İğneli kalıbın Halim Özyazıcı'ya ait olduğu, ancak yazının sonradan başkası tarafından doldurulduğu düşünülmektedir.
Döneminin önde gelen sanatkârlarından dersler alan Mustafa Halim Özyazıcı, Medresetü'l-Hattâtîn'e devam ettiği sırada askerliğe çağırılmış ve müracaatı üzerine Matbaa-i Askeriyye hattatlığına getirilmiştir. Terhis edilince kendisine bir yazıhane açarak her türlü hatla levha, kitap başlığı, kartvizit vs. tasarlayarak yazan Halim Efendi, Latin yazısının da her türlüsünü en güzel şekilde yazabilmiştir. Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından tamiri kararlaştırılan camilerin yazılarının yenilenmesinde çalışan Özyazıcı, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde hüsn-i hat muallimliği yaptığı esnada da pek çok öğrenci ile yakından ilgilenmiş ancak devamlılık sağlayamadıkları için kendisinden icâzet alan talebesi olmamıştır.
İcazet alan: Seyyid Abdullah Hilmi
İcazet verenler: Seyyid Hafız Ahmed ve Hafız Veliyyüddin Vasfi
Sülüs kısım: Dünyadaki zevkiniz aldatmacadır.
Nesih kısım: "Rasulullah s.a.v. buyurudu ki: Allahı çokça zikredin. Öyle ki münafıklar sizi deli sansınlar."
*Tespit, Hattat ve ekspertiz Levent Karaduman'a aittir. Hattat Büyük Derviş Ali, İstanbul'da doğmuştur. Kendisiyle aynı isme sahip diğer hattatlardan ayırt edilmek için “Büyük", “Birinci” veya “Mâruf” lakaplarıyla anılmıştır. Yeniçeri ağası Kara Hasan oğlu Hüseyin Ağa’nın manevi evladı veya kölesi olup onun yanında yetişmiş, gençliğinde karakullukçuluk vazifesinde de bulunmuştur. Aklam-ı sitteyi Halid Erzurumi’den öğrenmiş ve Şükrullah Halife, Pir Mehmed b. Şükrullah, Hasan Üsküdari, Halid Erzurumi silsilesiyle kendisine kadar gelen Şeyh Hamdullah üslubunu unutulmak üzere iken yeniden ihya etmiştir. Bu sebeple Derviş Ali’ye “şeyh-i sani” veya “vazıu’l-aslı’s-sanî” unvanları da verilmiştir. Aralık 1673'de vefat etti. Topkapı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Ağakapılı İsmail ve Suyolcuzade Mustafa Efendi meşhur talebeleri arasındadır. Derviş Ali, Hafız Osman’ın da ilk hocası olup yaşlılığı sebebiyle bu kabiliyetli gençle gerektiği gibi meşgul olamayınca onu Suyolcuzade’ye göndermiştir.
İcazet alan: Hafız Mehmed Sadeddin
İcazet veren: Seyyid Mehmed Reşid el-Kırmânî
Sülüs kısım: Topluluk rahmettir, ayrılık azaptır.
Nesih kısım: "İlmi ile amel eden bir alimi ziyaret eden beni ziyaret etmiş gibidir" ve "Kişi sevdiği ile haşrolunur"
Mehmed Şevket Efendi [1879-1979], Trabzonlu Hallaç Mustafa Efendi’nin İstanbul’da doğdu. Hallaçzade olarak da tanınır. Davudpaşa Merkez Rüşdi Mektebi’ne girdi. Re’fet Efendi’den sülüs ve nesih meşk etti. Tuğrakeş İsmail Hakkı Bey’den celi sülüs, Halid ve Hüsameddin beylerden ise çinkograflık öğrendi. Hâkkâklar Çarşısı’nda bir dükkân açarak, bir süre çinko ve şimşir üzerine kartvizit, antet ve sâire hâkkiyle uğraştı. Birinci Cihan Harbi'nde Matbaa-i Askeriye’ye alındı. Terhis sonrası da Matbaa-i Askeriye'de on sekiz yıl çalıştı. 1979'da vefat etti. Kabri Silivrikapı Mezarlığı'ndadır.
Sözlük anlamı uymak, uygun düşmek olan tetâbuk kelimesi hat sanatında terminolojik bir anlama sahiptir. Aynı istif içinde farklı kelimelerde benzer harf veya hareketlerin hattatın maharetiyle denk getirilip ortak kullanılmasına tetâbuk denilir.