattatlardan Mehmed Bahir Özok’un dedesidir.
stanbul'da doğan Mehmed Tevfik Efendi, Sultan Ahmed Camii'nin baş imamı Hafız Hüseyin Efendi'den ve Kazasker Tikveşli Yusuf Ziyaeddin Efendi'den ilim icazeti almıştır. Babasının vefatının ardından Sultan Ahmed Camii hatipliği vazifesine getirilen Tevfik Efendi, 1898'de Huzur derslerine muhtap tayin edilmiştir. Sultan Ahmed Camii hatipliğinin yanında Aksaray Valide Sultan Camii'nde ser-müezzinlik yapmıştır. Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin talebesi Nakibü'l Eşraf Mehmed Hilmi Efendi'den sülüs ve nesih yazıları meşk ederek icazet almıştır. 1914 senesinde vefat etmiştir
Nakşibendi şeyhlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu olan Mahmud Celaleddin Efendi, Dağıstan'da doğmuştur. Babasıyla birlikte İstanbul'a göç eden Mahmud Celaleddin Efendi, Ak Molla Ömer Efendi'den ve Şeyh Abdüllatif Efendi'den hat dersleri almıştır. Dervişane bir yaşamı olan Mahmud Celaleddin ömrü boyunca herhangi bir memuriyette bulunmamıştır. 1830 senesinde vefat eden hattatın kabri İstanbul Eyüp'teki Murad Buhari Tekkesi haziresindedir.
Hattat Hamid Aytaç'ın asıl ismi Şeyh Musa Azmi῾dir. Bu bakımdan ‴Azmi‴ imzalı bir çok yazısı vardır. Hamid, takma adı ile tanınmaktadır. Aytaç soyadını almıştır. 1891῾de Diyarbakır'da doğmuştur. Tuhfe-i Hattatin῾de adı geçen Hattat Amidi Diyarbakırlı Seyyid Adem Efendi torunlarından ZülfikarAğa῾nın oğludur. İlk öğrenimini sibyan mektebinde Diyarbakır meb῾usu Hoca Mustafa Akif Efendi῾den yapmıştır. Rüşdiye mektebinde Hoca Vahid Efendi῾den rika ve jandarma kolağalarından (önyüzbaşı) Ahmed Hilmi Efendi῾den sülüs yazıyı öğrenmiştir. Ayrıca Kavas-ı Sağır imamı Said Efendi῾den ve akrabasından hüsn-i hat hocası Abdüsselam Efendilerden de öğrenimini sürdürmüştür. Resme yetenekli olduğundan askerî rüşdiye resim ve Fransızca öğretmeni merhum ressam Ali Rıza Bey῾in öğrencisi ressam Hilmi Efendi῾den resim öğrenmiştir. 18 Mayıs 1982῾de vefat etmiş, vasiyeti üzerine Karacaahmet mezarlığında Şeyh Hamdullah῾ın yakınındaki kabrine, bir mirac kandili günü toprağa verilmiştir.
Hikmet Barutçugil (d.1952); Yüksek öğreniminin ilk yılında hocası Prof. Emin Barın’ın teşvikiyle hat sanatına ilgi duydu. Hat sanatı ile ilgili çalışmalarına başladığı sırada ebru sanatı ile tanışan Barutçugil’in bu sanata duyduğu sevgi kısa zamanda meyvelerini vermeye başladı ve çalışmalarını ebru üzerine yoğunlaştırdı. 1978-1981 yılları arasında ihtisas için gittiği Londra’da araştırma ve çalışmalarını sürdürdü. Akademik eğitimden aldığı sanat altyapısını gelenekli sanatlarla birleştirerek yepyeni ufuklar açtı. Geleneği geçmişten geldiği gibi yaşatırken, çağdaş yorumları ile ilgi alanını son derece farklı mecralara çekti.
Zerendûd, ezilmiş varak altının mürekkep haline getirilip, önceden hazırlanmış yazı kalıbının fırçayla doldurulması ile oluşturulan hat eserlerine verilen addır. Günümüzde akrilik yaldız ile de bu uygulama yapılmaktadır.
Son devrin tanınmış ebru ve cilt sanatkârı Mustafa Düzgünman (ö. 1990), Necmeddin Okyay´dan eski tarz cilt ve ebru öğrenerek kısa zamanda temayüz etmiştir. Hocası Necmeddin Okyay, ebru sanatında klasik anlayışa bağlı kalarak modern uygulamalara ilgi göstermeyen Düzgünman´ın, ebruculukta kendisini geçtiğini söylemiştir. Ebru sanatının yanında dinî musiki ile de meşgul olan Düzgünman, tasavvuf zevkini ise Hafız Eşref Ede´den almıştır.
“İstanbul elbet fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, asker ne güzel askerdir” hadisi meşkedilmiş. Kağıdın her iki yüzünde meşk mevcuttur.