"Alem kaldırsa bir yerde kaçan sultân-ı Bismillâh/
Olur lâhûtiyân ârâyîş-i dîvân-ı Bismillâh/
Sırât-ı Müstakîm´i anla hatt-ı istivâsından/
Varır Allâh´a doğru menhec-i âsân-ı Bismillâh´´
Anlamı: Ne zaman bir yerde Besmele sultanı sancak kaldırsa; O sultanın divanını lâhûtî melekler süslerler. Besmele´nin ortasındaki düz hatta bak da sırat-ı müstakimi anla. Besmele´nin kısa ve geniş yolu Allah´a varır.
Mahmud Celaleddin Efendi, Şeyh Muhammed Nakşibendî’nin oğlu olup Dağıstan’da doğdu. Babası ile beraber İstanbul’a göçerek Eyüp Nişâncası’ndaki Şeyh Murâd-ı Buharî Dergâhı’na yerleşti. Hüsn-i hatta meraklı olduğundan, dergâhın müdâvimlerinden Ak Molla Ömer Efendi’den aklâm-ı sitte dersleri aldı. Ayrıca Şeyh Abdüllatîf Efendi’den de istifâde etti. Kimseye baş eğmeyen karakteri ve son derece iddialı hâlleri nedeniyle bir hoca ile meşk etmeye devam edemedi. Şeyh Hamdullah ve Hâfız Osman’ın eserlerinden faydalanarak azim ve gayret ile kendi kendine yazıda ilerledi. Derviş-meşreb bir yaşam süren ve herhangi bir memuriyette görev almayan Mahmud Celâleddîn Efendi Boğaziçi’nde Beylerbeyi’ndeki hânesinde sofîyâne bir hayat sürdü. 1245´te vefat edip, müntesiblerinden olduğu Eyüp Nişâncası’ndaki Şeyh Murâd-ı Buhârî Dergâhı’na defnedildi.
*Eserin kağıdı tamir görmüş olup yer yer yazıya da aslına uygun müdahaleler yapılmış olduğu görülmektedir.
H. 1285/M. 1868-1869'da Ortaköy’de doğdu. Henüz kırk günlükken getirildiği Beşiktaş’ta vefâtına kadar ikamet ettiğinden, hattatlar arasında “Beşiktaşlı” nâmı ile yâd olunmuştur.
Beşiktaş’taki Mekteb-i Hamidî’ye sülüs ve nesih muallimi oldu. Muhtelif zamanlarda da evlâd-ı küberâya yazı dersleri verirdi. H. 1310/M. 1893'te Matba’a-i Âmire’nin ser-hattatlığına ta’yin edildiyse de ertesi sene ayrıldı.
Bilâhare Medresetü’l-hattâtîn’in sülüs ve nesih muallimliğine tayin edildi. Harf inkılâbı üzerine, 1929’da her şeyi terkederek babasının köyüne yerleşti. Birkaç sene çiftçilikle meşgul olduktan sonra, aldığı davet üzerine İstanbul’a dönüp Güzel Sanatlar Akademisi’nde aklâm-ı sitte dersleri vermeğe başladı.
Hayli zaman hüsn-i hizmette bulunan, ancak son zamanlarında yaşlılığı nedeniyle Akademi’ye devam edemeyince öğrencilerini Akaretler’deki evinde kabul eden Nûrî Korman, bu hâl üzere iken H. 11 Zi’l-hicce 1371/M. 12 Eylül 1951 tarihinde vefât etmiş ve Yahyâ Efendi Kabristânı’na defnedilmiştir.
Sami Efendi (1837-1912), hüsn-i hatta zamanının reisü’l-hattâtînidir. Hutut-ı mütenevviada hattat olup celi sülüs ve celi talik hatlarda Türk hat sanatının en iyi sanatkarı olarak kabul edilir. Özellikle bu eserdeki gibi celi yazılarda benzeri yoktur. Daha hayatta iken eserleri çok itibar görmüş olup dönemin en iyi müzehhiplerine kendi yazılarından yaptırdığı zerendud levhalar sayesinde çok kıymetli eserler bırakmıştır.
Beyitlerin anlamı: "O, saldırgan korkunun her türlüsünde şefaati umulandır, Kim Allah'a dönüp ona tutunduysa tutunmuştur kopmaz bir ipe, Yaratılış ve ahlakta diğer nebilere üstün gelmiştir, İlim ve keremde kimse onun seviyesine yaklaşamaz, Hepsi umar Allah'ın Resulü'nden, Denizden bir avuç yağmurdan bir damla su"
"Kalbi zengin ol ve aza kanaat et / Öl ama kötü insandan bir şey isteme / Hayatı idame ettirmek için gönlünü yaralatma / Muhakkak ki rızık Kerim olan Allah´tandır."
Bedel Haccı; hac vazifesi üzerine farz olduğu halde sağlık nedeniyle gidemeyen bir kişinin, yerine başkasını göndermek suretiyle eda ettiği hacdır. Bu kimseler için Mekke-i Mükerreme´den temsilî bir belge ve hatıra mahiyetinde Bedel Haccı belgesi getirilmektedir.