Türk şiirinde görülen herhangi bir edebi akıma dahil edilemeyen, gelenek çizgisine çok yakın ve milli kaynaklardan beslenmekle birlikte kendine has bir üslup oluşturmayı başaran Cahit Külebi´nin (1917-1997), Varlık dergisi ve Varlık Yayınları kurucusu Yaşar Nabi Nayır´a yazdığı mektup... "Rahmetli Orhan´ın mezarı için açtığınız listeye beni koymakla büyük lütfunuzu unutmayacağım."
"Yüksek Huzura", yani Mustafa Kemal Atatürk´e hitaben kaleme alınan mektup, şu ifadeleri içermektedir: "Pek Muhterem Efendim, Zatı devletlerini bir maksat için ziyaret etmek hicabının ağırlığını, bu vazifeyi bir mektuba bırakmak suretile, hafifletmiş oluyorum. Liyakatim olmadığı halde izhar buyurduğunuz iltifata emin olmasaydım bile, zekâ ve faziletinize karşı duyduğum büyük ve emsalsiz hayranlığın sevkile, gene bu mektubu yazmak cesaretini gösterirdim. Maksada derhal girmekliğim hadnaşinaslık telakki edilse de, kıymetli vaktinizi israf etmemek arzusundan ileri geldiği için, mazur görülmelidir. Cumhuriyet Halk Fırkasının namzetleri arasında ismimin bulunmasını en büyük şeref tanıdığımdan Yüksek Riyasete muhterem vasıtanızla müracaatta bulundum. Kendi hakkımda yalnız kendimin söz söyleyebileceğim zamanı geçmiş olduğumu sanıyorum. Fakat böyle bir zamanda en kuvvetli vaitlerde bulunanların beni bir noktadan ileri götürmemeleri ihtimali daima gözlerimin önünde canlanmakta ve beni elemle düşündürmektedir. Şimdiye kadar Yüksek Riyasetle doğrudan doğruya tanışmak saadetinden mahrum kaldığım için beni ancak tarif ve tahlil edildiği gibi kabul buyurmaları tabiîdir. Her tarif ve tahlilin iki şekli olacağına göre, verilecek hükümde en büyük tesiri olacak bu şekil hususunda, sizin izahınıza ve himayeniz(e) samimiyetle muhtacım. Bu namzetliğin tahakkuku, dağınık bin bir mesai içinde kaybolan değersiz kabiliyetimi tekrar bana iade edecek ve bana inkılabı içinden tanımak, anlatmak, inkılaba ve inkılabı yapan fırkaya tamamile faydalı olmak imkânını verecektir. Bundan başka Türk Ocaklarının lağvile duçar olacağım vaziyeti şimdiden tahmin etmek güç değildir. Büyük huzurunuzda, muhtasar (kısa, özet) bile olsa, kalbimi olduğu gibi açmaktan duyduğum ferahla iptidai ve intihabi olmayan tazimlerimin, sıhhat, muvaffakiyet ve saadet temennilerimin kabulünü yalvarır, yüksek lütfunuzun şükran borcunu bütün ömrümce taşıyacağımı arzederim. Pek Muhterem Efendim. 30 Mart 1931 Faruk Nafiz"
Mesleklere örnek olarak; müze müdürü, kütüphane müdürü, emekli vali, sigortacı, mevlidhan, rektör, emekli süvari albay, öğretmen, hükümet doktoru vd. Dikkat çeken isimlerden küçük bir seçki: Nejat F. Eczacıbaşı, Pertev Demirhan, Niyazi Ahmed Banoğlu, Hazım Türeyin...