Kelime-i tevhid, Fetih Suresi´nin ilk âyeti, lafza-i celâl, (Hz.) Muhammed, Çâr-ı yâr-ı güzîn, (Hz.) Hasan ve Hüseyin ve bazı esmâ-i hüsnâ´nın yazıldığı levha.
Osmanlı İmparatorluğu'nda her sene Ramazan ayının on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda Destimâl Töreni düzenlenirdi. O zamanda yaşayan hayırseverlere, yoksulları doyuranlara, öğrencilere burs verenlere, okullar, hanlar, kervansaraylar yaptıranlara Topkapı Sarayı’ndan bir davetiye gönderilirdi, Ramazan’ın on beşinci günü Topkapı Sarayı’nda yapılan destimâl programına çağırılırlardı. Bu davetiyeyi alanlar memleketlerinden Saray’a, hacılığa umreye uğurlanır gibi uğurlanırlardı. Ramazan’ın on beşinci günü diğer davetlilerle beraber destimâl odasında toplanıyorlardı. Peygamberimiz’in hırkası altın sandıkla getiriliyordu, getirenler Enderun öğrencileriydi, bütün hizmeti onlar yapıyordu. Sandık salevât-ı şerifelerle açılıyor, içinden altın çekmece çıkıyor, sonra bu çekmece de açılıyor, içinden Peygamber Efendimiz Sallahualeyivesellem’in Hırka-i Saadeti çıkarılıyordu ve sonra destimâl dediğimiz mendiller getiriliyor, o mendiller tek tek Efendimiz Sallahualeyivesellem’in hırkasına dokunduruluyordu ve davet edilenlere hediye ediliyordu.
Celi ta´lik yazı, "Merhametlilerin en merhametlisi" anlamına gelen Allah´ın "Rahman" ve "Rahim" isimlerinden oluşmaktadır. Gubarî yazıda ise, Fatiha Suresi, Ayetel Kürsi ve çeşitli dualar yazılıdır.
Üstübec mürekkeple yazılmıştır. Hem celi muhakkak besmelenin altında hem de hilyenin sonunda sanatkarın ketebesi ve eserin tarihi yazmaktadır.
Trabzonlu Hallaç Mustafa Efendi’nin oğlu olarak İstanbul’da doğdu. Re’fet Efendi’den sülüs ve nesih meşkini ikmâl ettiğinden, mekteblerde hüsn-i hat ta’limine memur edildi.
Hâlid ve Hüsâmeddîn beylerin yazıhânelerine devam ile çinkograflık öğrendi. Hâkkâklar Çarşısı’nda bir dükkân açarak, bir süre çinko ve şimşir üzerine kartvizit, antet ve sâire hâkkiyle uğraştı. Umûmî Harb’in patlak vermesi üzerine asker olarak Matbaa-i Askeriye’ye alındı. Terhis olduktan sonra da orada kalarak 18 sene hizmet etti. Kadro hârici bırakıldıktan 8 ay sonra başladığ Devlet Matbaası Resimhânesi’nden emekli oldu. Bundan sonraki yaşamını yazı ve spor çalışmaları ile geçirdikten sonra, 14 Haziran 1969 tarihinde, 100 yaşını aşmış olduğu hâlde vefât etti.
Eser; yazı kalitesi, tezhibi, kondisyonu, icazeti veren hocaların ve talebenin tarihi şahsiyet olarak önemleri ile ön plana çıkmaktadır.
Eserin hattatı yani icazeti alan Mehmed Said Pertev Paşa hicaz asıllı olup 2. Mahmud Döneminin en önemli devlet adamlarındandır. Literatürde hattatlığı ile ilgili bilgiler geçmekle beraber görülen tek eseri bu icazettir. Bu yönüyle eser literatürde bulunan bilgilerin ispatı niteliğindedir. Pertev Paşa Sultan 2. Mahmud´un şahsi iltifarına mazhar olmuş hatta Padişah tarafından güfteleri bestelenmiştir. Aynı Zamanda Üsküdar Selimiye Tekkesi halifesidir. Padişahın gözdesi olması, siyasi etkisi ve kabiliyeti sebebiyle devrinde "Tuğsuz Padişah" olarak anılmasına sebep olmuştur. Sonrasında Akif Paşa ve Hüsrev Paşa ile girdiği siyasi çekişme neticesinde Edirne´ye sürülmüş ardından idam edilmiştir.
Sülüs Kısım: Allah başarının sahibidir. O ne güzel dosttur.
Nesih Kısım: "Kim İslam´da saçını ağartırsa, kıyamet günü onun için bir nur olur.” "Sizin en hayırlınız Kur´an´ı öğrenen ve öğretendir"
Tevbe Suresi 18. âyet: "İnnemâ ya´muru mesâcidallâhi men âmene billâhi ve´l-yevmi´l-âhıri."
Meali: "Allah´ın mescidlerini ancak Allah´a ve ahiret gününe iman eden, [namazını dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah´tan başkasından korkmayan] kimse imar eder."
Hattat Ramazan b. İsmail, İstanbul’da medresede öğrenim görürken Abdullah b. Cezzar’dan aklâm-ı sitteyi meşkederek icâzet almıştır. Bilhassa nesih yazıda ilerlemiştir. IV. Mehmed devrinin meşhur sanatkarlarındandır. Mevlanâkapı Mimar Kasım caddesinde Yayla Mescidi’nde imamlık yaptı. Her gün mushaftan yarım cüz yazmayı âdet edinmişti. Yazdığı 400 mushafla en çok mushaf yazan hattatlar arasında yer aldı. Şeyh Hamdullah ekolünün en iyi temsilcilerindendi. Talebelerinden oğlu Hüseyin babası seviyesinde ünlü bir hattattır.
Saatnameler, zamanın nasıl belirleneceğini, özelliklerini ve hikmetlerini yedi yıldız ve 12 burca dayalı olarak anlatan eserlerdir. Haftanın yedi günü yedi vakte bölünmüş ve her bir vakitte bu yedi yıldızdan birinin etkili olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca içerisinde "belirlenmiş on gün ve kıyamet günü" de anlatılmaktadır.