Gubari yazının önde gelen temsilcilerinden Mehmed Nuri Sivasi, Bab-ı Meşihat Kalemi katiblerinden Sivaslı Ahmed Efendi’nin oğludur. İstanbul’da doğmuştur. Abdullah Rüşdi Efendi'den yazı icazeti almıştır. Hilafet'in lağvı sonrası emekliye ayrılmıştır.
Kur'ân kıraati üzerine kaleme alınan Mukaddime-i Cezerî, Osmanlı medreselerinde asırlarca okutulmuş ve üzerine Arapça-Osmanlıca çeşitli şerh ve haşiyeler yazılmıştır.
Usturlap, eski dönemlerde teknik anlamıyla küresel astronomi problemlerini çözmek, gök cisimlerinin veya herhangi bir yükseltinin irtifaını ölçmek, gündüz ve gece saatlerini belirlemek, şehirlerin enlem ve boylamlarına göre kıble yönünü tesbit etmek, tablolar çıkarmak gibi teorik ve pratik birçok amaçla kullanılan bir alettir.
Nizamiye Medresesi'nin önde gelen müderris ve ediplerinden olan Muînuddîn Ahmed b. Abdurrezzak et-Tantarânî, Nizamülmülk için kaleme aldığı bu kasidesiyle ün sahibi olmuştur. Eser, Katib Çelebi tarafından benzeri yazılmamış bir kaside olarak nitelenmiş ve üzerine çok sayıda şerh ve tercüme çalışması yapılmıştır.
Meşhur hattatlardan Hasan Hüsni Efendi, Karinâbâd’daki [Bulgaristan'da Kamobat] Hüseyin Çelebi Medresesi’nin müderrisi Abdülvehhâb Efendi’nin oğlu olarak 1840'da doğdu. İlk okulunu memleketinde tamamladıktan sonra 1854 senesinde İstanbul’a giderek medrese eğitimine başladı. Karinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi, 1868’de babasının vefâtı üzerine peder-mânend usûlüyle müderrisliğe tayin edilince memleketine döndü. On sene tedrîs-i ilimle meşgul olduktan sonra 1878’de tekrar İstanbul’a dönerek Fetvâhâne’de göreve başladı. 1880’de Ezine Niyâbet-i Şer‘iyyesi’ne tayin edilip 1883’de İ’mâlât-ı Şer‘iyye-i Umûr-ı Tahrîriyye mu’avin-i sânîsi olarak, tekrar Fetvâhâne’ye döndü. 1888’de Fetvâhâne’nin müsevvidliğine terfi edildiği gibi ilâveten Mekteb-i Nüvvâb’ın ta’lik hocalığına tayin edildi. 1900’de rütbesi Hareket-i Altmışlı’ya yükseltildi. 1904’te Trabzon Mevleviyeti’ne gidip 1909’da İ’mâlât-ı Şer‘iyye Odası’nın birinci sınıf müsevvidliğine getirildi. 20 Haziran 1912 tarihinde emekliye sevkedildi. Bu hâl üzere iken H. 3 Muhârrem 1333/M. 22 Kasım 1914 tarihinde vefât ederek Fâtih Cami hazîresine defnedildi. Ancak nâmına mezartaşı dikilmemiştir. *Çerçevenin ölçüsü 24x20 cm'dir.
"Sâl-i nev oldu yine aleme sıhhat geldi, sû-be-sû güller açıp gülşene ziynet geldi, Bu sene oldu bin üç yüz ile on üç sâli, Gitti eyyâm-ı keder yevm-i meserret geldi"
Hattat ve Müzehhip Arda Çakmak, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü mezunudur. Prof. Dr. Ali Alparslan ve Prof. Uğur Derman’dan hat; Doç. Dr. Tahsin Aykutalp’dan tezhip dersleri almıştır.
Hattat Şeyh Aziz Rıfai Efendi; Bakkal Ârif Efendi, Muhsinzâde Abdullah Efendi ve Karinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi gibi üstatlardan istifade ederek döneminin kuvvetli hattatlarından olmuştur. Bâb-ı Meşihât’te Mektûbî Kalemi Kitâbeti, Ma’rûzât-ı Mühimme Kitâbeti gibi memuriyetlerde bulunmuştur. Medresetü’l-kuzât ve Mahmudiye Merkez Rüşdî Mektebi’nin hüsn-i hat muallimliğini yapmıştır. Rıfâ’î şeyhlerinden Ken‘an Bey’den de hilâfet almıştır.
Eserdeki yazı: "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol"
Seyyid Burhâneddin Belhî, 1849’da Belh’te dünyaya gelmiş, soyu İmam Muhammed Takî yoluyla Hz. Muhammed(s.a.v.)’e dayanan bir hak âşıkı ve ârifidir. Babası Seyyid Süleyman Belhî, ağabeyi ise Hamzavî-Melâmî kutbu Seyyid Abdülkadir Belhî’dir. Mâhir bir hattât ve kuvvetli bir şair olan Burhâneddin Belhî; Arapça, Farsça ve Çağatayca dillerine hâkimdir ve bu hususiyeti şiirlerine de yansır.
Naht sanatı, hat sanatıyla yazılan yazıların oyma, kakma, kabartma ve yakma teknikleriyle ahşaba işlenmesiyle ortaya çıkan desenin veya motifin, ahşap oyma ve işleme teknikleriyle ayrıştırılmasıyla oluşur. Tarih kısmındaki kırık dolayısıyla tarihin tesbiti zorlaşmaktadır. *Çerçevenin ölçüsü 60x42 cm'dir.
İbnü'n-Nahvi'nin el-Kasidetü'l-Münferice adlı kasidesinin bir kısmını içeren bu Arapça beyitler, Allah'a teslimiyeti dile getirerek büyük bir üne kavuşmuş ve sıkıntılı, kederli insanların virdi haline gelmiştir. Sübki, şairin Tevzer dışında iken malının gasbedildiğini duyması üzerine nazmettiği rivayet edilen bu kasidenin, ism-i a‘zamı içerdiğine, bu sebeple kasideyi dua olarak okuyan kişinin duasının mutlaka kabul olacağına inanıldığını söyler.
Muhammad Hobe, Güney Afrika'nın Johannesburg şehrinde doğmuş ve büyümüştür. 1990 yılında İslamiyeti kabul ederek müslüman olmuştur. 1994 yılında girdiği “Waterfall Islamic Institute” adlı enstitüde İslami ilimleri okudu ve hafızlığını yapmıştır. Hafızlığını tamamladıktan sonra 2000 yılında hat sanatıyla ilgilenmeye başlamıştır. Hasan Çelebi'nin talebesidir.