Ressam Ruhi Bey'in oğlu olan Şemsettin Arel, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nde İbrahim Çallı Atölyesi’ne girdi. Harp Akademisi’nde film merkezi ressamlığı ve resim öğretmenliği vazifelerinde bulunan Arel, Paris ve Londra’da araştırma ve incelemelerde bulunan ressam Paris’te Ressam Andre Lhote’un Atölyesi’nde çalışmıştır. Soyut biçim anlayışına bağlı çalışmaları, eski kaligrafiden esinlenerek yaptığı yüzey estetiğini, çağdaş beğeniye uygulayıcı bir niteliği yansıtır. 1982 senesinde İstanbul’da vefât etmiştir.
Doktor Ahmet Süheyl Ünver, Menbaü'l-İrfan Rüşdiyesi ve Mercan İdadisi'nde bitirdikten sonra 1915'de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'ye başlamış fakat bir süre sonra ayrılmıştır. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1921 yılında bitirmiştir. Medresetü’l Hattatin’de ebru, tezhip, minyatür ve hüsn-i hat öğrendi. Ressam Hoca Ali Rıza’dan karakalem ve suluboya, Yeniköylü Nuri, İsmail Hakkı Altunbezer ve Tahirzade Hüseyin Efendi'den yazı meşk etmiştir.
Beş Hececilerden Halit Fahri Ozansoy'un (1891 - 1971), biri şiir, öbürü de manzum tiyatro türünde iki eseri bir arada; ikisi de aynı kişiye imzalı… Kapaklar korunmadan yapılmış, kırmızı bez cilt içinde…
Basra Körfezi´ndeki esnaf bölüğünden olan neferin vefatı esnasında ortalıkta mirasçısı olmadığı gerekçesiyle 6. Ordu-yı Hümayun Meclisi Reisi Ferik Mehmed Nafiz Paşa tarafından vekil olarak el konan tereke bedelinin, daha sonra ortaya çıkan mirasçılar tarafından talep edildiğine dair.
"...Sizsiz ne evin tadı ne de çocukların neşesi var. Hepsinde bir hırçınlık... Oğuz´la sokağa çıktığımız vakit benimle yegâne kavgası otomobildir. Hangi otomobili görse hemen ´Anne, babamın aldığı otomobil böyle külüstür mü olacak? Ben külüstür otomabil istemem, ben parlak güzel otomobillerden isterim!´..."