Hattat Mustafa Efendi hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamış olsa da, yazı karakteri ve sanat değerine bakıldığında Kazasker Mustafa İzzet Efendi ekolünden üst düzey bir hattat olduğu söylenebilir.
Hattat Hasan Şükrü'nün hocası Şekerzade Seyyid Mehmed Efendi [vefatı: 1753], babasının şeker satıcılığı yapması dolayısıyla 'Şekercizade' olarak tanınmıştır. Eserlerinde 'Şekerzade' ismini kullanmıştır. Manisa'da doğmuş olup ilim tahsili için İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da İbrahim Kırımî'den ve Yedikuleli Seyyid Abdullah'tan sülüs nesih icazeti almıştır. Şekerzâde, Sultan III. Ahmed’in emriyle Medine’ye gidip Şeyh Hamdullah’ın Ravza-i Mutahhara’ya vakfedilen mushafını takliden bir mushaf yazmakla vazifelendirilmiş, hac vazifesini yerine getirdikten sonra Medine’de bir yıl kalarak bir mushaf ve bir delâilü’l-hayrât yazmıştır. İstanbul’a dönüşünde Sultan I. Mahmud’a arzetmiştir. Şekerzâde kısa zamanda bir mushaf daha yazmıştır. Kendisine ibtidâ-i hâric rütbesiyle 1143 (1730) yılı ortalarında İstanbul ruûsu ve Topkapı Sarayı’nda Bostâniyân-ı Hâssa’ya hat hocalığı görevi verilmiştir.
Yazan metin: "Hâzâ min fazlı rabbî"
Anlamı: Bu nimetler rabbimin fazlındandır (rabbimin ikramıdır).
Vücûdunun sağ tarafının yarısı felçli olarak İstanbul’da doğdu. Dini ilimler tahsili gördüğü esnada, doğuştan gelen kusuruna ve sol tarafının da son derece güçsüz olmasına rağmen, hüsn-i hatta heves ederek sol eliyle yazı yazmaya çalıştığı ve ta’lik hattında “İmad-ı Rum” payesini elde edecek derecede hüner kazandığı için, eserlerine “Mehmed Es’ad Yesârî” ismiyle ketebe düşmüştür. Sultan III. Osman ve III. Mustafa´nın iltifatlarına nail olmuş, Enderûn-ı Hümâyûn’da hatt-ı ta’lik muallimliği yapmıştır.
*Bu lottaki eser muhtemelen Osmanlı döneminde yapılmış olan bir taklididir.
Sülüs oklu besmele, orta kısımda nesih yazı ile "Kim besmeleyi yazar ve onu güzel kılarsa Allah onu affeder." anlamındaki hadis-i şerif yazılıdır. Koltuklu ve satır arası tezhipli, tahrirli altın cetvelli, pervazında dönem ebrusu mevcuttur.