Deftere sergi hakkındaki duygu ve düşüncelerini kaleme alan isimlerden bazıları: Mehmed Fuad Köprülü, Hasan Âli Yücel, Recep Peker, Ali Rana Tarhan, Münir Nureddin Selçuk, Karikatürist Ramiz...
Tahir Alangu'nun sorularını yanıtlayan Besim Akımsar, hayatından bahsettiği giriş bölümünün 2. maddesinde mesleğinin yazım uğraşına etkisine dair şu trajikomik kesiti paylaşmıştır: "Şimdi gazetecilikle uğraşıyorum. Sabah Postası gazetesinde sekreterim. Gece sekreterliği, sanat çalışmalarını köstekliyen zanaatların başında gelir. Bir gece içinde çuval çuval keçi boynuzundan farkı olmıyan tomar tomar öyle zırva nesneler okumak zorundasınız ki, ertesi sabah yazmaya-okumaya karşı bayağı ikrah duyuyorsunuz. Harflerin yirmidokuzuna birden lânet okuduğum günler çoktur."
Sırasıyla sülüs, icazet, talik, anberî, celî divanî, rika, nesih, reyhâni, divanî, kûfî, makılî, sünbülî yazılarıyla...
Fotoğrafın çevresinde rika ile hüsnihat kalemlerine dair bilgiler yazılıdır.
Altta orta kısımda yazan: "Hutût-i Osmâniyeyi teşkil eden on ik hattın nümuneleri bâlâda yazıldığı vechile olub bunlardan maada "şecerî", "kamerî", "haydarî" namlarında bazı yazılar daha varsa da bir kâide-i tanzîmiyeye merbut olmayıp erbâb-ı marifetin derece-i kabiliyetine göre tertip ve tesnî´ edilen eşkâlden ibaret olmağla buraya dercinden sarf-ı nazar olunmuşdur."
Hattat Hacı Mahmud Yazıcı (h. 1298, m. 1881-1944) Arapgir doğumludur. Eğitimi sırasında şehrin hattatlarından hüsnihat öğrendi. Eğitimi bitince memurluğa ve ayrıca rüşdiye hüsn-i hat hocalığına başladı. Şeyh Sünusi Anadolu´ya geçtiğinde onun yazılarını beğenerek İstanbul´a yanına aldırdı. Mahmud Yazıcı burada bir yazıhane açtı. Elazığ Muallim Mektebi´nde el sanatları hocalığı da yapmıştır. Bütün malzemelerini kendi hazırlardı. 1928´de memleketine dönerek hocalığa devam etmiştir.