Levhada büyük yazıyla, Salavat-ı Şerif ve küçük yazıyla, "Musa Aleyhisselam´ın Tevrat-ı Şerif´de Muhammed Mustafa Sallalahü Teala Aleyhivesselam Hazretlerinin vasf-ı şeriflerini gördükçe, Ya Rabb-il Alemin, beni habibine ümmet eyle, Allah Azimüşşan buyurdu ki, bu salavat-ı şerifeye devam ettikçe habibime yakın ve onun ümmeti olursun." yazılıdır.
İğneli kalıbın Halim Özyazıcı'ya ait olduğu, ancak yazının sonradan başkası tarafından doldurulduğu düşünülmektedir.
Döneminin önde gelen sanatkârlarından dersler alan Mustafa Halim Özyazıcı, Medresetü'l-Hattâtîn'e devam ettiği sırada askerliğe çağırılmış ve müracaatı üzerine Matbaa-i Askeriyye hattatlığına getirilmiştir. Terhis edilince kendisine bir yazıhane açarak her türlü hatla levha, kitap başlığı, kartvizit vs. tasarlayarak yazan Halim Efendi, Latin yazısının da her türlüsünü en güzel şekilde yazabilmiştir. Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından tamiri kararlaştırılan camilerin yazılarının yenilenmesinde çalışan Özyazıcı, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde hüsn-i hat muallimliği yaptığı esnada da pek çok öğrenci ile yakından ilgilenmiş ancak devamlılık sağlayamadıkları için kendisinden icâzet alan talebesi olmamıştır.
İcazet alan: Seyyid Abdullah Hilmi
İcazet verenler: Seyyid Hafız Ahmed ve Hafız Veliyyüddin Vasfi
Sülüs kısım: Dünyadaki zevkiniz aldatmacadır.
Nesih kısım: "Rasulullah s.a.v. buyurudu ki: Allahı çokça zikredin. Öyle ki münafıklar sizi deli sansınlar."
Meali: "O inkâr edenler Kur´an´ı işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) «Hiç şüphe yok o bir delidir» derler. Oysa o (Kur´an), âlemler için ancak bir öğüttür." (Kalem suresi, 51-52. ayetler.)
*Tespit, Hattat ve ekspertiz Levent Karaduman'a aittir. Hattat Büyük Derviş Ali, İstanbul'da doğmuştur. Kendisiyle aynı isme sahip diğer hattatlardan ayırt edilmek için “Büyük", “Birinci” veya “Mâruf” lakaplarıyla anılmıştır. Yeniçeri ağası Kara Hasan oğlu Hüseyin Ağa’nın manevi evladı veya kölesi olup onun yanında yetişmiş, gençliğinde karakullukçuluk vazifesinde de bulunmuştur. Aklam-ı sitteyi Halid Erzurumi’den öğrenmiş ve Şükrullah Halife, Pir Mehmed b. Şükrullah, Hasan Üsküdari, Halid Erzurumi silsilesiyle kendisine kadar gelen Şeyh Hamdullah üslubunu unutulmak üzere iken yeniden ihya etmiştir. Bu sebeple Derviş Ali’ye “şeyh-i sani” veya “vazıu’l-aslı’s-sanî” unvanları da verilmiştir. Aralık 1673'de vefat etti. Topkapı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Ağakapılı İsmail ve Suyolcuzade Mustafa Efendi meşhur talebeleri arasındadır. Derviş Ali, Hafız Osman’ın da ilk hocası olup yaşlılığı sebebiyle bu kabiliyetli gençle gerektiği gibi meşgul olamayınca onu Suyolcuzade’ye göndermiştir.