Beş Hececiler´in en üretken şair ve yazarı Halit Fahri´den, Hisar dergisi kurucusu, şair ve yazar Mehmet Çınarlı´ya gönderilmiş mektup: "Aziz dostum Mehmet Çınarlı, ... 37 ve 39 numaralı (Hisar)lardan bir tek nüsha olarak tekrar yollamanızı rica ederim. Çünkü o nüshaları Mücap Ofluoğlunun ricası üzerine ona vermeğe mecbur kaldım. İlk defa ismini ve bir eserini (Hisar)da tanıttığımız İspanyol yazarı Arrabal hakkında çok ilgi duydu..."
Adından da anlaşılacağı üzere padişaha sunulan maruzatların özetlenerek kaydedildiği Hülasa-i mâruzat defterleri, devlet ricali veya sıradan insanlar tarafından saraya iletilen resmi ve hususi taleplerin birincil kaynağı olarak bürokrasi tarihimizde mühim bir öneme sahiptir. Padişahın halk tarafından daima "müşkil-küşâ" (müşkil çözen) bir merci olarak görüldüğü Osmanlı İmparatorluğu´nda talepleri, şikayetleri doğrudan sultana iletmek asırlar boyunca Cuma selamlıklarına renk katan eski bir gelenek olup, Hülasa-i mâruzat defterleri işbu geleneğin gelişen bürokrasiyle modernize edilmiş ve çağın gereklerine uygun hale getirilmiş devamıdır. Mabeyn katipleri tarafından sabır ve özenle doldurulan defterler, başkatip tarafından dilekçelerin asıllarıyla beraber toplanır ve meseleleri bizzat tetkik etmesi için Sultan II. Abdülhamid´in hususi dairesine götürülürdü. 33 yıllık hükümdarlığı boyunca devlet meseleleriyle bizzat ilgilenen Sultan, kendisine iletilen maruzatları büyük bir dikkat ve ilgiyle inceler, gerekli gördüğü vaziyetlerin ivedilikle incelenmesini ve neticeye ulaştırılmasını emrederdi... Müzayedemizde sunduğumuz defterin sayfaları doldurulmamıştır.
“Aşk-ı Memnu, Mâi ve Siyah, Kırık Hayatlar” gibi, Türk edebiyatının ilk büyük
romanlarını yazan Halid Ziya Uşaklıgil’in (1866 – 1945), muhtemelen 1920’li yıllarda
çekilmiş, çok nadir bir vesikalık fotoğrafı…
"Avusturya-Macaristan tebasından olub yedi sene zarfında mâşiyen [yürüyerek] devr-i âlem seyahatini icra eylemek üzere 17 Nisan sene 1321 tarihinde devlet-i müşârun-ileyhanın [söz konusu ülkenin] Suben şehrinden yola çıkdım cebimde yalnız yedi para var idi bu gibi bir emr-i müteassirin icrasına saik olmaklığım sırf birçok bilad-ı meşhurenin [meşhur ülkelerin] resimlerini havi birkaç risale-i hatırat neşr ve derununda her memleketin adab ve âdâtını izah ve nail-i muavenetleri olduğum zevat-ı kiramın [yardımlarına eriştiğim değerli kimselerin] ismini zikreylemekden ibaretdir..."