1898’de İstanbul’da doğan Halim Özyazıcı’nın asıl ismi Abdülhalim’dir. Esekapı İbtidai Mektebi’nde ve Aksaray Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’nde eğitim görmüştür. Gülşen-i Maarif Mektebi’nde Hattat Hamid Aytaç’tan rika, sülüs, nesih ve divani yazılarını meşketti. Rüşdiye’den mezun olduktan sonra, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. 1915’te ise Medresetü’l Hattatin’e geçti. Medresetü’l Hattatin’de ise Hasan Rıza Efendi ve Kamil Akdik’den sülüs, nesih, rika, Hattat Hulusi Efendi’den talik, İsmail Hakkı Altunbezer’den celi sülüs, Ferid Bey’den divani ve celi divani yazılarını meşk etmiştir. Divan-ı Hümayun kalemi ve Harbiye Nezareti’nde vazife alan Hattat Halim Efendi, 1924’te Bab-ı Ali’de bir yazıhane açmıştır. Hattat Halim Özyazıcı, 1946 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne hat hocası olarak vazifelendirilmiştir. 1964’de vefat eden Hattat Halim Özyazıcı’nın kabir Kozlu Mezarlığı’ndadır.
1898’de İstanbul’da doğan Halim Özyazıcı’nın asıl ismi Abdülhalim’dir. Esekapı İbtidai Mektebi’nde ve Aksaray Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’nde eğitim görmüştür. Gülşen-i Maarif Mektebi’nde Hattat Hamid Aytaç’tan rika, sülüs, nesih ve divani yazılarını meşketti. Rüşdiye’den mezun olduktan sonra, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. 1915’te ise Medresetü’l Hattatin’e geçti. Medresetü’l Hattatin’de ise Hasan Rıza Efendi ve Kamil Akdik’den sülüs, nesih, rika, Hattat Hulusi Efendi’den talik, İsmail Hakkı Altunbezer’den celi sülüs, Ferid Bey’den divani ve celi divani yazılarını meşk etmiştir. Divan-ı Hümayun kalemi ve Harbiye Nezareti’nde vazife alan Hattat Halim Efendi, 1924’te Bab-ı Ali’de bir yazıhane açmıştır. Hattat Halim Özyazıcı, 1946 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne hat hocası olarak vazifelendirilmiştir. 1964’de vefat eden Hattat Halim Özyazıcı’nın kabir Kozlu Mezarlığı’ndadır.
Döneminin önde gelen sanatkârlarından dersler alan Mustafa Halim Özyazıcı, Medresetü'l-Hattâtîn'e devam ettiği sırada askerliğe çağırılmış ve müracaatı üzerine Matbaa-i Askeriyye hattatlığına getirilmiştir. Terhis edilince kendisine bir yazıhane açarak her türlü hatla levha, kitap başlığı, kartvizit vs. tasarlayarak yazan Halim Efendi, Latin yazısının da her türlüsünü en güzel şekilde yazabilmiştir. Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından tamiri kararlaştırılan camilerin yazılarının yenilenmesinde çalışan Özyazıcı, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde hüsn-i hat muallimliği yaptığı esnada da pek çok öğrenci ile yakından ilgilenmiş ancak devamlılık sağlayamadıkları için kendisinden icâzet alan talebesi olmamıştır.
Kamil Akdik(ö.1941): Hat tarihinde kıdem ve dirayetiyle önde gelen hattatlara verilmiş "reîsülhattâtîn" unvanını alan son hattattır. Sami Efendi’den sülüs-nesih, divanî, celî divanî ve tuğra çekmesini öğrenerek icazet alan Kâmil Akdik uzun süren ömrünün sonlarında bile el titremesi ve görme bozukluğu gibi sıkıntılar çekmeden seçkin eserler bırakmıştır. Dîvânî, celî divanî veya rik‘a hatlarıyla yazdığı meşhur berat, muâhedenâme, tasdiknâme gibi evrak dışında, sülüs-nesih kıtalar, murakka‘lar (yazı albümleri), hilye ve levhalar, kitâbeler, bazı sûre ve cüzler ve bir de mushaf yazmıştır.
Son devrin tanınmış ebru ve cilt sanatkârı Mustafa Düzgünman (ö. 1990), Necmeddin Okyay´dan eski tarz cilt ve ebru öğrenerek kısa zamanda temayüz etmiştir. Hocası Necmeddin Okyay, ebru sanatında klasik anlayışa bağlı kalarak modern uygulamalara ilgi göstermeyen Düzgünman´ın, ebruculukta kendisini geçtiğini söylemiştir. Ebru sanatının yanında dinî musiki ile de meşgul olan Düzgünman, tasavvuf zevkini ise Hafız Eşref Ede´den almıştır.
Hattat Arif Hikmet Bey; Hâfız Hamza Efendi’nin oğlu olarak 1886 senesinde Ustrumca’da dünyaya geldi. Daha sonra ailesi ile birlikte İstanbul’a göçerek Üsküdar’a yerleşti. Bir müddet Enderûn Mektebi’ne ve daha sonra Davûd Paşa İdâdîsi’ne devam ettiyse de, hüsn-i hatta olan merakı nedeniyle bırakarak, yazı çalışmalarına ağırlık verdi. İzzet Efendi’den rık‘a ve Bakkal Ârif Efendi’den sülüs ve nesih meşkederek her ikisinden de icâzet aldı. Ayrıca Sâmî Efendi’den ta’lik, Hasan Tahsîn Efendi’den dîvânî, Ebû’z-ziyâ Tevfîk Efendi’den de kûfî yazının inceliklerini öğrendi. Ancak kendi ifâdesine göre tüm icâzetleri bir yangında hânesi ile birlikte yandı. H. 1326/M. 1908'de Matbaa-i Âmire hattatlığına ta’yin edildi. Birkaç yıl hizmetten sonra istifa ederek, Galata Köprüsü’nde denetim memurluğu yaptı. Daha sonra Hattat Hâlid Bey ile müştereken Bâb-ı Âlî’nin karşısında bir yazıhâne açarak, ilan, kartvizit, mühür ve sâire imâli ile meşgul olmağa başladı. Bu esnâda Tuhfe-i Hutut adlı bir hat risâlesi neşrettiği gibi, Dârü’l-hilâfeti’l-âliyye Medresesi’nin hüsn-i hat muallimliğini yaptı. Evkaf Nâzırı Hayrî Efendi’nin himâyesi ile açılan Medresetü’l-hattâtîn’in ilk müdürü olduysa da, bir hayli geçimsiz olduğu için bir müddet sonra azledildi. Bunun üzerine Sirkeci’de, Ankara Caddesi üzerinde “Yazı Yurdu” nâmıyla bir yazıhâne açtı. Ayrıca üyesi olduğu İttihâd ve Terâkkî Cemiyeti tarafından Nişantaşı, Cihângir, Beşiktaş ve Fâtih’te açılan vakıf mekteplerinde hüsn-i hat muallimi olarak görev aldı. 29 Eylül 1916 tarihinde Yüksek Ticâret Mektebi’nin hüsn-i hat muallimliğine ta’yin edildiyse de, H. 8 Safer 1337/M. 13 Kasım 1918 tarihinde bir müddetten beri muzdarip olduğu veremden vefât etti. Koca Mustafa Paşa Cami hazîresinde medfundur.