Kasidenin okunuşu: "Ale´llâhi fî külli´l-umûri tevekkülî; ve Bi´l-hamsi ashâbi´l-abâi tevessülî; Muhammedi´l-meb´ûsi ve´bneyhi ba´dehû; ve Fâtımatü´z-Zehrâ ve´l-Murtezâ Alî [Her işimde Allah'a tevekkül ederim; Şu beş kişiyi vesile bellerim; Resul Muhammed'le iki gözbebeği; Fatıma-i Zehra ve Murteza Ali]"
Ahmed Rakım Efendi´nin (ö.1282) hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Aklâm-ı sitteyi Mustafa Rakım Efendi´nin talebesi olan Mehmed Hâşim Efendi’den meşkederek 1256´da icâzet almıştır. Muhtelif matbaalarda hattatlık yapmış ve muhtelif mekteplerde hüsn-i hat dersleri vermiştir. Matbaalarda hattatlık yaptığı zamanlarda Delailü´l Hayrat´ı ve bazı meşkleri taşbaskı olarak basılmıştır. Mustafa Rakım Efendi´nin talebesinin talebesi olması hasebiyle üslup yakınlığı bulunmakta olup "Küçük Rakım" namı ile maruftur. Bu lottaki eser eski bir tahrirli zerendud yazıdır.
Hattat Mustafa Efendi hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamış olsa da, yazı karakteri ve sanat değerine bakıldığında Kazasker Mustafa İzzet Efendi ekolünden üst düzey bir hattat olduğu söylenebilir.
Hattat Hasan Şükrü'nün hocası Şekerzade Seyyid Mehmed Efendi [vefatı: 1753], babasının şeker satıcılığı yapması dolayısıyla 'Şekercizade' olarak tanınmıştır. Eserlerinde 'Şekerzade' ismini kullanmıştır. Manisa'da doğmuş olup ilim tahsili için İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da İbrahim Kırımî'den ve Yedikuleli Seyyid Abdullah'tan sülüs nesih icazeti almıştır. Şekerzâde, Sultan III. Ahmed’in emriyle Medine’ye gidip Şeyh Hamdullah’ın Ravza-i Mutahhara’ya vakfedilen mushafını takliden bir mushaf yazmakla vazifelendirilmiş, hac vazifesini yerine getirdikten sonra Medine’de bir yıl kalarak bir mushaf ve bir delâilü’l-hayrât yazmıştır. İstanbul’a dönüşünde Sultan I. Mahmud’a arzetmiştir. Şekerzâde kısa zamanda bir mushaf daha yazmıştır. Kendisine ibtidâ-i hâric rütbesiyle 1143 (1730) yılı ortalarında İstanbul ruûsu ve Topkapı Sarayı’nda Bostâniyân-ı Hâssa’ya hat hocalığı görevi verilmiştir.