Sami Efendi´nin en önemli talebelerinden, Hattat Neyzen Emin Yazıcı´nin ağabeyi Hatip Ömer Vasfi Efendi´nin celi sülüs yazı ile kaleme aldığı "Ya Allah Celle Celâluh" Allah lafzı yazılıdır.
Hattat Şehrî, İsmail Efendi'nin oğlu olarak İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Eğitimine dair net bir bilgi olmamakla birlikte, hüsn-i hattını Mehmed Giridi'den öğrendiği bilinmektedir. Eğitimini tamamladıktan sonra Hafız Osman tavrına yönelmiş ve bir rivayete göre, Berberzade Mehmed Efendi'nin el yazması bir Kur'an'ına kendi ismini yazdıktan kısa bir süre sonra, 1153 yılında genç yaşta vefat etmiştir. Vefat ettiğinde henüz otuz yaşını yeni geçmişti ve daha uzun bir ömrü olsaydı hüsn-i hatta çok ilerleyeceği tahmin edilmektedir.
Sülüs kısım: Kim bir kavme benzerse onlardandır.
Nesih kısım: Resulullah aleyhisselam şöyle buyurdu: Müferridûn öne geçti". "Yâ Resûlallah! müferridûndan kasdınız nedir?" diye soruldu. Efendimiz (as) şöyle cevap verdi: Allah´ı çok zikreden erkek ve kadınlardır"
Yazının pervazındaki ebru, Necmeddin Okyay hatip ebrusudur.
Eserde, Muhibbî mahlası ile şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman´ın şağlığın kıymetini anlattığı meşhur beyti yazılıdır.
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi /
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"
Manası: İnsanlar için devlet, güç, kudret sahibi olmak en itibarlı şeydir. Halbuki bu, bir nefeslik süredeki sağlık kadar kıymetli olamaz.
Karalamaları ile meşhur ve "Karalamacı Hamdi" namı ile maruf olan Seyyid Mehmed Hamdi Efendi, Seyyid Ahmed Efendi´nin oğlu olarak Erzincan’da dünyaya gelmiştir. Hüseyin Hablî’den sülüs ve nesih hatlarında icazet almıştır. İcâzetini aldıktan sonra mekteblerde hat muallimliği yapmış, sanattaki istidadı anlaşılınca Galata Sarayı Ocağı’na hüsn-i hat muyid Ahmed Efendi´nin oğlu olarak Erzincan’da dünyaya gelmiştir. Hüseyin Hablî’den sülüs ve nesih hatlarında icazet almıştır. İcâzetini aldıktan sonra mekteblerde hat muallimliği yapmış, sanattaki istidadı anlaşılınca Galata Sarayı Ocağı’na hüsn-i hat muallimliğine getirilmiştir. Vefat ettiği sene 1785'tir.
Eserin ketebe bölümünde "Arif Remzi Efendi" adlı bir zata ithaflı olduğu ifade edilmektedir. Eserin pervazlarında eski dönem ebruları ve altın cetvelleri bulunmaktadır.
Hazîne-i Nebevi veznedârı Alî Rızâ Efendi’nin oğlu olarak Taif’te doğdu. Tahsilini Medîne’de tamamladıktan sonra H. 1297/M. 1880’de mahalli idarelerde kâtib olarak çalışmaya başladı. Sadrâzâm Said Paşa’nın himayesinde gittiği İstanbul’da Sadâret Mektubî Kalemi’ne memur olup müdür muavinliğine kadar yükseldi. 1912’de memuriyeti kağvedilince emekliye sevkedilen ve bir müddet Düyûn-ı Umûmiyye’ye devam eden Abdullah Hâşim Bey, buradaki görevi sona erdikten sonra geçim sıkıntısına düşmüş ve Bayezid Medresesi’nde bir odaya sığınmıştır. Daha sonra Ankara’daki kızının yanına gitmiş ve 1930’lu yıllarda vefât etmiştir.
Eser her ne kadar ketebesiz olsa da yazı tavrı, kalitesi ve meşkedilen ibarelerden hareketle Karalamacı Hamdi Efendi´ye ait olması kuvvetle muhtemeldir. Eserin pervazlarında eski dönem ebruları ve altın cetvelleri bulunmaktadır.
Emin Barın [ö. 1987], son devir hattat ve mücellitlerindendir. 1913'te Bolu'da doğan Emin Barın, hattat müzehhip ve mücellit Hafız Tevfik Efendi'nin oğludur. Güzel Sanatlar Akademisi'nde Türk Süsleme Sanatları Bölümü'nde Reisü'l Hattatin Kamil Akdik'den hat, Necmettin Okyay'dan klasik Türk ciltçiliği dersleri almıştır.
Abdülkadir Saynaç, Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın torunlarından Ahmed Tevfîk Efendi’nin oğlu olup Kayseri'ye bağlı Tavlasun'da doğmuştur. İlk tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra 1898’de İstanbul’a giderek Arnavud Hoca Hasan Necmeddin Efendi’nin Fatih Cami’nde dersine devam etti. İcazetname aldıktan sonra başladığı Darü’l-fünun İlahiyat Şubesi’nden de 1912’de şahâdetname aldı. 1903’de Meşihat Dairesi Mektubi Kalemi’nde başladığı memuriyete, hilafetin kaldırılmasına kadar devam etti. Bu tarihte İstanbul Müftülüğü'ne dönüştürülen dairenin evrâk kaleminde, yaş haddini dolduruncaya kadar çalışmaya devam etti. Bundan sonra Dâmad İbrahim Paşa'nın Şehzadebaşı'ndaki caminde, vakfiye mucibince vaizlik görevini ifa eden Abdülkadir Saynaç, 1967 senesinde vefat etti. Edirnekapı Mezarlığı'nda medfundur. Bakkal Ârif Efendi’den başladığı sülüs ve nesih meşkini, ölümü üzerine Reisü’l-hattatîn Kâmil Akdik’den tamamlayarak icâzet almıştır. Birkaç sene de Medresetü’l-hattatîn’e devam etmiştir. Eserleri, ölümünün ardında Hadâ’ikü’l-hutut adı ile Mustafa Necâüddîn tarafından İstanbul'da neşredilmiştir.