Sağlığında hiç kitap yayımlamamış olmasına karşın, dergi ve gazetelerde yayımladığı şiirleri ve yazılarıyla, yaşadığı dönemde Türk şiirinin ve nesrinin en büyük temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Yahya Kemal (1884 – 1958), edebi çevrelerde hep “üstat” olarak anılmış ve her çevreden saygı görmüştür. / Müzayedeye sunulan fotoğrafta hafif kırışıklıklar ve şairin ağız kısmına denk gelen küçük bir kopukluk vardır.
Kapak görseli yazısı: "Bayezid Meydanına vaz´ olunan topun resm-i küşadında Başkumandan Vekili tarafından nutuk irad olunurken". Kapak görselinde bulunan kişiler: Şehzâde Mecid ve Ömer Hilmi Efendilerle Şeyhülislam, Sadrazam Paşa, Bulgaristan Sefiri, Hariciye Nazırı Halil Bey, Ziraat Nazırı Nesimi Bey, Almanya Sefiri, Avusturya Sefiri, Hacı Adil Bey, Midhat Şükrü Bey, Polis Müdürü Bedri Bey.
Galip Kemali Söylemezoğlu´nun terekesinden çıkan Osmanlıca belgenin üst kısmında yer alan "Damad Ferid Paşa´nın hatt-ı destiyle" notunun Galip Kemali tarafından düşüldüğü tahmin edilmektedir.
Metin Eloğlu, ilk kitaplarıyla kendi dönemini ve kendinden sonraki kuşakları büyük ölçüde etkilemiş bir şairdir. Humor, ironi ve toplumsal eleştiriciliğiyle Can Yücel, Cemal Süreya vb. şairleri, lumpen çevrelerin, orta tabakanın dilini şiirleştirmesiyle dolaysız konuşma tonu ve yine ironi ve toplumsal eleştiricilik özelliğiyle Ataol Behramoğlu´nu etkilemiş olduğu söylenebilir.
Mektup, "Tekrar Ticaret Müsteşarı Vahid, Faik ve Fuad´la beraber Ocağa gitdik. Akşam yemeği, gece Reis-i Cumhur bandosu ... İsmet Paşa ve bazı vekiller de geldiler [...] Türk Ocağı´nda Cevad Abbas´ı gördüm. […] Pazar günü de Ruşen´e gideceğim. Cevad Abbas ve Hamdullah seni soruyor. Faik ve Fuad da tabi..." ifadelerini içermektedir.
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat yönetilen Başkomutanlık Meydan Muharebesi´nin ardından Mustafa Kemal savaş meydanını incelerken Berberçamı mevkisinde top mermisinin açtığı bir çukurda bir şehidin kolunun sancağı gök yüzüne doğru tutar vaziyette kaldırdığını görmüştür. Bunun üzerine şehidin kim olduğunun araştırılması istenmiş ama künyesine ulaşılamamış şehide "Meçhul Asker" denmiştir. Mustafal Kemal Atatürk verdiği emirle "Meçhul Asker" nezdinde Kurtuluş Mücadelesi´ne katılmış şehit ve gaziler için burada bir abide yapılmasını uygun görmüştür.
Telgrafta, "…İzmir´in Yunan´a ilhakı ile başlayarak vücud-ı vatan dilim dilim parçalanıyor. Bunu idrak eden ve hiçbir vakitde ölümden korkmayan biz Osmanlılar bu dakikadan itibaren vatanın parçalanmasını görmekdense …" ifadeleri yer almaktadır. Telgrafın çıkış yeri Yalova'dır.